"Evlat, küçük amcan, aslında insanlara göre o kadar da harika birisi değil, onu hiç duymamış olabilirsin. Ancak, bana göre dünyanın en güçlü insanlarından birisi, en sevdiğim büyüğüm de odur. İsmi Jzech Quintilius, gençlik zamanlarında, Kızıl Gözlü Deha diye anılan kişi o."
"Kızıl Gözlü Deha ?! Baba, yok artık ! Quintilius ve Gümüştaş Şehri'nin bir numaralı dehası senin abin miydi ? Bunu bana neden demedin be adam !"
"Sakin ol bakalım, terbiyesiz çocuk. Sana derdim, ancak abimin şu an nerede olduğunu biliyor musun ?"
"Bilmiyorum, baba. Amcam nerede ?"
"Evlat, amcan kraliyet hapishanesinin en karanlık odasında ve çıkması görünüşe göre birkaç yüz yıl sonra kemikleriyle beraber olacak."
"N-ne ? Neden baba, neden böyle ağır bir cezası var ?"
"Abim, bir kızı çok seviyordu evlat. Okuduğu akademinin en güzel ve zeki kızı olduğundan bahsedilirdi, her zaman ona hayranlık duymuştu, tabii ki o kız da abime karşı birkaç duygu hissediyordu, mezun olma zamanları geldiğinde, tören haftasındayken, kraliyet ailesi de oradaydı. Bölüm birincilerinin mezun olacağı gün, abimin sevdiği kız, odasında taciz edilerek öldürülmüş bir şekilde bulundu. Bunu ilk öğrenen kişi ise abimdi. Kız geç kalınca endişelenmiş ve onun için gizli bir şekilde odasına girmişti. Daha sonra olan bu manzarayı görünce, delirmeye başlamıştı, sevdiği kadının ellerini tutunca, birkaç anı parçası zihninde belirmişti. Bunu bana o anlattı, Krallığın İkinci Prens'i, o iğrenç herif, herkes tarafından kötü sıfatlarla anılırdı. Ve bu olanların arkadasında da o vardı. Abim anıları görünce, o şerefsizi birkaç saniye içinde bulmuş, kral ve kraliçe'nin gözleri önünde, tüm uzuvlarını keserek öldürmüştü. Babam buna müdahale etmemişti, bence o hareketleri o da olsa yapardı. Sonuç olarak, eski kral abimi büyük bir cezaya mahkum etti. Ve şu anki kral, o zamanın Birinci Prens'i, ne kadar abimin haklı olduğunu bilse de, abimi hala oradan çıkarmadı."
Küçük çocuk, amcasının bu acıklı hikayesini duyunca üzülmeden edememişti. Henüz beş yaşında olsa da birkaç olaya kafası basıyordu ve bu olanlar onda çok derin izler bırakmıştı.
"Baba, sana söz veriyorum, eğer ileride söz sahibi birisi olursam, amcamı oradan çıkarmak için elimden gelenin fazlasını yapacağım. Buna emin olabilirsin."
"Aklını bunlarla meşgul etme evlat, o zamana daha çok var, sen gelişimine bak."
İkili, birkaç on adım atmıştı ki, Adolph tekrar durdu, daha sonra da duvardaki tabloya dikkatli bir şekilde bakmaya başladı.
"Baba, nedense bu adam da tanıdık geliyor."
"O mu ? O adamın kim olduğunu sana söylememi ister misin evlat ?"
Ortamda, tanıdık bir ses yankılanmıştı. Her zamanki heybetine sahip bu ses, Adolph'un heyecanla ona dönmesine sebep olmuştu.
"Amca Milos, lütfen bana bu kişinin kim olduğunu anlatın !"
"Milos, anlatma !"
"Haha, tabii ki anlatırım evlat. O tabloda gördüğün kişi, Beyaz Ejderha, aynı zamanda, Beyaz Pençe olarak da tanınan, şu anda Quintilius Hanesi'nin yöneticisi konumunda olan, Krallığımızın güçlü liderlerinden Hloggar Quintilius'un on yedi yaşındaki hali."
"N-ne ! Babam mı bu ?"
"Bizzat, ta kendisi. Burada, on yedi yaşındayken, Doğu bölgesinde, abisinin komutasında yüzbaşı olarak görev yapıp, katlettiği binlerce Haynes Şövalyesi'nin leşlerinin üzerine basarak yürürken yapıldı. Düşmanları ondan aman dilenirken bile, o bu pis leşlere acımadı, en iyisini onları öldürerek yaptı, sadece kükreyerek yüzlerce kişiyi öldürdü, düşünebiliyor musun, sadece kükreyerek !"
"Ve, senin salak amcan,o sırada bu tabloyu çizmekle meşguldü. Sayesinde birden çok kere ölümden döndüm."
"Hadi canım, Milos Amca, beni kandırmıyorsun değil mi, sanki bu yaşlı bunak o kadar güçlü değil ? Bana mı öyle geliyor yoksa ?"
"Umarım sana öyle geliyordur evlat, babanın başarılarını, bizzat ismi verilmese de, Beyaz Ejderha, ya da Beyaz Pençe olarak okumuşsundur. Neler yaptığını en az benim kadar biliyor olmalısın."
Bilmez olur muydu ? Haynes'lilerle yapılan savaşta, sadece yüz kişiyle birlikte, tamı tamına üç bin yedi yüz elli tane şövalyeyi katletmiş olan Beyaz Ejderha, tüm krallığın en genç liderlerinden birisi, çevre krallıkların devlet işlerinde istediği yegane insan, bu kişinin babası olması, genç adamı tarif edilemez duygular içerisine sokmuştu.
Quintilius Klanı yıllarca, şu an hükümde bulunan kraliyet ailesi yüzünden yükselişe geçememişti. Ancak son zamanlarda topladığı sağlam yandaşlar, kraliyet ailesinin bile ellerini bağlamasına yol açıyordu. Quintilius ismi, son zamanlarda çok sık kullanılmıştı.
"Milos amca, peki, Kara Yılan kim ? Beyaz Ejderha'nın en yakını olan kişinin kim olduğunu biliyor musun ? Bu tabloda kendisi yok."
"Aslında, evlat. Benim sağ kolumdaki siyahlığa dikkat edersen, orada küçük bir yılanın olduğunu göreceksin. Onun kim olduğuna gelirsek de, Milos Amcandan başkası değil tabii."
"Sanırım bayılacağım, koskoca Kara Yılan Milos Amcam mı ?"
"Evet, tek büyüsüyle onlarca kişiyi öldüren Kara Yılan Milos Amcan. Ayrıyetten, bir binbaşı olma imkanı varken, benimle beraber çalışan tek aptal da o."
"Milos Amca, sana her geçen gün hayran oluyorum. Acaba daha ne kadar sırrın var ?"
"Sana sırlarımı anlatmayı çok isterim evlat, ancak test vakti geldi. Hemen orada olmamız lazım."
"Oh, peki."
Ailesinin bu kadar inanılmaz kişiler olması, Adolph'un üstüne daha çok yük bindirmişti. Korkmaya başlamıştı çocuk. Ya onlar gibi olamazsam ? Onlar kadar parlak bir geleceğe sahip değilsem ne olacak ? Ben, Adolph Quintilius, bir ezik gibi yaşayacak mıyım ? Hayır, ben bu olamam, olmayacağım !"
******
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Göklerin Ötesindeki Tanrı
FantasiaGöklerin şenliği kutsarken etrafı,kanın deli kokusu sarmıştı dört yanı. Kızıl şelalenin içindeki kesilmiş kafalar,kollar bacaklar toplamıştı akbabaları. Tek bir kızıl vardı ayakta kalan,yorgun gümüş gözleri zaferle dolu,hırpalanmış vücuduysa kanla k...