3. Bölüm: Karar

16 4 0
                                    

Bölüm 3: Karar

Ölüm bu kadar kolaydı.

"O gece gördüm onu 3 adım uzaktan. Üstünü çıkardı, yakındı sıcaktan."

Bakışlarımı ayaklarıma yönlendirdim. Kimi zaman yalpalayarak, kimi zaman da diğerine nazaran daha iyi ve güçlü bir adım atıyordum. Kulağımdaki şarkı o anın fon müziği imiş gibi beni daha çok gaza getirirken adımlarımı hızlandırdım. Siyah spor ayakkabılarımın tabanları artık yerle daha sert bir şekilde temas ediyordu. Tam bir asker edasıyla yürürken sırtımı dikleştirmeyi de ihmal etmemiştim.

"Şikayet etmedim, gözlerini bekledim. Beni delip geçsin."

İlk defa babamın yanına gidiyordum.

Hem de tek başıma.

Son olaydan bu yana geçen zaman yaklaşık iki gündü. Babamla birkaç saatliğine de olsa gerçek bir baba-kız olmuştuk. Fakat bu anı bozan ben veya babam değil, kapımızın önünde babam için nöbet tutan birkaç asker olmuştu. Saat 05.00 idi. Erken değil miydi?

Zaten bölük pörçük olan uykumu tamamen yok etmeleri pek zor olmamıştı. Alacaklı gibi hızla kapıya vururlarken babam ise telaşla ve bir yandan da beni uyandırmamaya çalışarak yerinden doğrulmuştu.

2 gün önce...

"Kim geldi," dedim uyku mahmurluğuyla. Kafam çok bulanıktı. Gözlerim de öyleydi. Birkaç saat önce ağlamamın da etkisiyle gözlerim balon gibi şişmişti ve bu olay etrafı görmemi zorlaştırmıştı. Etraf da zaten karanlıktı ve güneş henüz doğmamıştı.

Sokak lambası sayesinde az çok seçebildiğim babama baktım. Hızla üstüne bir ceket geçiriyordu ve oldukça telaşlı gibiydi. Yavaşça doğruldum ve üstümdeki yumuşak yorganı ittim. "Baba," dedim kaşlarımı çatarak. "Neler oluyor?"

Babam beni yeni fark etmiş gibi bir anda durdu ve bana baktı. Sakin olması gerektiğini kendine hatırlatıyordu sanki. Derin bir iç çekti ve gözlerini kapattı. Birkaç saniye sonra gözlerini açtığında göz göze geldik. Ardından iki adım atarak yanıma geldi ve yüzümü avuçları arasına aldı.

"Jandarma kapıda bekliyor," dedi. "Yengenler uyanmadan gideyim. Sıkıntı çıkmasın." Sonra hızla ve şefkatle alnımdan öptü. Tam arkasını dönüp gidecekken baba, dedim. "Yengemlerin uyanıp uyanmaması o kadar önemli değil. Bir şey mi oldu?" Durdu. Hiçbir şey demedi. Bir süre öylece nefes seslerini dinledikten sonra; bir şey yok kızım, dedi.

"Kadın çok yoruldu. Gülçe de bütün gün yardım etti zaten. Yorulmuşlardır. Uyusunlar rahat rahat. Hem Gülçe askerleri görürse korkar şimdi."

Sinirle soludum ve sabah soğuğuna aldırmadan ayağa kalktım. Elim istemsizce koluna gitti ve kolunu sımsıkı kavrarken, yalan söyleme bana, dedim. O an babamın gözlerinden saniyeliğine de olsa farklı bir duygu geçmişti. Ona olan şüphelerim daha da artarken yutkundum. Jandarmalar mı gelmişti, başka biri mi?

"Elfida..." dedi uyarı dolu bir sesle. "Ben bir cinayeti itiraf ettim. O an bile yalan söylemeyen ben, şu an mı söyleyeceğim?" Ellerim benden bağımsız gevşedi ve birkaç saniye sonra kolum cansız bir bez bebek gibi yere doğru sallanmaya başladı.

Kapı hala çalarken koridorun ışığının açıldığını gördüm. Yengem veya Gülçe uyanmıştı. Babam sabırla nefes verirken kapıyı açtı.

"Ben de geleceğim," dedim arkasından. "Gelmeyeceksin," dedi bana karşı çıkarak.

"Geleceğim!" Aniden bana dönünce duraksadım.

YARGIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin