"Görüşürüz!"
"Görüşürüz." diyerek Hyunki'yi evine yolladım. Bugün gerçekten eğlenmiştim. Hyunki benim için iyi bir arkadaştı.
O gittikten sonra duş aldım ve üzerime pijamalarımı giyip yatağıma girdim. Son kez telefonumda gezinip onu komidine koydum. Arkamı dönerek gözlerimi kapadım ve uyumaya çalıştım.
=•=
Okul çıkışı küçük bez çantama kitaplarımı yerleştirip onu elime aldım. Kendimi amfiden dışarı attım.
Okulun bahçesine çıktığımda beni bekleyen Seonghwa'yı görmemle gülümsedim. Yanına gittim. O da bana gülümsüyordu.
"Selam!" dedim sevinçle.
"Selam."
Koluna girdim. Arabaya bindik.
"Nereye gideceğiz?"
"Eve."
'Tamam' der gibi kafa salladım ve radyoyu açtım. Daha sonra Seonghwa CD'yi açtı. Şarkının adını bilmiyordum ama hoşuma gittiği için bir şey söylemedim.
Evine girdiğimizde koltuğuna oturdum. Pardon uzanmışım. O da yanımdaki koltuğa oturdu. Televizyonu açtı. Kumandayı elinden aldım. Bu saatte güzel diziler oluyordu.
"Hint dizisi mi açtın cidden?"
"Gayet eğlenceliler." dedim gülen Seonghwa'ya kafamı çevirip.
Bir süre sonra konuştum.
"Acıktım."
"Ne istiyorsun?"
"Farketmez." dedim. Cidden açtım.
"Pizza söyleyeyim mi?"
"Hayır."
"Farketmez demiştin."
"Ama canım pizza istemiyor. Hamburger söyle."
Kafasını salladı. Telefonunu alıp konuşmasını yaptıktan sonra telefonu kapadı.
"Sipariş ettim."
Kafamı salladım ve uzandığım yerden diziyi izlemeye devam ettim. Yanında bu kadar rahat olabilmemin bir sebebi vardı. Ya da yoktu, emin değilim. Bir anda şımardım sanırım. Ama cidden artık hiç utanmadan istediğimi yapabiliyorum. Seonghwa'nın lisedeki aptal utangaç çocuğun artık burada olmadığına şaşırdığına emindim.
Yemeklerimiz geldiğinde yedik. Masayı toplarken telefonum çaldı. Onu açıp mutfaktan çıktım. Annem arıyordu.
"Efendim anne?"
"Yeosang, baban oraya geliyormuş."
"Ne? Gerçekten mi?" Çok sevinmiştim.
Annemle biraz daha konuştuktan sonra kapadım. Babamı yılda bir kez falan görebiliyorum. Annem ve babam ayrılar. Ayrıca babam, onun çocuğu olduğumu bile unutmuş vaziyette. Yeni sevgilisiyle (?) -belki de karısıdır- takılıyor ve o burada yaşamıyor. Japonya'da yaşıyor ve oradan kendine bir kadın buldu. İşte karısı mıdır sevgilisi midir bilmiyorum. Önceden bu durumu kafama çok takıp ona sinirleniyor ve bunun için ağlıyordum. Fakat artık umrumda dahî değil. Onu seviyorum, babam sonuçta. Küçükken de bana hiçbir kötülüğü dokunmamış, ve babalık görevini yaparak bana bolca sevgi göstermişti. O yüzden o iyi bir adam, bazenleri.
Babamın bir saat sonra geleceği haberini aldığımda Seonghwa'ya eve gitmem gerektiğini çünkü babamın geleceğini söyledim. O da beni bırakmak istedi. Kabul ettim. Paramı boşuna harcamak istemiyorum. Evin önüne geldiğimizde konuştum.
"Sen de gelebilirsin."
"Ama babanla baş başa kalmak isteyebilirsin."
"Neden isteyeyim? Hadi gel."
Arabadan indik. Eve girdik.
"Ona seni tanıtacağım!"
Henüz gelmemişti. O gelene kadar yatağımda telefonla oynadım ve oynadık.
Zilim çaldığında evimi nereden bulduğunu düşündüm. Sonra annemin söylemiş olabileceği aklıma geldi.
"Ben açayım." diyerek yataktan kalktım. Seonghwa da ayağa kalktı. Kapıyı açtığımda ona sarıldım.
"Merhaba oğlum."
"Merhaba baba."
İçeri davet ettim ve elindeki bavulları taşımasına yardım ettim. Seonghwa da yardımımıza geldi ve onları içeri taşıdı. Babamın Seonghwa'nın kim olduğunu düşündüğünden emindim.
Babam minik salonumdaki koltuğa oturduğunda biz de Seonghwa ile karşısındaki koltuğa oturduk.
"Bu Seonghwa." dedim babamın kafasındaki soru işaretlerini gidermek ister gibi. Seonghwa gülümsedi ve eğildi.
"Merhaba efendim. Ben Yeosang'ın arkadaşı Seonghwa memnun oldum."
"Sevgilim." dedim. Seonghwa şaşkınlıkla bana baktı. Aslında, babam da öyle. Ama onun şaşırması falan önemli değildi. Tam olarak babam değildi.
"N-ne?"
Şaşırdığı her halinden belliydi.
"Evet." dedim gülümseyip.
Yüzünü iki saniyeliğine buruşturup eski haline döndü.
"Memnun oldum." dedi. Sanırım farketmişti bana karışamayacağını.
Biraz oturup konuştuktan sonra Seonghwa izin isteyip ayrıldı. Babamla biz kaldığımızda ona kendi yatağımda yatabileceğini ve benim de koltukta yatabileceğimi söyledim. Zar zor da olsa kabul etmişti. Kendime yatak hazırladığımda diğer koltuğa oturdu.
"O adamla gerçekten..."
"Evet."
"Senden büyük görünüyor."
"Beş yaş," dedim. "Beş yaş var aramızda."
"Senin böyle olduğunu bilmiyordum..." mırıldandı.
Arkamı döndüm.
"Nasılmışım?"
"Yani şey... Bir önemi yok boş ver."
Ayağa kalkıp odama gitti. Ben de onu takmadım ve hazırladığım yatağa gittim. Bugün kimseyle uğraşamazdım. Onun da ne dediği önemli değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teacher-seongsang
FanfictionBen Kang Yeosang, bir adama tutuluyorum. Gördünüz, kandırılması kolay bir çocuğun tekiyim. •선생• •SeongSang•