Mektup

126 60 3
                                    

Şimdi tek yapmam gereken hiçbir şey olmamış gibi kraliçenin odasına gidip bu işin peşini bırakmış gibi davranmaktı.Derin bir nefes aldım. Elbisemin eteklerini düzeltip tekrardan içeri girdim. Ağlamaklı bir sesle konuşmaya başladım.

- Kraliçem bağışlayın beni. Hata ettim bir daha böyle bir soru sormayacağım. Ellerimle oynuyordum ve başım yere eğikti. Olabildiğince mahcup olmaya çalışıyordum. Besbelli ki bunu başarmıştım. Kraliçe konuşmaya başladı.

- Seni affetmek konusunda kararsızım. Ceza olarak kütüphaneye girmeyeceksin. Ve bu odayı temizleyip toplayacaksın fakat asla dolapların ve sandıkların kapaklarını açmayacaksın. Anlaşıldı mı ?

- Anlaşıldı kraliçem hoşgörünüz için minnettarım.

Kraliçe dantelli yelpazesini eline aldı ve dışarı çıktı yardımcıları ise hemen arkasından. En son kalan yardımcı durdu ve bana baktı. Şimdi hatırladım bu merdivenlerden düştüğümde bana yardım eden kızdı. Korkakça bir nefes aldı. Gözleri tedirgince beni süzüyordu ela gözleri birşey anlatmak istiyormuşcasına bakıyordu bana. Kapıya baktı diğerlerinin çıktığından emin olunca söze başladı.

- Asla şu sağda duran sandığı açma çünkü oranın içinde vahşilerle ilgili çok önemli bir bilgi yok. Dedi ve göz kırptı. Bende gülümsedim ve

- Tamam asla orayı açmam ve sen bunları bana hiç söylemedin.

Kız koşarak dışarı çıktı kırklı yaşlarının sonlarında gibi duruyordu. Kraliçe kütüphaneye gitmemi yasaklamıştı çünkü daha fazla araştıracağımı biliyordu ve yeni şeyler öğrenmemden korkuyordu. Gizemli kapaklar ve sandıklar 2 ye çıkmıştı. Şu dağınık odayı toplayıp temizlemem gerekiyordu ve yanlışlıkla şu sandığı açabilirdim. Aman ne kötü !

Yaklaşık 1 dakika sonra daha önce görmediğim bir yardımcı geldi iki elinde de kova vardı.

- Kraliçe burayı temizlemenizi emretti.

Başımı salladım. O da kovaları bırakıp gitti. Kapıyı kapattığına emin olunca kapının arkasına gittim ve bir sandığı ittirerek birinin aniden girmesini engelleyecek şekilde yerleştirdim. Sonra koşarak sandığa gittim. avuç içlerim terlemişti. sandığın kilidini yukarı çevirdim ve açtım içinde sadece yelpazeler ve takılar vardı.elimle iyice karıştırdım ama bana yardım edecek hiçbir şey bulamadım derken en altta bir kağıt vardı. şüpheyle Elime aldım ve inceledim şunlar yazıyordu.

Kendimden çok utanıyorum. Aynalara bakamıyorum çünkü gözlerimde ki utancı görmek istemiyorum.yaptığım şeyin affı yok biliyorum lakin kendimi kötü hissetmekten de alıkoyamıyorum. Gökyüzü mavi değil sanki zifiri karanlık. Yediğim yemekler zehir sanki. Keşke diyorum içimden beni öldürselerdi de vicdan mahkemesine bırakmasalardı. Çünkü birine verilebilecek en büyük acı vicdanın azabıdır. Kraliçe olmak için susmasaydım keşke. Duyduklarımı hemen krala bildirseydim. Lakin gaflete düştüm ve ömrüm boyunca bu azabı çekeceğim. Bu mektup kendimedir. Ömrüm boyunca saklayacağım ve ne zaman vicdanım susarsa bu mektubu okuyacağım çünkü büyük hata yaptım ve cezasını çekmeliyim.Ben kraliçe Dilruba...

Ne diyeceğimi bilmiyordum ayrıca kraliçe kendini affedemeyecek kadar ne yapmış olabilirdi ki ? Ben tam bunları düşünürken kapı açıldı o kadar sert açıldı ki arkasına koyduğum sandık duvara çarptı. İçeri prens girmişti. Bir bana bir elimde ki kağıda bakıyordu. Kaşlarını çattı ve nefes alışverişlerini hızlandırdı. Üzerime doğru geldi ve bağırdı. Ne arıyorsun burada yoksa kraliçenin odasını mı karıştırıyorsun ?

- Hayır prensim kraliçe bana buraları temizlememi söyledi o yüzden buradayım.

- O elindeki kağıt ne ? dedi ve hiddetle elimden aldı gözleri kağıtta gezinirken okuduğu her cümlede kaşları biraz daha çatılıyordu. Bu ne demek şimdi ? kraliçe ne gibi bir hata yapmış olabilir ? hemen gidip sormalıyım. Dedi ve kapıya doğru yürüdü adımları uzun ve hızlıydı yere çok sert basıyordu her adımında merakının arttığını hissedebiliyordum. son anda kolundan tuttum. Ve konuşmaya başladım.

- Hayır prensim sakın böyle bir şey yapmayın eğer yaparsanız ne sizi ne de beni yaşatırlar. Bakın daha önce söylediğim gibi vahşiler bize anlatılan gibi değil biliyorum. Bu mektupta onunla ilgili. Geçmişte ne oldu bilmiyorum ama vahşi kralıyla kraliçe ve kralın bir bağlantısı var. Lütfen bana yardım edin ve tüm gerçekler su yüzüne çıksın yalanlar bitsin. Daha fazla kimse kandırılmasın. Siz küçüklüğünüzden beri vahşinin ne kadar acımasız olduğunu öğrendiniz sadece siz değil bütün halk ama kimseye söylenmeyen bir şeyler var. Eğer bana inanmayıp bunu kraliçeye veya krala anlatırsanız ikimizde sabaha çıkamayız. Bana inanın lütfen. Lütfen derken sesim kısılmıştı çünkü bana inanmayacağını düşünüyordum.yavaş adımlarla pencerenin önüne geçti. Başını eğdi ve gözlerini kapattı. İçimde ki ses usulca konuşmaya başladı 'nolur prensim beni dünyadan uzaklaştıran o deniz gözlerinizi benden mahrum etmeyin' içimdeki sesi susturdum. Gözlerini açtı derin bir iç çekti. Bana inanmak istiyordu ama korkuyordu. Ona hak veriyordum sonuçta Kim hiç tanımadığı birine inanırdı ki ? Ama beklediğim gibi olmadı. Gözlerimin içine baktı gözleri gözlerimi hapsetmişti uçsuz bucaksız denizlere. Kendime gelmeye çalıştıkça daha da derine iniyordum. Çırpındıkça batıyordum. Bir anda o huzur veren gözlerini aldı kahve gözlerimden ve sessizce Tamam dedi. konuşmasını devam ettirdi

- Sana inanıyorum ve sana yardım edeceğim çünkü bende bir şeylerden şüpheleniyorum. Yarın saat 4 de benim odama gel artık tüm gerçekler ortaya çıksın. Kapıya doğru hızlıca yürüdü tam çıkıcakken arkasını döndü ve :

- Sana güveniyorum

dedi

Sizce kraliçenin vicdanını sızlatan olay nedir ?

03.07Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin