Vaaay,Asel!

43 4 25
                                    

Asel ve Umut eve girince Asel'in amcası Baran sevecen bir gülümsemeyle
"Vaaay,damaaaat!" diye atılıverdi Umut'a.
Umut şaşkınlıkla
"Da-damat? Yok yok siz yanl-" diye olayı toparlamaya çalıştı.
"Şşş,neyse neyse. Ben Asel'in amcasıyım oğlum."
"Umut... Umut ben de... Damat değilim ben Baran amca,arkadaşız biz sadece."
Baran pek de takmadı 'arkadaş' kelimesini. Koltukta oturan kadın Baran'ı yanına çekerek olayı telafi etmeye çalıştı.
"Umut Bey oğlum,sen takma Baran'ı. Ozan ozan konuşur o."
"Ay Filiz yengeeee... Amcam her zamanki gibi modunda."
"He valla yengem ya. Boşverin siz onu. Gel bir sarılayım kız sana,özledim seniii!"
"Ah yengem ah! Ben de seni özledim kız."
Klasik akraba kucaklaşmasının ardından Asel ev ahalisini ismen tanıttı Umut'a.
"Dedem Asaf,amcam Baran,yengem Filiz,kuzenim Buğra..."
Hemen ardından da Umut'a sorulan aynı sorular...

"Aman amca ya! Çok sıktın valla Umut'u. Ben bile bunaldım valla!"
Umut halinden memnun bir şekilde yanıtladı.
"Yok Baran amca yok. Sen devam et anlatmaya."
"Ay Asel! Asıl sen beni sıktın ha! Rahat rahat anlattırmadın ya şunu. Bir sus azıcık."
"Evet Baran amca,daha sonra ne oldu?"
Baran çayından bir yudum daha aldı ve devam etti anlatmaya.
"İşte hayvan korkunca birden kafasını geri attı. Kafadan da ben tutuyorum. Kocaman kafası 'dank' etmesin mi benim ayağa?! Ayağımı kırdı nalet hayvan!"
"Nalet deme oğlum,etini yedin koca yıl."
"Aman be anne,ayağım 1 ay alçıda kaldı o hayvan yüzünden. Etini yesem ne olacak?"
"Ciğerleri löp löp gömerken öyle demiyordun ama baba!"
"Neyse neyse,bir daha kafasını tutmadım hiçbir kurbanın zaten. Akıllandım ben akıllandım."

