Hayatınızda kafanızı karıştıran insanlar varsa ne yapmanız gerektiğinizi şaşırırdınız. O da benim için öyleydi.
Çocukluk arkadaşınız, en yakın arkadaşınız bir anda tuhaf davranmaya başlıyordu ve sizi öpüyordu. Bu kimin aklını karıştırmazdı ki?
O hayatımın en güzel detayıydı. Ve itiraf etmek gerekirse önceden ondan hoşlanıyordum. Biz 15 yaşlarında falandık. Yine çok iyi dosttuk. Her şeyi beraber yapardık. Shawn o gün bana gittiğimiz küçük göletin etrafındaki çiçeklerden bir taç yapmıştı. Ve onu kafama takıp 'kar prensesi' olduğumu söylediği an kalbim öylesine hızlı atmıştı ki. Ama korkmuştum. Ya dostluğumuzu bozarsam, ya benimle dalga geçerse diye. Ve bu sevgiyi büyümeden kalbimin en dibine gömüp onu her zaman en yakın arkadaş sınırında tutmaya özen göstermiştim. Belki bazen bu kadar soğuk olmamın sebebi de buydu. Onu çok seviyordum ve bu sevgimin hepsini gösterirsem dostluğumuz mahvolabilirdi. Onu kaybedemezdim.
Şu an içimde yıllardır öldüremediğimi hissettiğim duygular ortaya çıkmak için yalvarırken yapamazdım.
Onu seviyordum. Onu, onu kaybetmeye korkacak kadar seviyordum. Ve o benimle olacaksa, arkadaşım da olsa olurdu. Şimdiye kadar olmuştu. O beni öpene kadar olmuştu!
Aklından neler geçiriyordu anlamıyordum. Victoria mıydı nedeni? Onu özlediği için mi yapıyordu? Neydi derdi Tanrı aşkına!
Kapı çaldığında hızla atan kalbimi umursamadım ve yavaş adımlarla kapıya ilerledim.
Hiçbir şey olmamış gibi davranacaktım. Sonuçta anlamsız bir öpücüktü.
İkinci defa olan ve benim de karşılık verdiğim anlamsız bir öpücük.
Kapıyı açtığımda soğuktan hafif kızarmış burnuyla ve ışıldayan ela gözleriyle duruyordu. Kusursuzdu.
"Hoşgeldin," dedim geri çekilerek. İçeri girip montunu çıkardı ve askılığa astı.
"Selam," diye karşılık verdi.
"Kahve mi sıcak çikolata mı?"
"Kahve lütfen."
"Tamam, sen çizim odasına geç, her şeyi oraya hazırladım. Kahveleri yapıp geliyorum."
Başını salladı ve usulca ilerledi. Gözlerimi kapatıp açtım ve derin bir nefes alıp verdim.
Sorun yoktu, hiçbir şey yoktu işte.
Burada seninle Amelia, onu kaybetmiyorsun.
Nefes almamın tek sebebini kaybetmiyordum. Tek ve en iyi dostumu...
Mutfağa girip az önce koyduğum suyun kaynadığını gördüm. Kupalara döküp biraz da sıcak süt ekledim ve elime alıp yavaşça çizim odama ilerledim.
Onu elbette daha önce çizmiştim ama haberi yoktu. Ve fotoğraflardan çizmiştim, o karşımdayken değil.
Odaya girip kahveleri masaya bıraktım. Shawn tuvalin birkaç metre ilerisine koyduğum sandalyeye oturmuş tam arkamda duran panomdaki asılı olan resimlere uzaktan dalgınca bakıyordu.
Bu...Bu poz mükemmeldi!
"Shawn," dedim hızla. "Sakın o pozu bozma lütfen! Sadece hafif boynunu eğ lütfen! Bu harika!"
Şaşırdığını belli edercesine yüzü değişsede dediğimi yaptı ve pozu korudu.
"Ne kadar sürecek bu?" diye sordu ben tuvalin başına geçerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Why
Fanfiction"Bir kız tanıyorum, o bir lanet gibi. Birbirimizi istiyoruz ama neden bu hiçbir anlam ifade etmiyormuş gibi davranıyoruz bilmiyorum. "