Göl

4. BÖLÜM (Dünyamız)

Size bulunduğumuz zamandan söz edeyim birazda. Devletlerin olmadığı teknolojinin kullanılmadığı insanların yorgun ama daha mutlu olduğu bir zaman dilimi burası. dünya farklı zaman dilimlerinde farklı gelişmeler ile şekillendi. Bu gelişmeleri etkileyen faktörler savaşların bitmesi, teknolojini gelişmesi, icatlar vb. gibi etkenler etkili oldu. İçinde bulunduğumuz bu çağ şimdiki yüzyılın üç beş yüzyıl ilerisinde diyelim şimdilik. Bu çağda şehirler yok ama kasabalar var. Aslında burası bir nevi 1800 lü yıllardaki gibi orta çağ düzeni diyebiliriz.

Birkaç yüz yıl önce çok çetin geçen savaşlar ve teknolojik faaliyetler zaman içerisinde insanlığında neredeyse yok olmasına sebep olacaktı. tabi herkes teknolojinin gelişmesiyle insanlar daha uzun yaşayacak açlık bitecek demokrasi her yere yayılacak ve insanlık mutlu olacak diye düşünmüştü ama yanıldı. peki nemi oldu?

Durumu biraz şöyle anlatayım. Evet teknoloji çok gelişti insan ömrü uzadı demokrasi her yere yayıldı! ama bir şey olmadı oda barış. İnsanlar teknolojiyi geliştirdikçe ürettikleri şeyleri yarar sağlaması yerine bağımlılık yapmasını istemişti. İletişim araçları, arabalar, robotlar gibi herkesin sahip olmak istediği ürünler çokça artırıldı bunun sonucunda insanlık daha fazla üretmek için dünyayı talan etti ve çok büyük şirketlerin devletlerle beraber çalışarak kitleleri kontrol altına almaya başladılar. Tabi zamanla bu kitleler sizinde ön göreceğiniz üzere kontrolden çıkmaya başladı ve düzensizlikler baş gösterdi. Yani kısacası insanlık artık bencilleşmiş sadece kendini bireysel olarak düşünen bir canlı formuna dönmeye başlamıştı.

Tabi bu düzen uzun sürmedi insanlık soğuk savaş dönemlerindeki gibi devletlerin  kendi aralarında savaşmasını izlemedi! İnsanlar  herkes ve her şey ile savaşmaya başladı. Bunun sebebi teknoloji, zevk ve sosyal medya gibi kuvvetleri elde edebilmek için bencilleşti ve karşısına geçen her şeyi düşman ilan etti. Bu savaşlar sonucu zaman içerisinden çok büyük kitlesel ölümler bunlara bağlı olarak açlık enerji kaynaklarının kullanılamaması salgınlar gibi sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Tabi devletletin olmadığı yerde sadece güçlü olanlar hayatta kalabilecekti. Büyük kaoslar çıktı eskiden bir devletin düşmanı vardı beş veya on devletti. Bu anlattığım zamanda ise kendi ailesinden olmayan herkes diğer insanın düşmanıydı. Dünya nüfusunun 50 milyara dayanmış olduğunu düşünün yanı teknik olarak 5 kişilik bir aile iseniz potansiyel olarak 49.999.999.995 düşmanınız var demekti. Peki nedeni mi ne? basit, insanlar teknoloji dalgasına kapılıp varını yoğunu harcadı bağımlılığının peşinden koştu. Bunun sonucunda üretmeyen ve sadece tükenen bir küresel insan topluğu çıktı. Dünyanın en zeki insanları bilim için değil daha fazla reklam yapıp şirketleri daha büyük hale getirmek için çalıştı. Sonunda nüfus çok arttı tarlalar yetmedi su yetmedi. Neyse arada ben yine buralardan bahsedeceğim sonuçta geçmişi herkesin bilmeye hakkı var.

Peki bu hikayeyi anlatan ben hangi zamanda mıyım? onu bende bilmiyorum ama üzerinden dediğim gibi üç beş yüzyıl geçmiş diyorlar. Size biraz şöyle bahsedeyim. Avrupa da alp dağlarının eteklerinde bir gölün yanından çokta kalabalık olmayan ailem ile yaşıyorum adım ron 19 yaşında ve üç kardeşi var. bir ablası ve birde küçük erkek kardeşi var. Ron gölün hemen yanında güzel üç katlı ahşap bir evde yaşıyor. Bulunduğu evin çatı katında ufak ama çok huzurlu bir odası vardı. babası dedesinden  sonra ailenin en kıdemlisi ve büyüğü diyebiliriz.  Aslında küçük bir aileler dedim ama yaklaşık yüz kişiden söz ediyorum. Tabi bu yüz kişi aynı evde yaşamıyor,  burası bizim ron ve ailesinin küçük devleti diyebiliriz. 

Artık devlet kavramı yok bu çağda. Herkesin devleti kendi ailesi. Kimse kimseye güvenmiyor. bizim çevremizde bizim gibi 100 e yakın aile bulunuyor. İnsan nüfusu çok az. söylentilere göre 100 milyon insan yokmuş şuan dünyada. Artık teknoloji diye bir şey yok bizim zamanımızda savaşla beraber her şey yok olmuş. kimse bulunduğu araziden çok  fazla dışarı çıkmıyordu çünkü dışarı çıkmak çok güvenli değil. bu gölün etrafında sıkı biçimde oluşmuş bir komşuculuk anlayışı var ama samimiyet yok denilebilecek kadar az.

Kendi aramızda bazı kurallar koyduk.insanların birbirini arazisine girmesi yasak sadece özel şartlarda habersiz girebilirler hastalık gibi acil durumlarda. insanlar arazi dışına çıktığı günlerde  genelde takas amaçlı kurulan pazarlara giderler. Bizim genelde pazara götürdüğümüz şeyler; balık, mantar ve bazı şifalı otalar diyebilirim. Birde Genelde insanların hoş bakmadığı yerleşik hayatta yaşamayanların kurduğu geçmişten kalan şeylerin yağmalanıp satıldığı satıldığı bazı pazarlar var. Bu pazarda yiyecek giyecek takasından çok, nadir ve kıymetli eşyaların takası yapılır. Dedim ya bu pazara gidenlere çok iyi göz ile bakılmaz diye buradan alabileceği şeyler genelde bir başkasına zara verebilecek nitelikte eşyalardır. Bu gibi pazarlarda, tezgahlarda olmasa da el altından eskiden kalma silahlar, tıbbı malzemeler, bir çok şey de satılır. Aslında bunlar arasında bir de sipariş usulü çalışan arkadaşlar vardır istediğiniz şeyi söylersiniz bedeli biraz fazla olabilir ama bulur getirirler.

Dedim ya buraya giden insanlara çok hoş gözle bakılmaz diye çünkü kendi yararına alacağı herhangi bir şey, etrafındaki insanlara tehdit olabilir melasa bir silah! Bu tarz yerlere giden kişiler genelde mimlenir ve biraz daha uzak durulur. Geçenlerde mesela bir kişiyi buradan silah alırken görmüşler ve etraftaki aileler huzursuz olmuş. Çünkü hala bazı yerlerde istikrarsızlıklar sürmekte. İnsanlar büyüyen ailelerinin arazisini de büyütmek isteye biliyor. Tek sebebi bu da değil bazen arazilerinde hastalık çıkabiliyor  kısacası bir çok sebebi var. Bu bizim bulunduğumuz bölgede söz konusu değil biz daha sosyal ve yardımlaşmaya önem veren bir bölgedeyiz ama yüz kilometre ilerimizde böyle haberler duyuyoruz. Tabi bu söz ettiğim şeyler çok makul seviyelerde  yardımlaşmalar, anca afet hastalık kaza gibi söz konusu oluyor çünkü kimse kendi kaynaklarını kimseye kullanmak istemiyor.