Geçen sene baharın son günleriydi. bir hafta sonra yapılacak panayıra hazırlanıyordu herkes, yapılacak işler belirlenmiş ve iş bölümü yapılmıştı. Kimi aileler şekerlemeleri ve tatlıları yapıyor, kimileri çadırları kuruyordu. Bu herkesin bütün bir sene beklediği bir eğlenceydi ve özenle hazırlanılıyordu. Herkes en güzel elbiselerini giyiyor, çiçek yağlarından elde ettikleri parfümleri sıkıyordu. Erkekler bile giyinişine ve temizliğine dikkat ederdi İrlandalılar hariç.
Gün gelip çatmıştı artık panayırın başlayacağı sabah olmuştu. Ron da kendine çok dikkat ediyordu artık 19 yaşındaydı etrafta güzel kızlar vardı ve onun artık çocukluktan geçte olsa çıkmış ve kadınlardan hoşlanan bir ruhu vardı. Rona alınan on sekiz yaş hediyesi olan gömleğini sadece geçen yaz giymişti ve sakladığım yerden güzelce çıkarttı. Bu gömleği ronun dedesi özel bir tüccardan yeni yaş hediyesi olarak almıştı, normalde hediye diye bir kavram pek yoktu ama Ronun zaman içinde bir anda değişip yakışıklı bir erkek görüntüsü alması ailesini gururlandırmıştı. Yine annesinin bu sene bir ay uğraşıp diktiği hırkasını da gömleğinin üzerine giymişti. Tabi panayıra gitmeden önce bütün bir aile gölün kıyısında kocam masalar birleştirilerek bir kahvaltı masası hazırlardı. bu masada canınızın çekebileceği her şey mevcuttu. Bal, recel, kaymak, çeşit çeşit ekmekler ve peynirler gibi aklınıza gelebilecek bölgedeki her türlü şey bulunurdu. Eğlenceli hoş sohbet dolu bir kahvaltı yapıldıktan sonra ronun babası jack ufak bir konuşma yapardı. Tabi o ronun ekstra olarak bu panayıra hazırlanması ailenin dikkatini çekmiş olacaktı ki herkes bolca espri yaptı.
Artık panayır vaktiydi, ron ve ailesi evden çıkmış ve panayır alanına doğru yola koyulmuştu. Tabi herkes gidemiyordu. Araziye göz kulak olması için iki kişi dönüşümlü olarak on ikişer saat nöbet tutacaktı. Panayır alanına genelde en son biz varırdık , bizim kahvaltı ritüelimiz biraz daha uzun sürerdi. Panayırda şehir dışından gelen ufak tiyatrocular sahne kurardı. Nekadar dünya düzeni bozulsa da sanatsız bir insanlık var olamazdı. Yine dışarıdan gelen güzel sesli kadınların yaptığı ufak şarkı yarışmaları olurdu. Buralarda panayır panayır gezen ve sanatsal işler ile uğraşan insanlar ile doluydu. Bunlar sadece yaz sezonunda çalışır para biriktirir ve bütün kışı sakince geçirirlerdi.
Gün batımına doğru yoğun bir kalabalık olan her sene yapılan bir şarkı yarışmasına benzeyen bir sahne vardı. Burada kendini göstermek isteyen kızlar ve erkek çıkar ufak bir şarkı söyler kendilerini gösterip inerlerdi. Her yerde olduğu gibi toplumlarda sivrilmiş popüler insanlar çıkar. Bunlardan biride Sophie dı. O çok güzel bir kızdı. Kumral bir teni , çok uzun olmayan omzuna kadar gelen kumral saçları ve masmavi gözleri vardı. Çok uzun boylu bir kız değil fakat duruşu muhteşemdi. Uzak yakın fark etmez her açıdan bakıldığında çok güzel bir kadındı. Neredeyse bölgede yaşayan yaklaşık yüz kadar ailenin tüm bekar erkekleri onun hayalini kurardı.
Bu kız wilson ailesindendi. Sadece panayır zamanı gelir bir ay kadar durur ve bölgeyi terk ederi. Herkesin onun ile bir gelecek hayali vardı ama o sadece dedesini ve akrabalarını görmek için çok uzaklardan gelirdi. Dedesini en sevdiği torunu derler onun için , yaşı çok genç olmamasına rağmen evlenmemiş dünyayı geziyor ve Avrupa da kurulan bir üniversitede eğitim aldığı söyleniyordu. Aslında bu çağda çok fazla eğitim yoktu ama insanlık yine bilgiye susamış olacak ki dünyanın belirli yerlerinden gelen nüfuslu insanlar bir okul kurup seçkin ve akıllı kişileri kabul etmişlerdi. Çok yeni ve bulundukları bölge dışında fazla kabul görmeyen bir topluluktu.
