63 - Seni Çok Seviyorum Ulan!

5.6K 393 619
                                    

Takip etmek isteyenler için instegram hesabım : gull.ozall
Buradan gelenler mavi kalp olarak mesaj atarsanız sizi eklerim. Hesabim gizli çünkü maalesef sapık çok. Seviliyorsunuz (;

Seni Seviyorum, Çünkü;
Sensiz bir yaşamı artık düşünemiyorum ...
Sensiz bu kuru dünyada yaşamaktansa,
Ölümün soğuk nefesini öpmeyi,
Bir daha hiç seni görmemektense,
Hayata arkamı dönmeyi tercih ederim ...
% Can Yücel %

Bölüm Şarkıları
Selena Gomez - Same old love
Mustafa Ceceli - Gül Rengi

EDİS BULUT ANLATIYOR

Ruhuma acımasızca saplanmış paslı çivilerim var benim. Hatırladıkça canımı yakan etimi deşen, kemiklerime dek dürten geçmişim yakama kene misali yapışmış durumda. Öte yandan özenle çaktıkları paslı çivileri vicdanlarıyla hareket ettiren biyolojik aile bozuntuları yeniden nefeslerimi kesmeye yeminlilerdi sanki.

Ben çocukluğumu kaybederken onlar neredelerdi? Kirli tuvalet köşelerinde korku derime demirden pençeler acımasızca saplanırken onlar hangi cehennemdelerdi?
Küçüçük oğlan çocuğu bedenimi kirli eller taciz ederken sapık dişler tenimi keserken o lanet olasıcalar neredelerdi? Yıllarca insanlardan kaçan çocuk kalmış yanımı, hiç bitmeyen korkumu nasıl sileceklerdi?

Hala insanlara dokunurken bir parça tedirgin hisler taşıyan parmak uçlarına ve teninin her yerine keskin dikenler serpiştirilmiş bir oğlan çocuğuyum ben.Bütün bu keşmekeşin içinde küllerinden doğan bir gül tanesi var, nefes almamı sağlayan henüz açmamış tomurcuk bir gül... Öksüz yetim çoçukluğuma gül kokuları süren, sevmenin sevilmenin büyüsünü öğreten, bütün yaşanmışlıklarımla beni kabul eden, o kız her şeyimdi benim.

Ben Edis Bulut evine askerlik celbi gelmiş, 19 yaşında ama defalarca ölmeyi dilemiş, her daim kirli hisseden çocuk, geçmişi boklu tuvaletlerde heba edilmiş acımasızca karanlığa itilmiş büyüyemeyen çocuk.

Şimdi karşımda oturmuş yaşlı gözlerle yüzüme bakan kadının samimiyetine bir nebze olsun inanmıyordum. Gözlerim onun ağlak sıfatını bile isteye ıskalıyordu. Hedefimde Nil, kardeşim Tuna ve babam vardı, ağlak kadın yerine onların tepkisini pür dikkat izliyordum.
Güzel gözlüm Nil, masalardaki müşterilerin isteklerini verdikçe kaçak göçek yüzüme bakıyordu. Tuna ise çok öfkeliydi, kadınla konuşmayı kabullenmem onu delirtmiş olmalıydı. Artık telefonla aramalarından boğulmuştum ve meşgule atmaktan bıkmıştım.

Son olarak ''Beni sadece bir kez dinle,'' deyip ayaklarıma kapanan kadına hayır diyememiştim. Bir kere bana yabancı değil gibiydi ama yine de bana en yabancı kişi oydu, ironikti.

Oturduğumuz kare masada, karşımda timsah göz yaşlarıı dökmesine tamamen nötrdüm, hiçbir duygu kırıntısı bile yoktu, bu kadına karşı. Ona anne demek, o kelimenin mükemmelliğini kutsallığını yok edecekti sanki.

Bana 16 yıl kadar geç kaldıktan sonra, şimdi bir şeylere çaba göstermesi, telafi çırpınışları kesinlikle yaşadığım kabus dolu çocukluğumu, dışa kapanık gençliğimi silemeyecekti. Hala eksik kırık bir oğlan çocuydum ben, büyümüş görünen ama içimde hıçkırıklarla ağlayan hep korkulu bakan küçüklüğüm var.

''Oğlum...'' Bu kelime onun ağzında öyle eğreti duruyordu ki, katlanamadığım için elimi kaldırdım. Susması için kesinlikle ve kesinlikle yüzüne bile bakmıyordum, tek istediğim beni artık rahat bırakmasıydı.

''Bana o kelimeyi kullanma, ve artık ne söyleyeceksen söyle!'' Kendimi keskin bıçağın gölgesinde yatan kurbanlığın kabullenişinde gibi hissediyordum ve bu his beni boğuyordu. İmkanım olsa şu masadan hızla kalkıp köşe bucak soluk soluğa kaçacaktım ama bu bir çözüm değildi.

KOYU MAViHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin