YABANCI - 2. Bölüm
Muhafızlar atlarından inip kılıçlarını çektiler. Gülerek bize doğru geliyorlardı. Geri çekiliyorduk ancak arkamızda azgın bir şekilde akan ırmak vardı. Köşeye sıkışmıştık. Prensese seslendim.
''Prenses, kılıcını ver.''
''Ne? Sana kılıcımı vereceğime bu muhafızların eline düşerim daha iyi!''
''Saçmalama prenses dediğimi yap.''
Prenses sessiz kaldı. Düşünüyordu. Başka çaresinin olmadığını biliyordu eminim.
''Senin de beni öldürmek istemeyeceğini nereden bileyim?
''Bilemeyeceksin.''
Muhafızlara baktı. İyice yaklaşmışlardı. Kılıcını kınından çekti ve bana fırlattı. Kılıcı tek hamlede havada kaptım.
''Geri çekil prenses''
Kılıcı iyice kavrayıp gardımı aldım. Muhafızlar gülerek bana doğru geliyorlardı.
''Yabancı! Küçük arkadaşınla birlikte öleceksin.!"
Galiba haklıydı. Birkaç tanesini haklayabilirdim ama hepsini yere sermem çok zordu. Aralarından bir tanesi hızlanarak bana doğru atıldı. Bana yaptığı kılıç hamlesini eğilerek savuşturdum. Tek bir kılıç saldırısıyla adamı yere yıktım. Bunu gören diğerleri celallenerek hücuma kalktılar. Hepsi birden kılıç sallıyordu. İlk geleni tekmeyle yere yıktım sonrakini ise kılıçla yerle bir ettim. Muhafızların saldırıları arkadaşları yere düştükçe daha da artıyordu. Savunmaya geçmiştim. Kılıcımla bana yapılan hamleleri engelliyordum. Birkaç da sıyrık oldu. Arada boşluk bulunca saldırdım ve 3 adamı birden kılıcımla hakladım ama daha bir sürü muhafız vardı ve yorulmaya başlamıştım.
Birisi sağ tarafımdan sessizce geldi. Onu son anda fark ettim ama salladığı kılıç kolumu sıyırdı. Gücüm iyice tükendiği için geri çekildim. Prensesin yanına kadar gelmiştim artık ve çok yorgundum. Prensese acı gözlerle baktım.
"Özür dilerim. Başaramayacağım."
Prensesin yüzü birden öfkeyle doldu.
"Kılıcı bana ver."
Şaşırmıştım. Prenses savaşmayı biliyor muydu ki? Bu yaralı halimle benden bir yarar gelmezdi. Kılıcı prensese uzattım. Önüme geçti ve hızlıca muhafızlara saldırmaya başladı. O anda acılarımın da etkisiyle yere yığıldım. Yerden olanları izlemeye çalışıyordum. Prenses düşmana onu ilk gördüğümde bana yaptığı gibi vahşi bir kurt edasıyla saldırıyordu. Kılıcı o kadar hızlı sallıyordu ki bazen görünmüyordu.
Birkaç dakikada tüm muhafızlar yerdeydi. Prensesin bu dövüş kabiliyetine hayran kalmıştım. Hiç beklemediğim bir beceriklilik sergilemişti. Herkesi etkisiz hale getirdiğine emin olduktan sonra bana doğru yöneldi. Ne var ki o da çok yorulmuştu. Hemen yanıma yığıldı. Yüz yüzeydik. Mavi gözlerinde kaybolabilirdim.
Biraz kendine geldikten sonra konuştu.
"Sensiz de hallederdim." Dedi.
"Tabii canım."
Gülüştük. Sonra doğrulup birbirimizin yaralarımıza baktık. Ciddi bir şey yoktu. Irmaktan biraz su içtik ve dinlenmeye başladık. Artık neler olduğunu öğrenmemin vakti gelmişti.
"Muhafızlar neden senin peşindeler prenses?"
Yüzü biraz ekşidi.
"Muhafızları aslında babam yani kralımız peşime taktı. Babam ülkedeki tüm gücü eline aldı ancak bu ona yetmedi o dünyaya hakim olmak istiyordu. Bunun için şeytanla bir anlaşma yaptı. Bu anlaşmaya göre dünya enerjisinin kaynağı olan "hayat ağacı"nı kesmesi karşılığında dünya hakimiyetini alacaktı. Ben bu anlaşmayı kesinlikle reddettim ve kaçtım. Muhafızlara beni öldürme emir vermiş. Babam o ağaca ulaşmadan önce ben ulaşmalıyım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİKÂYELER KİTABI
Chick-LitEtkileyici gençlik öyküleri arşivi. HER HAFTA YENİ BİR HİKÂYE.