Sophie her sene güneş batmaya yakın sahneye çıkar kısa bir şarkı söyler ve büyük alkışlarla sahneden inerdi. Bu artık öyle büyük bir ritüel olmuştu ki son iki üç senedir herkes onun sahneye çıkacağı zamanı bilir ve kalabalığa bir o kadar insan daha eklenirdi. Özellikle dedesi onu çok severdi. Bunun aslında de bir sebebi vardı.
O zamanlar Sophie yedi yaşını yeni doldurmuş ve ailesi ona ufak bir doğum günü kutlaması yapmışlar dedesinin konağında. Doğum günü eğlencesi bittikten sonra Sophie ailesi eve gitmek için yola çıkmışlar. Birkaç dakika sonra büyük bir çığlık kopmuş ve ölü bulunmuş. Neden ,nasıl ve kim tarafından yaptığı bilinmiyor. Tek bilinen çok gizemli ve sırlar ile dolu olduğu. Ron lam in doğduğu gece olmuş bu olaylar çığlık sesi o kadar yüksekmiş ki gölün iki ucundan da duyulduğu söylenir.
Bu gelişmeler üzerine Aubrey wilson küçük torunu Sophie'ı İngiltere deki akrabalarının yanına eğitim alması için yollamaya karar vermiş. Sophie 20 yaşlarına kadar uzun ve tehlikeli yolları kat etmemesi için gelememiştir. Onu çok özleyen dedesi zaman içerisinde kendi imkanları ile onu görmeye gitmiş. Sophie 20 yaşında dedesine sürpriz yaparak onüç sene önce ayrıldığı kasabasına geri döner ve o günden buyana her sene bir ayını burada geçirir. Sophie burada bir ay kalmasına ve panayıra katılmasına rağmen çok az kişiyle muhatap olur, genelde ailesinin yasını tutardı. Çok fazla gülmeyen ama gülümsediğinde de insana huzur veren verirdi. Ailesini gizemli ölüşü onda derinde bir yara bırakmış olduğu söylenirdi. Hatta çoğu zaman buradaki bir aylık süreci bu gizemi çözmek için düşünmeye harcardı. Tabi bunu fark ettirmemek için kendince buradaki panayıra geldiğini ve insanların onun güzelliğini sergilediğini düşünüyordu. Fakat bu durumun böyle olmadığını kendisi bile fark etmese de dedesi çoktan farkına varmıştı. Yaşlı Aubrey bu bu durumu hiç konuşmazdı, üzeri kapatılmış bir konuydu ve küçük torunun bunu araştırmasını istemiyordu. O yüzden onu uzaklaştırmış ve senelerce yanına getirmemiş hatta gelememesi için hep kendi gitmişti. Ama bu yaşadığı olay Sophie da derin bir travma yaratmış bu gizemi merak etmesinin önüne geçememişti. Dedesini tüm engellemesine karşı Sophie artık kendi karalarını alır yaşta olduğundan çokta karşı çıkılamıyordu.
Sophie şarkısını söylemek için hayran bakışlar altında sahneye doğru yürüyordu. Sahneye çıktığında derin bir sessizlik oluşmuş Sophie siyah ayakkabısının tehte zeminde çıkardığı topuk sesi ile yürüyor ve herkes onun dudaklarından çıkacak kelimeleri bekliyordu. Sophie sadece güzelliği ile değil bir kadında olacak her türlü ihtişama ve zevke sahipti. Giydiği siyah omuzları hafif kabarık beli ince ve diz kapağındaki siyah elbisesiyle tüm ihtişamını sergiliyor, siyah renk'lede matemini ve ciddiyetini koruyordu. Sophie matemine yakışır yavaş tonda bir şarkı söyledikten sonra teğini yana doğru kaldırıp selam verdi ,sonrasında büyük bir alkış koptu herkez onu alkışlıyordu çılgınca. Dedesi Aubrey her zamanki gibi büyük bir aşk ile oturduğu masadan ona bakıyordu. Aubrey tüm torunlarını severdi ama Sophie nın onun için çok özeldi. Sophie sahneden yavaşça iniyordu ve eskiden arkadaş olduğu üç kişilik bir kız masasına doğru ilerlemeye başladı.
Erkeler Sophie bir olsun dikkatini çekmeye çalışıyor ama başaramıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Göl
Ficción GeneralGöl etrafında yaşanan senelere yayılmış bir takım garip olaylar olmuştur. Bu olaylar tam unutulmaya yakın tekrar kendini tekrar etmeye başlamış. Bazıları bu olaylara tesadüfen dahil olacak bazıları da istemeden kazara, tabi birde olayları öğrenmek i...