muse

545 32 28
                                    

Brian ve Shawn aşağı indiğinde derin bir nefes verip hava buz gibi olmasına rağmen camı açtım. Tanrım, neler oluyordu anlamıyordum. Shawn bugün... bir farklıydı. Ve şu an onunla yalnız kalacaktık. Korkuyordum. Pot kırmaktan ölesiye korkuyordum. Ama bir yandan da onu yanımda istiyordum. Yine yanımda uyusun istiyordum.

Beni 3 defa öpmüştü. Tanrım, sebebini bilmiyordum ama öylesine güzel hissettirmişti ki. Hatta bir an umutlanmıştım ama sonra aramızdaki bağı bozmak istemediğimden kaçınmıştım. Aptal birkaç öpücük umrumda değildi.

Kahve suyu ısındığında fincanları çıkarıp kahve tozlarını döktüm. O sırada kapı çaldı. Gelmişti. Tanrım.

Kapıyı koşarak gidip açtığımda burnu kızarmış Shawn gülümsememe neden oldu. Montunu inerken giymediği için üşümüş olmalıydı. Hızla onu kolundan tutup içeri çektim.

"Tanrım, keşke montunu giyseydin. Salona geç kahve ve battaniye getireceğim."

Daha sonra hızla arka odaya geçip bir battaniye kaptım ve salona girdim. Onu Shawn'a uzatıp bir şey demeden mutfağa girdim ve kahvelerin suyunu koyup elime aldım ve salona döndüm.

Shawn battaniyeyi omuzlarına kadar çekmiş oturuyordu. Eliyle yanını işaret ettiğinde çekinsem de bunu belli etmemeye çalışıp kahveleri sehpaya koydum ve yanına oturdum.  Battaniyeyi bana da örtüp kahvelerimizi eline aldı ve benimkini uzattıktan sonra kendininkinden kocaman bir yudum aldı ve gülümsedi. Ben de gülümseyip kendi kahvemden küçük bir yudum aldım.

"Sonsuza kadar böyle kalmayı isterdim," diye fısıldadığında midem gıdıklandı. Ben de isterdim ama bu münkün müydü?

Kupamı sehpaya koyup derin bir nefes verdim ve gözlerimi duvara diktim.

Shawn da kupasını sehpaya koyup yüzünü bana çevirdi. Ona bakmasam da gözlerini üzerimde hissediyordum. Tanrım.

"Aklının içini okumayı dilerdim," diye mırıldandığında yüzümü ona çevirdim. Daha sonra alayla güldüm.

"İnan aklımın içine ben bile katlanamıyorum,"

Kaşlarını hafifçe çattı. "İşte en çok da bu yüzden istiyorum. Kapalı bir kutu gibisin ve ben bu kutuyu keşfetmek istiyorum."

Kalbim hızlanırken yerimde kıpırdandım. O... hayır, sanmıyordum. Olabilir miydi?

"İnan bu kutu oldukça berbat ve yıkık bir durumda. Ama iyi olacak, üzülme." Alayla güldüm.

Kolunun biri sırtımdan aşağı kayıp belime dolandı ve beni kendine yaklaştırdı.

Yüce Tanrım, kontrolümü kaybetmekten korkuyordum. Oyunculuğumu sürdürmeliydim, ama olmuyordu! Kalkanlarımı indirmişti.

"Keşfetmeme izin verecek misin?"

Yutkundum. "Bu ne anlama geliyor?"

Yüzünü benimkine yaklaştırdı. İstemsizce ben de kendimi onu yaklaşırken buldum. "İzin verirsen, öğrenirsin."

"Tamam," diye mırıldandım.

Burnunu burnuma dokundurdu ve gözlerini kapatıp açtıktan sonra yutkundu.

"Benden kaçıyorsun, olanlardan da." diye mırıldandığında nefesi oldukça yakınımdaydı. Sıcak ve kahve kokuluydu. Bu hoşuma gitti.

"Ben-" dedim o üzerime eğilirken. Nasıl oldu bilmiyorum ama geri çekilmeyi denedim ama o yine bana yaklaştı. Sırtım kanepeye değecek ve uzanabileceğim kadar yakındı. Eli belime sıkıca dolanmıştı.

WhyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin