Tuğkan-Sigara
Genç kız telefonunu kapayıp yatağına attı. Elini saçlarından geçirip derin bir nefes aldı. Kendine itiraf edemese de onunla konuşmak ona iyi geliyordu. Ama bu kadar çabuk güvenip sonucunda da hüsrana uğramak istemiyordu.
Odasından çıkarak mutfağa geçti Beste. Babası olacak adam dün eve gelmemişti. Kim bilir nerede geçirdi geceyi diye geçirdi içinden. Sonra boşverip bir bardak su alarak salona geçti.
Televizyonu açıp bir komedi programında durmuşken, kapıdan gelen tıkırtılar ve aynı anda gelen açılma sesiyle gözlerini yumdu Beste. Televizyonu kapatıp odasına geçti. Yüzünü bile görmek istemiyordu babasının.
Aslında normal sayılabilecek bir hayatı vardı, Akif'in deyimiyle üç yıl önce. Annesi, pek arası olmasa da babası ile. Üç yıl önce bir Salı sabahı erken kalkmıştı Beste. Ailesine kahvaltı hazırlayacaktı. Gerçi babası o zamanlarda da içiyordu fakat asla şiddet göstermiyordu annesine veya Beste'ye.
Masayı hazırladıktan sonra evde ekmek olmadığının farkına varıp iki sokak ötedeki markete gitmek için evden çıkmıştı genç kız.
Her şey o saatten sonra olmuştu zaten.
Yolda arkadaşı İrem'i görmüş, sohbet ederek yürümüşlerdi. Dönüşte de ders notlarını almak için evlerine gitmişti. Her şeyi halledip evine döndüğündeyse adeta ölmek istemişti. Babası evde, kapının önüne çökmüş oturuyordu. Neler olduğunu sorduğunda annesinin evi terkettiğini ve her şeyin sorumlusunun kendisi olduğunu söylemişti babası Beste'ye.
Ve ardından hayatında yediği ilk tokadı hediye etmişti babası kızına.
Yarım saatlik zaman diliminde annesiz kalmıştı genç kız.
Ardından evinden çıkarak belki anneme yetişirim umuduyla sokaklarının aşağısına kadar koşmuştu. Ağlayarak, bağırarak haykırmıştı genç kız acısını kaldırıma çöküp.
Üç yıl sonra ise hayatı cehennemden farksızlaşmıştı.
"Beste! Neredesin lan!"
Derin bir nefes alarak ayağa kalktı ama çıkmadı odasından. Gözleri telefonuna döndü. Hızla telefonunu eline alıp dışarı çıktı.
"Git bana yemek hazırla."
Uzun zaman sonra ilk kez ayık gördüğü babasını kızdırmamak adına telefonunu sehpaya bırakıp mutfağa geçti. Çünkü dayak yemek isteyeceği son şeydi.
Alelacele önceden yapmış olduğu çorba ve pilavı ısıtıp tabaklara koyduğu sırada duyduğu ses ile elindeki tabağı tezgaha bırakmak zorunda kaldı.
Peşi sıra da babası mutfak kapısına kadar geldi. Elinde Beste'nin telefonuyla. Yüzü kıpkırmızı olmuş, çattığı kaşları yüzünde alnındaki çizgiler daha da belirginleşmişti.
"Kim lan bu Akif!" diye bağırdı keskin bir sesle babası.
İşte o an, Beste gerçekten ölmeyi istedi.
----
Oy vermeyi unutmayın!💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sillage | Yarı Texting
Teen FictionBeste mutlu sonları hiç sevmezdi veya mutlu sonlara pek alışık değildi...