5 - TARUMAR

107 38 47
                                    

Multi-Rayiha

Bölüm şarkısı: Alper Ayyıldız- Ağustos Sırılsıklam

.
.
.

Kirpiklerime karışıp irislerimden bir bir dökülen ruhsuzluğum toprağa düşerken zehirli bir gölet oluşturuyordu. Kanıma saplanan imkansızlık ağrısı biraz daha dibe çökmeme sebep oluyordu.

Vazgeçilmek mi yoksa vazgeçmek mi asıl zor olan? Neydi bizim gerçekten canımızı yakan? Yalnızlık ateşinde yürürken ellerimizden tutacak gerçek bir anımız bile yok oysa.

Arkamıza bakmadan kaçıyoruz. Belki de bize lazım olan arkamızdaydı. Bilmeden, cahilce kaçıyoruz. Neyden kaçtığımızı bile bilmiyoruz oysa.

Ben anılarda kalanlardanım. Ne ileriye gidebiliyorum ne de anı yaşıyordum. Kaldım öyle geçmişte de defterin arasında kurutulmuş bir gül yaprağı gibiydim, belki daha değersiz.

Oysa biz buraya, bu çetrefilli hayata bunun için gelmemiştik. Ne ara bozulmuştuk. Ve ne ara yoldan saptık hiçbir fikrim yoktu.

Elimde tuttuğum kağıt ölüm fermanımdı. Hissediyordum. Hayatımda birşeyler yolunda gitmeyecekti. Ama ne zaman deyip duruyordum. Meğer herşey önceden ayarlanmış. Meğer benim doğmamla başlamış bu savaş.

Bunu kim yazdı, benden ne istiyordu delicesine merak ediyordum. Hiç kimseye bir düşmanlığım yoktu oysaki.

Hemen telefonumu elime alıp babamı aradım.

-"Alo, baba."

-"Efendim kızım."

-"Baba hemen gelmen lazım. Ben eve geçiyorum. Orada buluşalım."

Bir kaç saniye babamdan ses gelmedi. Sonra endişeli bir şekilde:

-"Kızım sen iyimisin? Nerdesin? Rüzgar nerede? Kötü bişey olmadı değil mi?"

-"Bir zarf aldım. Eve gelince anlatayım. Burda daha fazla kalmak istemiyorum artık."

-"Tamam sakin ol. Hiçbir şey olmayacak. Sen arabanı orda bırak. Korumalarla dön. Ben arabayı aldırtırım."

Babama tamam deyip hemen arkamda olan korumalara dönüp onlarla döneceğimizi söyledim.

🌺 🌺 🌺

Eve geldiğimizde babam bizden önce orada olmuştu.

Elimde sıkı sıkı tutmaktan dolayı buruşmuş olan kırmızı zarfı onada verdim ve okudu.

Okuduktan sonra tepkisiz bir şekilde gözünü yerdeki halıya sabitledi ve düşünmeye başladı. Ağzından mırıltı şeklinde "tahmin etmeliydim. " dedi.

-"Baba sen tanıyormusun kim olduğunu?"

Babam bir an yerinden hafifçe sıçradı ve bana doğru dönüp:

-"Aa... Hayır tanımıyorum... Ama bulacağım sen merak etme..." dedi.

Açıkçası bu kartalın oğlu kimdi iyice meraklanmıştım. Birisinin canına kast edecek kadar cani olabilirmiydi? Belli ki babam tanıyordu ama bana neden tanıdığını söylemedi onu bilmiyordum. Renk vermemek için hafifçe başımı salladım.

Aradan biraz zaman geçince Rüzgar geldi. Yolda onada haber vermiştim. Şimdi ise babamla başka bir odada birşeyler konuşuyordu.

Karmakarışık bir labirentin içinde yönümü bilmeden yürüyor gibi hissediyordum.

Darmadağın aklım Rüzgar' ın sesiyle toparlanmaya başladı:

-"Bunu tam olarak ne zaman aldın? Hatırlıyormusun?"

Râyiha-i Rüzgar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin