Bakışları;En Güzel Veda Bakışları

378 24 74
                                    

Beğenerek okumanız dileğimle;

Eleven'dan;Evdeki hoş sessizlik ve uyanmam için gözüme gelen güneş ışınları gözlerimi açmak için yeterli olmuştu. Odam hoş bir sessizliğe bürünmüş,  yataktan kalktığım zaman ise hoş bir rüzgar penceremden girerek "Günaydın! " demişti adeta. Fakat benim aklım bir yerlerde allak bullak olmuş bir halde, bugünün çok önemli bir gün olduğunu fısıldıyordu kulağıma. Ve sonra aniden aklımda bir şimşek çaktı; bugün bir veda günüydü Mike'a edeceğim uzun süreli bir veda günü... Kalbimdeki rahatlık gittiğinde boş olan kalbime yeni bir duygu taşınmıştı; Hüzün...Endişe ve hüzün her hücreme teker teker işlenirken,bu vedanın ilk vedamızın olmadığını biliyordum.Fakat bu veda da en zor veda olacaktı.Tıpkı diğerleri gibi...Araya tekrardan koca bir sene girecek ve ikimizde derslerimizin ağır zincirini taşırken kaybolacak,  biraz daha özleyecek ve (Umarım)  tekrar birbirimize kavuşacaktık, o zamana kadar;Zamanın narin ağlarının örülmesini biraz daha bekleyecektik. Hiçbir veda kolay değildir.Fakat bu acı  vedayı kendimize biz işliyorduk,ateşten özlem çubukları ile. Sanki o an yazım bitmiş ve renkler solarken ben de soluyor gibiydim. Yazın mutluluğun yeşili, konarken dudaklarıma bir tutam gülümseme halinde şimdi ise tekrar yeşermek için bir sonbahar yaprağına bürünerek;yeşile veda etmem gerekiyordu. Ve sonbahar on turuncu rengini kucaklama zamanım gelmişti.

Buğulu gözlerimi tavana dikerek derin bir nefes aldım. Bir yıl yetmesini umacağım bir nefes. Vedadan önceki son nefes ciğerlerime dolarken, eski ve görkemli bir çınardan yapılmış kapımı kapatarak, tahta merdivenleri son kez  o buradayken gıcırdatarak aşağıya indim. Jonathan ve Joyce geldiğini görerek gülümsediler. Ben de gülümsedim hüzün ile buğulanan gözlerimi gülümsemenin ardına koyarak.

"El, hadi wafflenı soğumadan ye. " Dedi Joyce.  Fakat bugün yapacağım en son şey waffle yemekti. Tabii önceden kelebekler uçuşan mesut midemi hüzünümün acısı ile yakıp kavurmak istemiyorsam.

"Şey hayır, teşekkür ederim ama bugün önemli birine etmek zorunda olduğum bir veda günü. " dedim ve veda günleri waffle yemezdim.

"Aah tatlım, o büyük gün yine geldi ha? " dedi burukça gülümseyerek. Başımı salladım, bana içtenlikle sarıldı.Ben de onun sıcak ve rahat kollarında küçük bir çocuk gibi birkaç damla gözyaşı akıttım.

" Unutma bu sadece geçici bir beden en zorları kalıcı olanlardır. " Dedi beni neşelendirmek umuduyla. Ve bu anne-kız arasındaki sımsıcak bağı soğuk ve manasız bakışlar ile şuursuzca süzdü Jonathan.

"Joyce, Will ve Mike hala evdeler, değil mi? "Dedim.

"Evet onlar Bodrum'da lar en son eski albümlere bakıyorlardı Bugün onun için de zor bir gün olacak Birbirinize destek olun. " dedi. Başımı salladım ve her bastığın basamak bir notere dönüşerek yüzünü bir melodi gibi gıcırdadı.  onların  yanlarına geldiğimde hayatında ki 2 önemli kişi onlar için önemli bir telefon ile meşguldüler ve beni fark etmeleri biraz uzun sürdü.  Birkaç günlük daha izin verecek birkaç sözcük isteniyordu Mike'ın bir aile üyesinden. Heyecan ve merakla çarpan yüreklerimizi biraz daha hareketlendirecek bir şekilde kıpırtısızdı etraf. Zaman bir yağmur damlasının buluta asıldığı gibi durmuştu. Birkaç uzun dakika sonra isteğimiz kesin ve net bir dil ile reddedilmişti. İki tarafında konuşmaları bitmiş sadece Will'in elindeki mavi renkli telefondan gelen ses dışında etraf ölümcül bir sessizlik ile çevrilmişti. Fakat konuşmak için şu an bakışlar gayet anlaşılır nitelikteydi. Ve Mike'ın bakışların yine en güzel ama kalbime derin bir hüzün yayan veda eden bakışlardı. Will merakla sordu.

" Duydum kesinlikle yanlıştı, değil mi?  Annen en yakın saate ciddi ciddi bilet almanı istemedi öyle değil mi? " dedi kalbim kanlı hançerler ile süslenmişti birini edeceğiniz veda zaten zordu ve şimdi daha da mı yakınlaşmıştı?  yakınlaştırılmıştı?... Mike bana döndü,

"En azından Tren istasyonuna kadar beraberiz değil mi? " Dedi.  ona sıkıca sarıldım, o da kafasını üzgünce boynuma gömdü. Ve Will ise grupça gülümseyerek alt dudağını ısırdı.

" En yakın tren şu an hazırlanmaya başlamadığını takdirde her kimse doğru Demir alacaktır Mileven! " dedi. Mileven... Ne güzel bir birleşimdi. Parmaklarımı Mike'ın sırtından güçlükle çektiğimde evden çıkar hep tren istasyonuna doğru istemsizce bisiklet sürmeye başladık.Fakat hava serinlemişti. Rüzgar çıplak kollarımı titreterek okşuyor ve saçlarım rüzgarda ağaç yaprakları gibi dağılıyordu.   anlaşılan Mike, yazı da beraberinde götürüyordu. Kısa bir yol boyunca pedal çevirdikten sonra, tren rayları görünürlüğünü kazanmıştı. daha önce Mike, Lucas, Dustin ile birlikte yürüdüğüm çakılı yollara anılarıma geri götürmüştü kısa süreliğine beni...

Geri döndüğümde kendimi Mike'ın sıcak kolları arasında buldum., bu kötü bir hayalin gerçekleşmesi hissini taşıyan bir veda idi. Gitmesi gerçekleştirmesini istemediğim bir hayaldi, fakat raylarda beyaz ışıkları ile beliren kahverengili-beyazlı gelmekte olan bir tren gerçeği.Kapıları açılıp isten kararmış bacadan tiz bir düdük sesi yükseldiğinde gözyaşlarımı zorlukla tutuyordum.

"Mike, Mike... Gitme! " dedim işe yaramasını uman cılız sesinle bana döndü bana baktı... Ve nefesim onun dudaklarının sıcaklığını hissetmek ile yarıda kaldı. Tren son düdüğünü çalana kadar onu bırakmadım. Fakat artık zorundaydım ve dudaklarını dudaklarımdan çekerek trenin mavi koltukların da bana el sallayarak gülümsemesini izledim.Tren, beyaz kapılarını kapatarak raylarda yeniden hareket ederken treni zihin gücüm ile durdurdum. Koca bir yıl ve belki, hatta daha uzun bir süre için böyle basit bir veda ile onu bırakamazdım.

"El, El dur lütfen! "Dedi Will. Mike'ın bakışları da aynı şeyleri söylüyordu,   parçalanmış, paramparça kalbime.Ellerimi çekerek gücümü kullanmayı bıraktım.  ve o görmesin diye gözyaşlarımı Will'in sırtında özgür bıraktım bir süre sonra hıçkırıklarımı da tutamaz olmuştum. Ve Will'de benim hislerimle benim sırtıma, Mike tekrar dönene kadar kurumayacak olan gözyaşlarını akıtıyordu soğuktan ürperen sırtıma...

***BÖLÜM SONU***

Öncelikle korkmayın, sonraki bölüm de de ağlayacaksınız ama mutluluktan. Ayrıca bu bölümü yazmam gerekti çünkü Mike sadece 3 gün kalacaktı hatırlarsınız. O yüzden üzgünüm, yinede bu sanırım hayatımda böyle duygusal yazdığım ilk bölüm. Her neyse yorumlarınızı bekliyorum, aşağıya yazabilirsiniz!

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Bu bölümü uzun tuttum ve öteki bölümü de öyle.

Neyse, herşey dahiiiil 889 kelime!

Hoşçakalın!

Kalp Ritmi~Only Mileven~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin