"Jong Ho, kaykay kaymaya gideceğim. Benle gelir misin?"
"Yeo Sang, ben kayamıyorum düşüyorum sürekli."
"Olsun, lütfen!"
"Ah, pekala."
Zaferle kocaman gülümseyip kaykaylarımı aldım. Bana pek karşı gelemiyordu kuzenim. Birisi eski kaykayımdı, onu kendim alacaktım. Yeni kaykayımı Jong Ho kullanabilirdi.
Kaymak için parka gelmiştik. Yeni kaykayımı Jong Ho'ya verdim.
Ben kayabiliyordum fakat gerçekten de Jong Ho düşüp duruyordu.
"Şurda iki kızlara hava yapayım dedim, mahvettin Yeo Sang be!"
Kıkırdadım.
"Üzgünüm, Jong Ho."
Biraz daha kaydık. Daha doğrusu ben kaydım, Jong Ho sinirli sinirli beni izledi oturduğu banktan. Yanında çok tanıdık biri vardı. Tanıdık gibi görünüyordu yani. Lenslerimi takmamıştım ve gözlüklerimi de getirmemiştim. Kaykayımı koltuk altıma alıp Jong Ho'nun yanında gittim.
"A-Ah... Bay Park."
"Oh, Yeo Sang."
Jong Ho hiçbir şey anlamamış bir şekilde bana bakıyordu.
"Nasılsınız Bay Park?"
"İyiyim, sen Yeo Sang?"
"Ben de."
Kafa salladı.
"Neyse, biz gidelim artık. Görüşmek üzere."
Jong Ho da böyle söylememle ayağa kalktı.
"Görüşürüz."
Kafa salladım ve Jong Ho ile eve doğru ilerledik.
"O kimdi?"
"Matematik öğretmenim."
"Anladım. Sen hala böyle misin öğretmenlerine karşı?"
"Nasıl?"
"Utanıyorsun, kekeliyorsun."
"Biliyorsun Jong Ho... Utangacım ve insanların çoğundan korkuyorum. Eğer görünümü korkunç ise ona "kötü insan" etiketi yapıştırıyorum. Yaptığım yanlış fakat sende biliyorsun, önceki okulumda yaşadıklarım normal şeyler değildi."
"Biliyorum, yine de insanlara bu kadar şüpheli yaklaşmamalısın."
"Deneyeceğim."
•••••
"Ders başlıyor, herkes sınıflarına!"
Nöbetçi öğretmen olan Bay Park'ı dinleyip sınıfıma yol aldım, şimdiki dersimiz Bayan Lee ileydi. Yani müzik dersiydi.
Ders bitince eşyalarımı alıp müzik sınıfından çıktım. Kendi sınıfıma girince sırama geçtim. Sınıfta sadece ben, Dae Hyun, Jung Hee, Kang Dae vardı. Onlar bir çeşit grup gibiydi. Ele başları da sanırsam Kang Dae idi. Sürekli bana korkunç bakışlar atıyordular ve sınıftakilerin bir çoğu onlardan korkuyor gibiydi. Sanırım bu durumda bende korkmalıydım.
Kang Dae ve diğerleri oturduğum sıraya geliyordu.
"Oo, Yeo Sang."
"B-bir sorun mu var?"
Ah, lanet olsun! Titriyorum. Kang Dae, Jung Hee'ye bakıp kaşlarını oynattı. Daha sonrasında Jung Hyun yanıma gelip beni ayağa kaldırdı. Yavaş yavaş gözlerim dolmaya başlamıştı.
"Gel bakalım buraya."
Gülüyordular. Jung Hee kafamı koltuk altına sıkıştırdı ve erkekler tuvaletine doğru yol aldılar.
"Y-yapma, lütfen. Canım acıyor."
Erkekler tuvaletine gelince konuştu Dae Hyun.
"Paranı ver."
"Yanımda d-değil." yalnızca aklıma gelen ilk şeyi söyledim, yanımdaydı belki de. Fakat şu an titriyordum ve ağlamaya başlamıştım.
"Şuna bak! Yanımda değil diyor." dedi gülüp Kang Dae.
Elleriyle ceplerimi yokladılar ve param oradaydı. Annem sabah koymuştu. Ve aklıma yeni gelmişti bu.
••••
Yeo Sang, o üç liseliye karşı gelememişti. O üç çocuk, insanları döverken zevk alan tiplerdi, sonuçta henüz gençtiler. Şu lisedeki kötü çocuklar onlardı işte. Dövmek için seçtikleri de genelde Yeo Sang gibileriydi, değil mi?
Orada Yeo Sang'ı dövüp gitmişlerdi. Yeo Sang, baygındı.
Öğle yemeğinden dönen Bay Park ellerini yıkamak adına tuvalete giriyordu. Tabii ki karşısında baygın yatan ve yüzünün belli kısımları yaralı bir Yeo Sang görmeyi, hatta Yeo Sang'ı görmeyi bile beklememişti Bay Park. Korkuyla Yeo Sang'ın yanına koştu.
"Yeo Sang!"
Napacaktı? Ne yapmalıydı?
Baygın çocuğu kucağına aldı. Şu an bir şey düşünemezdi.
Herkes Bay Park ve Yeo Sang'a bakarken Bay Park hızla merdivenler iniyordu. Revir en alttaydı çünkü.
Hızla revire götürdü.
"Tanrım..." dedi Bay Park. "Bu lanet kadın yine yemekte mi?"
Revirdeki 'hemşire' diye adlandırılan kadın, hiçbir işe yaramıyordu ve sadece yemek yiyordu. Fakat Bay Park, bir ihtimal oradadır diye düşündüğünden büyük hayal kırıklığına uğramıştı. Yeo Sang hala kucağındaydı. Onu genelde karnı veya başka bir yeri ağrıyanların dinlenmesi için olan yatağa koydu.
Ardından pamuk ve tentürdiyot çıkardı. Pamuğa tentürdiyotu sıktıktan sonra Yeo Sang'ın yaralarına sürdü. Yeo Sang uyanıyordu bu yüzden tepki veriyordu buna. Arada ağzından minik inlemeler çıkarıyordu.
"Tamam Yeo Sang, geçti. Tamam mı?"
Yeo Sang şu an cevap verebilecek durumda değildi. Bay Park başka yerlerinde de morluklar veya kanamalar olabileceğini düşündüğü için bakacaktı fakat sonra durdu. Daha ilerisini yapamazdı.
"Anneni arayacağım şimdi Yeo Sang."
Yeo Sang aramasını istemiyordu. Annesi endişelenecekti, iyi olmazdı.
Bay Park'ta annesinin numarası vardı. Yeo Sang ondan özel ders alacağından numarasını da almıştı.
"Aramayın, l-lütfen."
Genç çocuk kesik kesik nefesler veriyor ve zar zor konuşuyordu.
"Saçmalama, böyle olmaz!"
Bay Park telefonunu çıkardı. Ardından "Yeo Sang'ın annesi" yazan numaraya tıkladı.
Ne diyecekti? Düşündü.
"Alo, Yeo Sang... Yeo Sang baygın. Okula gelin, revirdeyiz."
"Tamam, hızlı olun."
Bay Park, Yeo Sang'ın annesi gelene kadar bekledi.
Koşarak içeri giren kadın dokunsan ağlayacak gibiydi.
"Haber verdiğiniz için teşekkür ederim."
"Benim gitmem gerek, daha sonra görüşürüz."
Bay Park revirden çıkmıştı...
-Çok tesadüf oluyo ama dğclpfşe
Aşk tesadüfleri sever arklarım üdvpeoğldğwdğdü
Neyse ben dramlı sahne yazmayı sevmiyorum ama böyle bir kitapta nasıl bir şey yazacağım hakkında pek fikrim yok ㅋㅋㅋㅋ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teacher-seongsang
FanfictionBen Kang Yeosang, bir adama tutuluyorum. Gördünüz, kandırılması kolay bir çocuğun tekiyim. •선생• •SeongSang•