"Shawn nerede?" diye sordu Lexi ben kitaplarımı çantama koymaya uğraşarak amfiden çıkarken.
"Bilmiyorum," diye mırıldandım adımlarımı hızlandırarak.
"Nasıl bilmiyorsun? Siz sürekli beraber gezersiniz. Yani şu son 3 günü saymazsak. Sanırım okula gelmiyor. Hasta mı?"
Gözlerimi kapatıp açtım. "Bilmiyorum işte Lexi. Şimdi izninle gitmem gerekli."
"Tanrım, ne tuhaf bir kızsın." diye homurdandıktan sonra yanımdan sonunda ayrıldı. Rahatça bir nefes alarak kampüsten çıktım. Hava bugün biraz daha iyi gibiydi. Hâlâ soğuktu ama kar yağışı bugün olmayacaktı büyük ihtimalle.
Ve Shawn... pekala, aptal gibi kendimi kaybedip anksiyetesi olan birine kendi problemlerimi patlamıştım. Yüce Tanrım, ona söylediğim şeyler uzun zamandır içimde sakladığım ama düşünmemek için çaba sarf ettiğim konulardı. Ve ben o anda tam anlamıyla çökmüş olduğumu farketmiştim. Her gün herkese gülerken, içimde birisi ağzı ve elleri bantlı bir şekilde ağlıyor, sesini duyurmaya çalışıyordu. "İnsanların senden daha da berbat problemleri var, çocuk gibi mızmız olma." diyerek kendimi geçiştiriyordum ama benim 'küçük' problemim göründüğü gibi değildi. Kendi düşüncelerim yüzünden zehirlenmiştim ve kıvranıyordum.
Ve en yakın arkadaşım benden kaçıyordu.
O gün benim mental çöküşümden sonra, Shawn da benim yüzümden berbat hissetmiş ve ben bir bitik gibi ağlarken aniden beni öpmüştü.
Evet, bu biraz garipti. Yani en yakın arkadaşınızın sizi öpmesi... Basit bir dokunuştu işte, cidden öyle abartmanın bir anlamı yoktu.
Basit, anlamsız, aptal bir öpücük.
En azından %100 güvendiğim biriyle olan, kötü bir şekilde hatırlamayacağım bir anı olarak kalacaktı. Eğer beni aniden öpen birisi tanımadığım veya sevmediğim birisi olsaydı elbette anında yumruğu yerdi.
Ama o Shawn'dı işte. Marshmellow gibi yumuşacık kalpli çocuk... Üstelik o benim çocukluk arkadaşımdı, Tanrı aşkına kaç defa beraber uyumuştuk, binlerce şeyi beraber yapmıştık, beraber büyümüştük!
Bu konuyu pek kafaya takmak istemiyordum çünkü o hayatımın önemli bir parçasıydı ve böyle bir sebepten onu kaybetmek saçma olurdu.
Telefonumu cebimden çıkarıp ezberlediğim o numarayı tuşladım.
Birkaç defa çaldı, çaldı ve daha sonra o aptal ses yankılandı.
Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor, lütfen bip sesinden sonra mesaj bırakın.
Derin bir nefes verip bip sesini bekledim.
"Hey, Shawn. Benim, Amelia. Şey, nasılsın? Beni endişelendiriyorsun. Aramalarıma dönmedin ve annenler de evde olmadığından kime sorsam bilemiyorum. İki gündür evine geliyorum ama kapıyı açmıyorsun. Umarım bir sorun yoktur. Şey, görüşürüz."
Telefonu hızla kapatıp gözlerimi yumdum ve inleyerek elimi anlıma vurdum.
"Aptalın tekiyim,"
Ve yaptığım saçmalıklara bir tane daha ekleyerek adımlarımın yönünü değiştirip Shawn'ın evine yöneldim.
Bu çocuk beni delirtecek sebeplerden biri olabilirdi. Tanrı'ya yemin ederim ki, endişeden ölebilirdim. Karen'ı bile aramıştım! Onun bir şeyden haberi yok gibi görünüyordu, bu yüzden onu endişelendirmeyip konuyu değiştirmiştim. Neredeydi ki? Victoria yüzünden depresyonda mı? Beni öptüğü için benden utanıyor muydu? Tanrım, belki de hatırlamıyordu bile. O an ikimizde çok dengesiz kafalardaydık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Why
Fanfiction"Bir kız tanıyorum, o bir lanet gibi. Birbirimizi istiyoruz ama neden bu hiçbir anlam ifade etmiyormuş gibi davranıyoruz bilmiyorum. "