Özgürlük

95 51 1
                                    

. Sonra aklıma yanımda kız geldi ve seslendim.

- Hey orada mısın ?

- Evet buradayım

Sonra kısık bir gülme sesi geldi.

- Sanırım prensle samimiysiniz ama aklıma başka birşey geldi siz vahşileri mi araştırıyorsunuz ? Kesinlikle tavsiye etmem kral ve kraliçenin haberi olursa ikinizde yaşamazsınız.

- Biliyorum fakat merakıma yenik düşüyorum ve lütfen bu konulardan birkaç dakika dahi olsa uzaklaşmama izin ver. Diyeceğim şu ki su ve yemek ister misin ?

- Bu konuda kesinlikle yardım edebilirim. Ama nasıl vereceksin ?

Bu soru üzerine zaten yırtılmış olan elbiseme baktım ve yırtık kısmını koparttım. Ekmeği üzerine koydum suyu kendi susuzluğumun azalması için biraz içtim ve şişeyi bezin üstüne koydum yere koyup olabildiğince yana doğu ittirdim ve bezi tutup çekmesini söyledim. Sonra bez gözümün önününden kaybolunca aldığını anladım. Su içme sesi geliyordu hafif tebessüm ederek konuştum.

- Anlaşılan baya susamışsın. Dikkatli iç boğazına takılmasın.

- Evet günlerdir sussuzum. Ama bu ızdırap yarın bitiyor yarın çıkıyorum.

- Neden buradaydın peki ?

- Çok önemli birşey değil aslında ben burada çalışan hizmetliyim. Tabak kırdığım için 5 günlük zından cezası aldım. Peki sen neden buradasın ?

Tam söyleyecekken dilimi tuttum. Kimseye güvenemezdim. Prense bile bazı şeyleri söylememişken tanımadığım birine güvenemezdim.

- Boşver hiç açma o mevzuları.

O da dediğimi yaptı hiç konuşmadı. Ben sessizce yerimde otururken yukarıdaki merdivenden inen iki askerin konuşmalarına şahit oldum. Prensin düzenlediği yarışmadan bahsediyorlardı. Anlaşılan prens elini çabuk tutmuştu. İçimde tarif edemediğim türden bir heyecan vardı. Çok yaklaşmıştık bundan adım kadar emindim. Ayağa kalktım ve odanın içinde yürümeye başladım. Bacaklarım oturmaktan ağrıyordu. Ben odada yürürken neredeyse benim iki katım büyüklüğünde bir adam yaklaştı parmaklıklara üzerinde ki ünüformadan anladığım kadarıyla muhafızdı. Elindeki büyük anahtarla kapımın kilidini açtı. Paslanmış ve soğuk parmaklıklar adeta çığlık atarcasına rahatsız edici bir sesle açıldı. Kolumdan tutup sürüklemeye başladı. Aslında kolumdan tutumasına gerek yoktu birdaha o zindana gideceğimi hiç sanmıyordum. Rutubet kokusu azaldıkça nefes almam derinleşmişti. Çok özlemiştim derince nefes almayı. Yukarı çıktıkça güneş ışıkları gözümü ağrıtmıştı. En sonda beni bir odaya getirdiler burası buraya ilk gün geldiğim yerdi. Karşımda kral oturuyordu ve yanında prens. İnsanın fikirleri çok değişkendi. Buraya geldiğim ilk gün kralın çok iyi biri olduğunu düşünmüştüm ama bu düşünce yerini karanlık ve nefret dolu düşüncelere bıraktı. Buraya geldiğim ilk gün prensin çok kötü ve bencil olduğunu düşünmüştüm hatta ondan nefret etmiştim. Peki ya şimdi ? Onun gözlerine bakınca oraya hapsolmak istiyorum. O gülümseyince zaman dursun ve ben sonsuza dek onu seyredeyim istiyorum. Sürekli konuşsun hiç susmasın istiyorum. Yorgun bir şekilde baktım. Herşeyden sıkılmış bir şekilde baktım. Gözlerimi prensten kaçırıyordum çünkü kırgındım. Kırgınlığımı anlatacak kelime bulamıyordum. Hiçbir kelime gözümden akan yaşın sebebini anlatamıyordu. Kavgalıydık bu aralar huzurla. Benden hep kaçıyordu kendisi. Çağırdığım halde gelmiyordu. Gözlerim usulca krala kaydı. Gözlerinden nefret saçılıyordu. Belli ki kraliçe sorduğum soruyu anlatmış birde üstüne beni şikayet etmişti. Kral söze girdi ve bu rahatız edici sessizliği bozdu.

- Birdaha böyle bir olayla karşılaşmak istemiyorum ve eğer tekrar böyle bir olayla karşılaşırsam bu kadar yumuşak davranmam.

- Özür dilerim kralım affedin birdaha hiçbir kraliyet ailesinin emrine karşı gelmeyeceğim.

Bakışları çok sertti. Birşeylerden şüpelendiğini anlıyordum. Ama geri adım atmayacaktım ve pes etmeyecektim.

- Güzel şimdi gidebilirsin.

Geri geri yürüyerek kapıdan çıktım ve hızlıca kendi odamagirdim. Hiç vakit kaybetmeden duşa girdim. Su vücudumdan aşağı aktıkçarahatlıyor ve ferahlıyordum. Gül sabunuyla defalarca sabunlandım ve saçlarımıdefalarca yıkadım. Sıcak sudan ellerim buruşuncaya kadar çıkmadım. Duştan çıkıncasaçlarımı havluyla iyice kuruladım ve saldım. Uzun deniz mavisi bir elbisegiydim kumaşı çok rahattı bilekleri ferah ince ve nazik süslemeleri vardı.Hızlıca aşağı indim. İlk defa bu kadar hızlı hareket ediyordum. Mutfağa büyükbir hızla girince tüm hizmetliler bana baktı ama umrumda değildi. Mutfaktahızlıca yapılmış yemekleri yedim ve kana kana su içtim. Gözümden uyku akıyordu ve sürekli esniyordum. Bana bunları yaşattığı için prensten nefret etmeyeçalışıyordum ama başaramıyordum. Bir insan nasıl istediği halde birinden nefretedemezdi ki ? Yutkundum ve son yudumu da içip ayağa kalktım. Bu sefer normaladımlarla yürüyordum. Dalgın bir şekilde yürürken karşımda prensi gördüm.Adımlarımı yavaşlattım ve gelmesini bekledim. O ise yanımdan hızlıca geçipgitti. Bir kez daha kendimden nefret ettim. Neden onunla konuşmak istiyorsam ?Bende yolumu değiştirmeden doğruca odama gittim. Ve kendimi yumuşak yatağa attım. Gözlerimi kapatarak karınlıkla buluşturdum zihnimi.

03.07Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin