Ses tekrar yükseldi
- Hey !
- B b bana mı sesleniyorsunuz ?
- Evet sana sesleniyorum korkuyor musun ?
- Şey aslında karanlık fobim var ama neden sordun ?
Ses incecik bir kız sesiydi. 20 veya 22 yaşında bir kızdı bu. Ses tekrar yükseldi.
- Bende korkuyorum. Ve acıktım ayrıca susadım.
- Sen neden buradasın ? Ne işin var burada ?
- Söyleyemem hiç sorma.
Sustum ve gözümü kapattım. İlk geldiğimde buranın çok güzel olduğunu sanmıştım ama aslında hiçte göründüğü gibi olmadığını anladım. Kendi kendime mırıldanmaya başladım. Hem kendim korkmayayım diye hemde ince sesli kızın korkmaması için. Mırıldanırken uykuya dalmaya başlamıştım. En azında rüyamda mutluydum.
Gözlerimi açtığımda mumlar tekrar yakılıyordu. Muhtemelen gün doğmuştu. Fakat zindanda olduğumuz için güneş ışıkları buraya gelmiyorlardı. Buradayken zaman kavramını yitirmiştim. Rutubet kokusu burnumu yakmıştı. Susuzluktan dudaklarım kurumuştu. Ne kadar süre uyuduğumu saatin kaç olduğunu bilmiyordum. Merdivenlerden gelen sesle gözlerimi sağ üste diktim. Gelen prensti ama dün üzerinde olan kirli kıyafetleri hala duruyordu saçı dağılmış gözleri kızarmış ve göz altları morarmıştı. Uykusuz olduğu her halinden belliydi. Elinde büyük bir şişede su ve diğer elinde ekmek arası vardı. Benim gibi susuz görünüyordu. Hafif titrek bir sesle konuşmaya başladı.
- Dün sana su getiremedim özür dilerim. Sen su içemedin diye bende içmedim yemekte yemedim yemeyeceğimde.
Elini kalbine götürdü burası çok acıyor Meltem Sonra elini şakaklarına götürdü ve burasıda hiç susmuyor dedi. Beni affet ne olur. Başka çarem yoktu gerçekten başka çarem yoktu. Sonra elindekileri uzattı bana bende hemen aldım elbette. Su ağzımdan boğazıma doğru aktıkça rahatlıyordum. Adeta ateşte yanan boğazım serinliyordu. Sonra bir kitap uzattı bana. Bu ona bahsettiğim kitaptı. Sonra konuşmaya başladı.
- O yırtık sayfayı aç. Bak gördün mü ? Her ressamın kendine ait bir çizim şekli vardır. Sayfayı yırtan kişi belli ki acaleden tam yırtamamış ve vahşinin giydiği kıyafetin ucunu kopartamamış.
Gösterdiği yere baktım sayfanın en dibinde mavi birşey görünüyordu. Parlak bir boyayla çizilmiş resimdi. Fırça darbeleri yukarı doğruydu. Çizimler keskin hatlar şeklinde değilde yumuşak bir şekilde çizilmişti. Ben bunları düşünürken o sözlerine devam etti
- Eğer bu ressamı bulursak vahşinin yüzünü öğrenebiliriz.
Ve asıl gerçek o an yüzüme çarptı. Vahşi daha önce bu krallıktaydı çünkü resim bu ülkede çizilmişti. İki seçenek vardı ya vahşiyi kendi hayal güçlerine göre çizmişlerdi ya da vahşi daha önce bu ülkede bulunmuştu. Şu an en önemli şey ressamı bulmaktı. Hızlıca kafamı kaldırdım ve büyük bir telaş içinde prense yanıt verdim.
- Hemen o adamı bulmalısın gerekirse ülkende ki bütün ressamların resimlerine tek tek bak ama o ressamı bul.
Prens büyük bir gururla başını dikleştirerek konuşmaya başladı
- Sen hiç merak etme aklımda harika bir fikir var. Şöyle ki bir yarışma düzenleyeceğim resim yarışması kazanan resmi saraya asacağım. Böylece bütün resimleri tek tek kontrol ederek ressamı bulacağım.
Düşünceli bir şekilde sordum sağ elimi saçlarıma daldırdım genelde birşey düşünürken böyle yapardım
- Peki ya gerçek ressam yarışmaya katılmazsa ?
- Öyle bir ihtimal yok çünkü hiç bir ressam kendi resmini saraya astırma şansını geri çevirmez. Neyse şimdi gitmem lazım sakın üzülme seni buradan çıkaracağım. Dedi ve hızlı adımlarla yukarı çıktı
Fazla özgüvenliydi elbette özgüvenli olmak iyiydi ama bir sorun çıkarsa yerlebir olmasından korkuyordum.
Nasıl gidiyor kitap canlarım sizce vahşi tanıdığımız biri mi ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
03.07
FantasyBu macera kafanızı karıştıracak. Adalet için her şeyden vazgeçebilir misin ? Peki ya hayatından ? Bir dilek yüzünden başka bir dünyaya gitseydin ne olurdu ? Hiçbir şey göründüğü gibi değil sırlarla dolu bir krallık ne dersin sır perdesini beraber ar...