- Dışarı çıkmaya ne dersin ?
Başımı salladım. Gülümsedi ama farklı bir gülümsemeydi bu. Kalbimde çiçekler açtıran bir gülümseme. Ben onun gülümsemesiyle başka diyarlara yolculuk ederken o kapımı açtı ve eliyle geç işareti yaptı. İlk ben geçtim o da arkamdan geldi. Kapıdaki at arabasının önünde duran adama seslendi. Bülbül cennetine gidelim dedi. Ve at arabasının kapısını açtı. Ama benim dikkatimi başka bir şey çekmişti. O da arabanın kenarına yazılan isim. Rayiha yazıyordu. Kendi dünyamda sürekli lavanta kokusu sürdüğüm için bana bu adı takmışlardı. Şaşırmış bir şekilde arabaya bindim. Prenste hemen arkamdan bindi. Yüz ifademi görmüş olacak ki merakla sordu:
- Niçin durgunlaştın ? kendini iyi hissetmiyorsan geri dönelim.
- Hayır rica ederim böyle bir şey yapmayın. Sadece arabada yazılı yazı aklıma takıldı. Rayiha ismini neden yazdınız prensim?
- Ben lavanta kokusunu çok severim. Hoş kokulara karşı bir ilgim vardır. Sadece lavanta değil bütün çiçeklerin kokusu beni huzura kavuşturur. Peki niçin bu aklına takıldı ?
- Kendi dünyamdayken bana bu isimle seslenilirdi. Lakabım yani.
Prens uzunca yüzüme baktı. Eminim oda ortak noktamızı düşünüyordu. Ama onun ahengine kapılmamalıydım şayet kapılırsam kendi dünyama döndüğümde büyük azap ve özlem çekecektim. O yüzden kendimi ondan uzaklaştırmalıydım.
Başımı sağa doğru çevirdim. Ağaçların gittikçe bollaştığını fark ettim. Muhtemelen orman gibi bir yere gidiyorduk. Geçip giden ağaçları izliyordum. Fakat tam dalmışken araba durdu. Prens indi ve elini uzatarak benimde inmeme yardım etti. Elleri buz gibiydi. Benim ellerim ise zıtlık oluşturacak derecede sıcak. Her taraftan bülbül sesleri geliyordu. Biraz daha yürüyünce bülbülleri görmeye başlamıştım. Bülbül seslerinin yanında çok uzaktan gelen su sesleri de vardı. Muhteşem bir yerdi burası. Hafifçe prense baktım. O da bana bakıyordu. Bu sefer ben gülümsedim. Uzunca bir süre yürüdük. Ne o konuşuyordu ne de ben. Kelimelere inat susuyorduk. Belkide bir isyandı bu. Sorunlarımızı anlatmaya yetmeyen kelimelere isyan. Susmak güzel şeydir. Kiminle sıkılmadan susuyorsan o senin diğer yarındır. Sessizliğimizle anlattık tüm sıkıntılarımızı. Sustuktan sonra sıra bakışlara geldi. Baktı gözlerimin içine en derinlere baktı. Düşüncelerimi okumak istermiş gibi baktı. Baktıkça gözlerimin içine anlam kazandı bakışları. Nerede görsem tanırdım bu bakışları. Çaresizlikti bu. Sanki her şeyin farkındaymış da elinden bir şey gelmiyormuş gibi. Sonra yürümeye devam ettik. Su sesi daha yakından geliyordu. Derken tüm ihtişamıyla masmavi bir göl gördüm. Güneşin ışıkları vuruyordu maviliğine. İkimizde tam gölün karşısına çimenlere oturduk. Sıra kelimelere geçti. O konuşmaya başladı bense dinlemeye.
- Biliyor musun ? Denizler ve göller maviliğini gökyüzünden alırmış. Aslında hiçbiri mavi değilmiş ve güzellikleri sadece birer yansımaymış. Bende kendimi denize benzetiyorum. Dışarıdan bakıldığında harika biri ve harika bir hayatım var ama işin gerçek yüzü hiçte öyle değil. Dedi ve yüzüme baktı. Buruk bir gülümseme ile bakıyordu. Acımıştım ona. Yardım etmek istiyordum lakin sorun nedir onu bile bilmiyordum. Devam etmesi için sustum o ise hiçbir şey söylemedi. Belki bana güvenmiyordur diye düşündüm. Ve artık konuşma sırasının bana geldiğini anladım.
- Sence de bardağı uzun süredir tutmuyor musun ?
- Bardak derken ne konudan bahsediyorsun ?
Bir hocam anlatmıştı bana da. Dertlerimizi ve sıkıntılarımızı bardak olarak düşün. Bardak hafiftir ve eğer onu 1 dakika tutarsan bir şey hissetmezsin 10 dakika tutarsan kolun ağrımaya başlar ve 2 saat tutarsan artık bardağı tutamayacak dereceye gelirsin. Bardağın ağırlığı bellidir. Önemli olan ne kadar süre tuttuğundur. Sıkıntılarını anlatmazsan derman bulamazsın. Anlat ve rahatla bırak bardağı birazda senin için başkaları tutsun onu. Beni merakla dinliyordu. Evet bardağı bırakmak ve rahatlamak istiyordu fakat güvenemiyordu. Haklıydı bu krallık sırlarla doluydu kim bilir daha benim bilmediğim neler vardı ? Ve o doğduğundan beri burada yaşıyordu. Güvensizlik kanına işlemişti sonuçta krallıkta tek bir kural var. 'Hayatta kalmak için kimseye güvenme'. Ama o bu kurallardan bıkmış gibi konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
03.07
FantasyBu macera kafanızı karıştıracak. Adalet için her şeyden vazgeçebilir misin ? Peki ya hayatından ? Bir dilek yüzünden başka bir dünyaya gitseydin ne olurdu ? Hiçbir şey göründüğü gibi değil sırlarla dolu bir krallık ne dersin sır perdesini beraber ar...