Maya, dünyadaki en hızlı insanlardan biriydi. Bir insan derin bir nefes alıp verene kadar, o kıtalar arası yolculuk yapardı. Bir saniye içinde, bir günlük iş yapardı. Şimdi de bir saniyede April'in yanına varmıştı. Ama bu ona saatler sürmüş gibi gelmişti.
Onu tutan mutanta sert bir yumruk geçirdi. Mutant, April'i yere fırlatarak savruldu. Tam bir saniye sonra da bileğinde tanıdık bir acı hissetti. İçinde bir korku bulutu belirdi. Bu düşündüğü şey miydi?
Hızla bileğine bir bakış attığında yanılmadığını anladı.
Bu, Astra'nın mutantların gücünü sıfırlayan bileklikti. Aslında bileklik demek bir iltifat gibi dururdu. Bu tam bir kelepçeydi.
Maya, yüzünde keskin bir acı hissetti.Yere bir bez parçası gibi düşmeden önce grubun geri kalanının kendinden daha beter bir durumda olduğunu gördü. Francis, Scarlett'ın baygın bedenini kucağına yatırmıştı. Sanki hiçbir şey umurunda değildi. Yalnızca o, ve Scarlett vardı. Elleri kalın zincirlerle arkadan bağlı olmasaydı Scarlett'ın yüzünü okşayacaktı belki de. Yanlarında direnmeye çalışan Wade'i gördü. Bıçaklarından biri yoktu.Diğeri elindeydi, ve etrafa rastgele sallıyordu.Gözü bileğine kaydı. O da kelepçe tarafından engelleniyordu.Maya, oraya doğru gitmeye çalıştı. Ancak kendini çok halsiz, aciz ve basit hissediyordu. Sadece çamurda birkaç santim süründü, o kadar.Sonra yanına birinin fırlatıldığını duydu. Maya başını güçlükle çevirince bunun Dora olduğunu gördü. Aslında Dora, mavi-kırmızı bir ateşle yanardı. Oysa şimdi sarı alevleri görebilmek için gözlerini kısmak zorunda kalıyordu.
Dora, Maya'ya sert bir bakış attı. Maya bu bakışın anlamını biliyordu. Senin yüzünden.
Ardından, sarhoş gibi küfürler eden Calina, Dora'nın yanına yığıldı. Elbette o da kelepçelenmişti. Sarhoş gibi olmasının nedeni ise aşırı adrenalindi. Calina'nın bedeninde uyuşturucu etkisi yaratmıştı.
Maya, umutsuzlukla kirpiklerini indirdi. Zaten hava bulutlu,ve loştu. Genosha ise siyah ve beyazın kollarındaydı. Harabe halindeki bina silüetleri koyu gri renkteydi. Bir gram ışık bile yoktu. Sadece Dora'nın belli belirsiz yanan bedeni ve mutantların ellerindeki meşaleler aydınlatıyordu tüm cehennemi.
Kötü haber ise ,biz hala cehennemdeyiz. Geçmiş,ne kadar da çabuk yankılanmıştı Maya'nın zihninde? Bu kadar net hatırlamasına şaşırıyordu. Normalde bu kelepçeler zihni adeta bir sisle kaplardı. Ancak şu an o kadar da belirsiz değildi düşünceleri. Kim bilir, belki de bir ejderha tarafından söylenildiği için bu kadar akılda kalıcıydı.
"Ah. Merhaba Maya.Merhaba Dora."Diye buz gibi sözcükler duyuldu. Zaten soğuktan üşümekte olan Maya ürperdi. Bir santim daha Dora'ya yaklaştı. 'Tekrar karşılaştık.'
Astra, Maya'nın suratına tiksintiyle baktı. Bir an için Maya kendini bir böcek kadar savunmasız hissetti.
"Yine her zamanki gibi sinir bozucusunuz. Aciz insanlar."dedi Astra, Calina'nın komik bir biçimde çarpılmış suratına bakarak. Lanet olasıca.
Sonra, Astra yanındaki mutantın yüzüne küçümseyici bir beklentiyle baktı. Mutant, elinde yakmış olduğu sigarayı ağzına aldı. Sonra eğilip April'i sertçe döndürdü. April, bir melek gibi huzurla yatıyordu. Kelepçeli kolunu korumak ister gibi bedenine yakın bir yere koymuştu. Hafifçe çiseleyen yağmurun altında yüzü ıslanmıştı. Ama tuhaf bir biçimde mükemmel görünüyordu. Uzun kirpikleri yüzünün tamamını gölgeliyordu. Aralanmış dudaklarının arasından buhar çıkıyordu. Tabi bu duman da olabilirdi.
Mutant, April'in belindeki kının içinden bir hançer çıkardı. Zarif bir biçimde kıvrılmış hançer ona bir yılanın dişini anımsatıyordu. Ancak diğer silahlar gibi donuk metal grisine sahip değildi. Değerli ve yarı değerli taşlardan oluşan bir silahtı. Meşalelerin ışığında bir ateş gibi parlıyordu. Maya, hançerin adeta havada fısıldadığını duydu. Ben, sahibime aidim .Beni yalnızca hak edenler tutabilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Epica (Marvel)
Fanfiction"Biz kimiz?" *** Altı muhteşem ruh. Tek bir hikaye. Küllerinden doğan bir prenses. Hızlı bir klon. Ruhsuz bir melek. Öfkeli bir okçu. Alev alev yanan bir iskelet. Asi bir ejderha. *** "Biz Epica'yız."