Yeni bölümle karşınızdayım canlarım, yorumlarınızı deli gibi merak ediyorum;) 6000 kelimecik yalnızca, keyifli okumalar;)
Bölüm şarkısı- Perdenin Ardındakiler- Kendime...
💫🌪💫
"Perişahı'nın kızı, perişan mısın? Bi' seni mi sevmediler? Bi' seni mi? Bi' seni mi görmediler? Bi seni mi?" bu ses zihnimin derin kuytularında yankı bulup uyardı beni. Uyanmam için biri sinyal veriyor gibiydi. Tanıdık gelen ama kime ait olduğunu seçemediğim bu melodik ses bulunduğum kapkara boşlukta küçük bir mum ışığı gibi alazlandı. Bu karanlıktan çıkmak için o ışığı takip etmem gerekiyordu sanırım. Ya da belki de o küçücük ışık beni derin bir uçurumdan aşağı düşürecekti. Ya bu dipsiz karanlıkta bu ışığın hipnozu altına girersem ve beni götürdüğü yeri sorgulayamadan sonuma ulaşırsam ne olacaktı? Sonumu bilmeden o ışığa güvenmek ne kadar mantıklıydı? Peki ama o ışığı takip etmeyip ne yapacaktım? Bu dipsiz karanlıkta sonsuza dek kalmak bana ne yarar sağlayacaktı? Hem bu ışığın beni bir uçuruma götüreceği ne malumdu? Belki sonu cennetten bir bahçeydi? Risk almaya değer miydi? Sessiz sakin karanlıkta kalmak varken maceraya koşmak niyeydi?
Ama hayat da bu değil miydi zaten? Oturduğum yerden hayatı kim önüme sererdi ki benim? Yaşamak için takip etmeliydim o ışığı. İyi kötü fark etmeksizin hayatı yaşamak için yapacaktım bunu. Hayatı bir kenarda oturup izlemek zevk vermeyecekti bana. Hayat yaşanmak için vardı. Ben yaşamak için takip edecektim bu sesin yarattığı ışığı. Yaşamak istiyordum. Her şeye rağmen yaşamak istiyordum. İyisiyle kötüsüyle yaşamak istiyordum bu hayatı. Karşıma ne gelecekse yılmadan da aşacaktım! Ben aşamasam bu ışık aştırırdı. Hissediyordum. Bu ışık beni çok değiştirecekti. Daha da güçlenecektim. Çünkü ben bir kere düştüm mü bir dahakine daha da güçlenerek ayaklanırdım!
Gözlerimin üstünde sanki kırk ton yük var gibiydi. Bu kapkara boşluk beni artık ürkütmeye başlamıştı. Göz kapaklarım açılmamak için direnirken birkaç güçlü denemenin ardından gözlerimi araladım. Nerede olduğumu anlamaya çalışırken gözlerimi odanın içinde gezdirdim. İçerideki Hepatit B kokusundan buranın bir hastane odası olduğunu anladım. En son ne olmuştu? Ben buraya nasıl gelmiştim? O canavarın elinden nasıl kurtulmuştum? Hiçbir şey hatırlamıyordum.
Bacaklarımın üstünde hissettiğim ağırlık ile bakışlarımı kucağıma çevirdim. Gördüğüm esmer yüz ile gözlerim şaşkınca açıldı. Onun burada, benim yanımda ne işi vardı ki? Ama... ama bu nasıl olurdu? Hem nasıl bu kadar güzel uyuyabiliyordu? Gözlerinin etrafını çevreleyen kıvrımlı kirpikler gözlerini kapattığı için birbirine girmişti. Kirpikleri elmacık kemiklerine değmek için adeta savaş verirken onlara dokunup elmacık kemiklerine değdirmek istedim. Kalın ok gibi kusursuz kaşları çatıktı. Bir ölüyü andıran mora çalan dudakları yan durduğu için büzülmüştü. Dağılmış saçlarından bir tutamı ise alnına dökülmüştü. Elimi uzatıp o saç tutamını kusursuz yüzünden kaldırmak isterken elimin onun avucunda olduğunu yeni fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRTINA
RomanceFırtınaydı o! Hayatıma girdiği anda beni alabora edişinden anlamıştım zaten. Ama bunu kabullenemiyordum. Havaya diktiğim burnumu asla indirmeyen, kimseye taviz vermeyen ben onun yarattığı fırtınanın altında kaldım. Fırtınaya kapıldım. Beni sürükleyi...