Ali uyku sersemi merdivenleri yavaş yavaş indi. Salona doğru adım adım ilerledi. Sonra da gördüğü manzara karşısında şaşkınlık işe gözlerini ovdu ve birkaç kez kırpıştırdı.
Katrina Salmanın kucağına tıpkı bir kedi yavrusunun annesine sokulduğu gibi kıvrılmıştı. Kafası Salman'ın göğsünde, elinin biri onun omzunda duruyordu. Diğer elini Salman'ın beline koyan Katrina, oldukça rahat ve huzurlu gözüküyordu. Salman ise kafasını Katrina'ya doğru eğmişti. Burnu kadının saçlarının arasındaydı. Elleri ile onu sımsıkı kavramıştı. Bir daha hiç gitmesini istemiyormuşçasına.
"Ne?" diye kendi kendine konuştu Ali. Sonrasında elini beline koydu ve kafasını iki yana sallayıp "Sizin bu haliniz ne olacak böyle?" diye söylendi.
Sonrasında kolundaki saate baktı. Hava da artık alacakaranlık haline bürünmüştü. Kolundaki saate baktı. Saat akşam 7'ydi.
"Yemek hazırlayayım bari." dedi kendi kendine ve mutfağa gitti. Planlarına göre bir saat içinde yemek hazır olurdu. O sürede de Salman ve Katrina uyanmış olurlar, diye düşünmüştü Ali.
Dolaptan malzemeleri çıkardı. Yemek hazırlamaya koyuldu. Arada bir içeri doğru kafasını uzatıp uyandılar mı diye bakıyordu.
Yaklaşık bir saat sonra Salman gözlerini aralamıştı. Boynundaki sızıyı hissedip yüzünğ buruşturdu ve ofladı çok sesli olmayan bir şekilde. Yavaşça kafasını geriye yatırdı. Sonra sağa sola oynattı.
Kucağında yatan kadına çevirdi kafasını. Mışıl mışıl uyuyordu ufacık, masum bir bebek gibi. Nefes alış verişi çok az da olsa duyuluyordu. Salman biraz kıpırdandı koltukta onu uyandırmamaya özen göstererek. İyice yaslandığında Katrina birden kıpırdandı yerinde. Ama uyanmamıştı.
Dudaklarını oynattı biraz ve yüzüne gülümser gibi bir ifade takındı. O sırada derinden aldığı nefesi geri verirken ince bir ses çıkardı istemsizce. Salman onun bu haline güldü. Sonra yavaşça elinin birini kadının belinden çekti ve saçlarını okşamaya başladı.
Sırasıyla yay gibi kaşlarında ve ipek gibi kirpiklerinde gezdirdi parmaklarını. Sonrasında burnunun üstünden tüy dokunuşuyla bir çizgi çekti. Şekilli dudaklarının kıvrımlarını da sevdi. Yanağını okşamaya başladığı zaman yumuşak ve alçak bir ses tonu ile "Ben şu güzel yüzüne nasıl alışıp bırakacağım tekrardan? Nasıl gelmeyecek aklıma eskiler, şu yüzüne baktığım zaman? Yüzünü, bedenini ezberledikten sonra nasıl bırakacağım seni tekrardan? Nasıl yapacağım bunu?" dedi. Kaşları düşmüştü adamcağızın.
"Alışırsınız ikiniz de."
Kafasını kadının güzel yüzünden kaldırdı. Ali kapının pervazına yaslanmış, ikisini izliyordu. Birkaç adım ilerledi ve koltuğa oturdu. Batmakta olan güneş yüzüne vururken, konuşmasını devam ettirdi.
"O kadar çok şey yaşadınız, atlattınız. Bu da geçer. Hem... Bakarsın bir başlangıç olur bu sizin için. İkinci bir şansı herkes hak eder."
Salman kafasını iki yana salladı.
"Hayır. Çok zor. Baksana... Bu koşullarda çok zor Ali. O ikinci şans bize gelmez pek."
Ali de tıpkı Salman'ın az önce yaptığı gibi kafasını iki yana salladı.
"Hayır... Hiçbir şey belli olmaz. Kara kargaya kara pantolonu geçirme hemen. Sonu karanlık görünen her şeyin ardında elbet vardır bir güneş. Her şey yoluna girer. Şu akar yolunu bulur."
Salman derinden bir nefes verdi dışarı. Sanki içindeki sıkıntı dışarı verdiği nefes ile geçecek gibi...
Sonrasında kafasını yine eğdi ve Katrina'nın yüzüne odakladı gözlerini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tere Naam
RomanceBazı yarım kalan hikayeleri tamamlamak güç gerektirir. Bu yolda yürüyecek olan Salman ve Katrina'nın aşkını konu alıyoruz bu kurguda. 2017 ve sonrası diyerek başlıyoruz hikayeye.