🌑~🌑
Avrupa'nın hanedan aileleri ile yönetildiği, devletler arasında evlilikle bağ kurulduğu dönemde, asil soylardan bir kaçı zenginlikleriyle devletlere kafa tutacak kadar güçlendiği zaman farklı ittifaklar çıkmaması mümkün değildi. Bu dile getiri...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
~Kalp çarpıtması gereken bir haber aslında,~
Yeşil çimenliklerden oluşan geniş otlaklar, mera hayvanlarının ahırları,çeşit çeşit meyve ağacının dizildiği sıra bahçelerin göbeğinde Londra sosyetesinin kontluklarından bir tanesi ikamet ediyordu.
Güneşin doğumuyla buradaki hayvanlar otlaklara salınır, çobanlar ve köpeklerle rahatça dolaşırlardı. Ağaç kümesinin işi mevsime göre değişkenlik gösterirdi; şeftali,elma,nar, ayva en başta yetiştirilenler arasındaydı.
Şu sıralar nar kan kırmızısına çalınca ve ayva yeşil sulu bir ekşiliğe gelince dallarında güneşin doğumuyla bir kişi eksik olmuyordu yılın bu zamanında; Bianca, bol bir tunik ve tafta kumaşlı eteği ile iri narlar için kalın dallı ağaçlara çıkmaya bayılıyordu, ayvalar budandıkları için bu yıl Biancaya bu eğlenceyi sunamıyor ve oda ekşi meyveyi kolayca yerde duran ayakları yüzünden biraz hüzünle bakarak topluyordu. Şimdi tabii her gün üç veya beş ekşi ayva ve beş kocaman nar gözünü pek doyurmasa da daha fazlası zararlıydı maalesef. İstediği meyveye de zaferle ulaşınca, sisli havayı hızlıca içine çekmişti. Yatağına geri dönmesi gerektiğini ve dönmezse bütün gün uykusuz kalacağının bilincinde hareket etmeliydi birde, çünkü annesi bu durumu onaylamıyor ve mümkünse Bianca'nın kendisinden uzak bir şekilde en hızlı yolla bitirmesini istiyordu.
Bianca, son dalla indiği Nardan eteğinin içindikileri kollarına alarak taşıdığı meyveleri bahçenin girişinde ki çite asılı bir şekilde onu bekleyen ayvalı sepete koydu, evin mutfak kapısından yukarı çıkmak amacıyla iki metre kadar çitlerin hizasından yürüdü en sonunda mutfağın su yeşili kapısının tokmağını çevirdi. Mutfakta çalışan aşçı ve hizmetlilere selam verip işlerini engellemeyecek bir yere elinde taşıdığı sepeti koyup merdivenlere yönelecekken,
"Leydim size sabah kahvaltısından sonra nar ayıklamamı ister misiniz? "
Diye bir soru yöneltildi.
"Teşekkür ederim!"
Cevabını merdivenden hızla çıkarken dile getirdiği için hafif bağırmıştı. Annesini daha erken görmemek adına kendi odasının yolunu en sonunda bularak içeriye geçmişti. Yatağının üstünde dağınıkça duran beyaz geceliğini çıkarttığı gibi tekrardan giyinip kendisi sere serpe geniş karyolasına öylece bırakıvermişti.