"Asel şu sofrayı kaldırın da konuşun guzum (kuzum). Hadi nenem hadi." dedi Serpil Nene yer sofrasını işaret ederek. Asaf Dede girdi araya.
"Ayla,hadi gızım (kızım) kaldırın ikiniz. Yardım et ablana."
"Ayla değil dedi Alya Alya! 16 yaşındayım,hâlâ öğrenemedin ya!"
"Sus gızım,dedeye öyle çıkışılır mı? Sen bakma onun sözüne."
"Aman Asel'im,sen bırak sofrayı falan. Umut'a gezdir buraları. Alya kaldırır sofrayı."
"Anne, ben de gezsem olmaz mı?"
"Yok kız,sen zaten dip bucak biliyorsun buraları! Ablanlar gezsin anneeem!" dedi Seda Alya'ya göz kırparak. Seda
"Asel hadi annem,akşam yemeğine kadar gezin. Ne kadar romantik yer varsa götür oralara damadımı." deyince Asel'in bağlantıları koptu.
"Anneeee! Damat damat deyip durma ya! Bizi yalnız bırakmak için elinden geleni yapıyorsun,yapma!"
Umut olaydan bir an önce çıkmak için ayağa kalktı ve Asel'e kalkması için işaret etti. Asel kalkmayınca zorlayarak da olsa çıkardı Asel'i avluya.
"Valla kusura bakma Umut. Seni gezdirmek istemediğimden değil,annemin sözleri yüzünden kızdım."
"Ayakkabılarını giy." dedi Umut mat bir surat ifadesiyle.
"Ne?"
"Ayakkabılarını giy,yoksa tüm gün ayakkabısız dolanırsın!"
Asel Umut'un net sesinin verdiği gerginlikle giydi hemen ayakkabılarını. Asel ayakkabılarını giyer giymez Umut kucakladı kızı ve başladı arabaya doğru yürümeye.
"Umuuuut! Ya bıraksana beni Umut! Yere düşersem gebertirim seni! Ya ben 1.60 metrelik boyumla mutluydum,2 metre çok yükseeeek!"
"Kucaklamasaydım yerinden kımıldayacağın yoktu prenses. Ayrıca boyum 1.83"
Asel Umut'un boynuna sıkıca sarılırken çığlıklar içindeydi.
"Çok kısaymış ya 1.83! Umut bıraksana beni yere yaaa!"
Umut ise Asel'i pek tınlıyor gibi durmuyordu. Kızı arabaya bindirdi ve yola koyuldu. Asel dağılan saçlarını düzeltirken söylendi.
"Ya ben gitmek istemiyorum. Annem zaten bizi bir şekilde ayarlama çabalarında. Senin gitmemizi onaylaman hiç mantıklı gelmedi bana. Şimdi kadın daha da üsteleyecek."
Umut sanki hiçbir şey olmamış gibi masum bir suratla
"Evet prenses,nereye gidiyoruuuz?" diye sorunca Asel çıldırdı.
"Of Umut! Ben 2 saattir ne anlatıyorum burada?"
"Sağdan mı gidiyoruz soldan mı?"
Asel çaresizce iç çekti.
"Sağa dön,sonra düz git... Seni geberteceğim!"
"Tarçınlı kekle onu da yapıyordun be kızım."
Asel bunu duyunca sustu. Birkaç dakikalık yolun sonunda küçük bakkalın önünde durdurdu Asel Umut'u.
'"Eeee, burada ne yapacağız?" diye sordu Umut şaşkın şaşkın etrafa bakınırken.
"Gezmeyecek miyiz Umut?"
"Şu 5 metrekarelik yerde mi gezeceğiz?"
"Saçmalama Umut!"
"Hah işte,ben de onu diyorum. Saçma değil mi?"
Umut,iyi misin canım sen? Sadece bakkaldan bir şeyler alıp öyle gezeceğiz. Ağzım boşken,midem boşken bir şey yemeden nasıl gezeyim ben?"
"'Midem boşken' mi? Öğle yemeğini az önce yedik,farkında mısın?"
"Evet evet! Hadi Umut." dedi ve sırtından ite-kaka indirdi arabadan Umut'u. Kolundan tuttu ve hooop ittirdi bakkala.

"3 paket cips,6 kutu soğuk çay,4 tane de çikolata... Yeter mi sence?"
Aldıklarını Umut'un kollarına bırakırken etrafında yeni şeyler arıyordu. Umut artık dursun diye kolundan tuttu ve kasaya götürdü kızı. Kasadaki adam merakla süzdü ikisini de.
"Yabancısınız herhalde buralarda?"
"Yok İsmail abi,Asaf Dedenin torunuyum ben."
"Ömer'in kızı mısın seeen?"
"Evet evet,büyük kızıyım ben."
"Maşallah büyütmüş kızları. Nerelerdesin sen,okul kazandın diye duydum?"
"İzmir'de hemşirelik okuyacağım inşallah."
"Oku kızım oku,okumazsan ekmek yok... Sen kimsin bakem delikanlı?"
"Umut ben,Asel'in arkadaşıyım."
"Okuldan mı?"
"Yok,avukatım ben. Karşı dairesindeyim."
"Oh maşallah... Şey dicem oğlumuz ya,bizim bir arsa meselesi vardı... Onunla ilgilenebilir misin?"
"Aslında olur tabi ama şu sıralar büyük davalarla uğraşıyoruz. Muhtemelen önümüzdeki birkaç ay yardımcı olamam size. Ama başka avukat arkadaşlarımı yöneltebilirim isterseniz."
"Tamam Umut Bey oğlum. Müsait olduğunda bir uğra da konuşalım seninle."

Bakkaldan çıkıp arabaya doğru giderken birisi arkadan Asel'e seslendi.
"Vaaay,Asel! Ne zaman geldin güzelim sen?"

(Evettt,sizce bu arkadaş kim^_^Olaylar yavaştan başlayacak,denizin suyu köpürecek artık!)

Umut'lu Düşler~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin