Fırtınaydı o! Hayatıma girdiği anda beni alabora edişinden anlamıştım zaten. Ama bunu kabullenemiyordum. Havaya diktiğim burnumu asla indirmeyen, kimseye taviz vermeyen ben onun yarattığı fırtınanın altında kaldım. Fırtınaya kapıldım. Beni sürükleyi...
Ben geldiiim. İlk bölüm ile karşınızdayım. Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur. Biraz kafanızda hikayenin nasıl bir gidişatı olacağını oluşturmak adına geldim. Keyifli okumalar... Medyada Ali var;) Değişikliğe gittim hikayede. Tekrar bir şeyler ekledim çıkardım. Bakalım bu sefer nasıl olacak?
Bölüm şarkıları; Zeynep Bastık ft. Ezgi Mola- Gül Beyaz Gül, Tolgahan Tarıoğlu- Bu Kalp
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
💫🌪💫
Gün ağarırken gözlerimi araladım. Alışkın olduğum gibi. Her sabah gün doğumuyla beraber açardım zaten hep gözlerimi. Sıkıntıdan mı yoksa yalnızlıktan mı bilmem ama gün ışıyınca adeta bir robot gibi açılırdı gözlerim. Bu yaptığım bir psikopatlık olsa da bu durumu avantaja çevirmeyi başarıyordum elbetteki. Her sabah uyanır uyanmaz dışarı çıkıp koşumu yapardım ve eve geri dönerdim. Bugün de yapacağım gibi.
Hızlıca yataktan doğrulup odamdan çıktım. İlerideki tuvalete girip işlerimi halletikten sonra odama geçip üstüme şort ve tişört geçirip kalçalarıma kadar gelen saçlarımı sıkı bir topuz yaptım. Bu evdeki hatta yeryüzündeki tek dostum olan kedim Arif, miskinliğinin hakkını vererek uyuyordu. Ben dönmeden uyanacağına pek ihtimal vermesem de ne olur ne olmaz diye mamasını ve suyunu yeniledim. Telefonum ve kulaklığımı alıp evin çıkışına ilerledim. Dolaptan beyaz koşu ayakkabılarımı çıkarıp ayağıma geçirdikten sonra anahtarımı da cebime atıp evden çıktım. Apartman merdivenlerini inerken kulaklığımı telefonuma takıp kulaklıklarımı kulaklarıma geçirdim. Yükseksesli müziğimi açtığımda apartmandan çıkmıştım çoktan. Bahçeden çıkıp kaldırıma ulaştığımda küçük çaplı maraton koşum başlamıştı.
Bu tempolu koşu çok iyi oluyordu aslında. Önceki gün yüklendiğim bütün derdi ve sıkıntıyı atıyordum üzerimden sayesinde. Mesela üst komşum olan ve aynı zamanda kısa bir süredir patronum olan Gülsen ablanın kızını gün içerisinde defalarca arayıp tatlı tatlı konuşmaları bana annesizliğimi hatırlatırken bir sonraki günün sabahı bu koşu sayesinde bunları unutabiliyordum. Ya da Gülsen ablanın kafesine aynı zamanda benim de garson olarak çalıştığım kafeye gündüz vakti küçük kızı ile gelen babayı gördüğümde aklımda hayal meyal oluşan babamın görüntüsünün yarattığı sıkıntıyı atabiliyordum tempolu koşu sayesinde.
Veyahut kafeye gelen yaşları birbirine yakın bir ağabey ve iki kız kardeşi gördüğümde aklıma olmayan öz kardeşlerim ve varlığı ile yokluğu bir olan üvey kardeşlerim gelirdi bazen. Onların babaları onlara sevgi gösterirken benim kenarda hüzünle onları izleyişlerim gelirdi aklıma. Onları doğdukları ilk günden itibaren saf kalbimle severken büyüdükçe başıma getirdiklerinden dolayı onlardan nefret edişlerim gelirdi. Ara sıra gırtlağıma büyük bir yumru otursa da hemen sonra onlar için ne kadar çırpınırsam çırpınayım üvey abla olarak kalacağımı anladığım gün gelirdi ve hemen toparlanırdım. Beni istemeyeni ben hiç istemezdim neticesinde.