yirmi üç

3K 439 130
                                        

Hikaye zamanında günümüze geldik, merhaba! Artık geçmiş yok. İyi okumalar diliyorum!


Yağmur yağacağını hesaba katmamış ve ince giyinmiştim. Halihazırda geç kalmıştım, ıslak bir fare gibi koşturmam da hiç işe yaramıyordu. Acele etmeliydim.

Bugün 5 Eylül 2019 ve Rouji noona hastanede, kadın doğum kanadında bebeği ile birlikte yatıyordu.

Sabaha karşı Jimin'in telefonu ile uyanmıştım. Namjoon hyung patronunun zoruyla uzak bir ilçede teftişe gitmişti. Ona eşinin hamile olduğunu, son aylarında olduğunu anlatsa da bir işe yaramamıştı. İşinden olmamak için bunu kabul eden Namjoon hyung gideli iki gün oluyordu ki Reouji noona sabah doğum yapmıştı. Neyde ki Jimin onunla kalıyordu. Namjoon hyung da yoldaydı ama ancak iki saate gelebilirmiş. Çünkü hala işlerle uğraşıyormuş. Onunla konuşurken sesindeki öfkeyi ve üzüntüyü aynı anda hissedebilmiştim.

Sabah Loteoseu'ye teslimat geleceği için yanlarına hemen gidememiştim. Saat ona geliyordu ve durakta otobüs beklersem daha çok gecikeceğimi fark ettim. Taksi durağına yürürken de uyandığımdan beri kapalı olan hava daha çok kötüleşti ve yağmur başladı.

Yolda bir çiçekçi görüp taksiyi durdurdum. Elim boş gitmek istemiyordum ve hastane de bir sokak arkadaydı. Hızlı adımlarla ilerledim ıslanmamak için.

İçeriye girdiğimde bahçenin içinde birini göremedim. Her ne kadar buranın üstü kapalı olsa da hala üşüyordum. İlerleyip sağdaki yapıya girdim. Kapının üzerindeki küçük çan çaldı, kapatıp soğuk havayı engelledim. Köşedeki koltukta yaşlı bir adam oturuyordu. Uyuya kalmış gibiydi, bir eli de bastonundaydı. Tam ona doğru ilerlerken arkamdan bir ses işittim.

"Buyrun, ne istemiştiniz?" Döndüğümde genç bir adam karşılaşmıştı beni. Bir elinde makas, bir elinde de çiçekler vardı. Onları masaya koyup tamamen bana döndü. Yüzü maskeliydi.

"Çiçek alacağım fakat pek bir bilgim yok."

"Çiçeği ne için alacağınız belli mi?"

"Evet. Doğum için, hasta ziyareti gibi ama değil." Başını onaylar biçimde salladıktan sonra masanın arkasından başka bir makas alıp arkamdaki bir yere doğru ilerledi. İçeride her türlü bitki vardı ve kokular birbirine karıştığı için beni biraz rahatsız etmişti. Yaşlı adamın oturduğu taraftaki küçük cam kapıdan dışarıya çıktığında onu takip ettim.

"Leylak ya da yasemin verebilirim. Benim tercihim yaseminden yana, anaç bir tavdı var  bu çiçeklerin. Beyaz oluşu da duruma uygun. Hem yasemin kokusu çocukların üzerinde sakinleştirici bir etki bırakıyor." Bunları anlatırken hem leylaklardan hem de yaseminlerden eline iki buket almıştı.

"Yasemin olsun." Çabucak çiçekleri kesip içeri geçtik ve hazırladı. Yaşlı adam artık horlamaya başlamıştı. Sesi kısık da olsa geliyordu.

Ücreti ödeyip çıktığımda yağmur biraz olsun şiddetini azaltmıştı. Hızlı adımlarla ilerledim. Hastaneye ilerlediğimde oda numarasını öğrenip gittiğimde Jimin kapıda duruyordu.

"Hey, bir sorun mu var?"

"Hayır, emzirme saati. Jungkook, amca olduğuma inanamıyorum. Öyle güzel bir şey ki bir an önce görmelisin." Onunla geçip koltuklara oturduk.

"Cinsiyeti neymiş?"

"Erkek. Hyung her boş bulduğu boşlukta görüntülü arıyor. Ama noona bebeği göstermedi ona. Çok komik, kızacak ama kızamıyor." Biraz sonra hemşire odadan çıktı ve içeriye girdik. Bebek erken doğduğu için küvezde tutuluyordu, hemşirenin kucağından bakma imkanım olmuştu. Henüz bir şeye benzemiyordu. Buruş buruştu ve gözleri de kapalıydı. Yine de bir mucize gibiydi.

"Jungkook!"

"Tebrik ederim, Rouji noona. Bu çiçekleri senin için getirdim."

"Çok incesin, teşekkürler."

Orada biraz oturduktan sonra Jimin'in dediği gibi Namjoon hyung aramıştı. Onunla konuştuk ve sonrasında sigara alanına indik.

"Jungkook, sana bir şey demem gerek. Ama ben demedim, tamam mı?"

"Hiçbir şey anlamadım." Sigarasını söndürüp arkasına yaslandı.

"Kathleen haftaya Daegu'ya geliyor, hem de Seokjin ile."

"Ciddi misin?" Onu neredeyse iki yıldır görmüyorduk. Hala kopmamıştık elbette ama ayrı şehirlerde olmak işleri zorlaştırıyordu. Yine de her telefon görüşmemizde eski enerjiyi yakalıyorduk.

Kathleen mezun olduktan sonra özgür doktorlar kervanına katılıp önce Afrika'ya sonra da Avusturya'ya gitmişti. Oralarda Seokjin ile bir buçuk yıl kaldıktan sonra Kore'ye döndüler ve Seokjin ona evlenme teklif etti. Bunun bir gün olacağını hepimiz biliyorduk. Fakat Kathleen'i tanıyordum, onu reddeti. Yaklaşık altı ay ayrı kaldılar. Bu esnada bizim başımızın etini yemişti doğrusu. Onu hala sevdiğini herkes anlayabilirdi. Barıştıklarında da ikisi birlikte bizi ziyaret etmişlerdi. İrlanda'ya gidip Seokjin'i aile ile tanıştırdılar ve nişanlandılar. Biz de en son nişanda görüşmüştük. Onu göreceğim için heyecanlıydım doğrusu.

Daegu'daki beşinci yılımızdı ve hayatımdan gerçekten memnundum. Geldiğimiz ilk yıl Namjoon hyungun tavsiyesi ile onların şirketinde sağlık denetimleri yapmıştım. Jimin de bir yandan diyetisyenlerle çalışıyor bir yandan da müşteriler için özel karışımlar hazırlıyordu. Bir süre sonra bu iş şirketi daha profesyonel hale getirmişti. Çok geçmeden Jimin ile bir ev bile tutmuştuk. Yine aynı semtteydik ve hem Namjoon hyunga hem de işe yakındık.

Bir gün Jimin bana bir konum attı ve hemen gelmemi söyledi. Üst katı elverişli satılık bir spor salonu bulmuştu ve orayı almamız için ısrar ediyordu. İşletmecilik ikimizin de bildiği bir şey değildi falat bu fikir çok cazip gelmişti. Spor salonunu aldık. Aletleri yeniledik, üst katı bif kafeye çevirdik. Jimin için ufak bir laboratuvar ve benim için de küçük bir ofis tasarladık. Epey bir masraf yapsak da mekan ilgili çekmişti. İnsanların spordan sonra sağlıklı besinler yiyeceği bir yerdi artık. İsim hakkını da Namjoon hyunga vermiştik ve açılışa bir hafta kalana dek tabelayı bize göstermedi. Sonrasında ise hepimiz çok beğenmiştik: Loteosue.

Ben hala şirkete bağlı çalışıyordum ancak burası Jimin ve benim yerimdi. Üç garsonumuz, iki aşçımız ve onların da iki yardımcıları vardı. İki spor koçu ile de bu işi tamamlamıştık. Şu an binanın bahçesine bir kapalı havuz yaptırıyorduk. Bireysel işler dışında kurumsala da hizmet veriyorduk ve tüm bunlar bizim için harikaydı.

Bu beş yıl içinde Jimin ile arkadaşlığımın bozulmamış olması da beni oldukça mutlu ediyordu. Onun tavsiyesi ile yeni bir terapiye gitmiştim. Geçmişimi aşmıştım artık. İki buçuk yıldır terapiye gitmesem de doktorumla hala görüşüyordum. Bana oldukça yardımı dokunmuştu. Ön yargılarımı yıkmıştı. Taehyung'u aşmıştım, o benim için artık hatırlayıp gülümsediğim bir anıydı. Öyle ki Jimin ile sohbet ederken eski günleri anlatmaktan çekinmiyordum. Mutlu olmasını dileyip hayatıma dönüyordum.  Annemi de aşmıştım. Tek başına çocuk büyütmek onun için kolay bir şey değildi. Kendi içimde de bazı kabullenişlerim olmuştu. Yirmi sekiz yaşındaki Jungkook, en sevdiğim Jungkook haline dönüşmüştü.

Kathleen'in dediğini yapıyordum. Kabuğum güzeldi fakat ben incilerimi de göstermekten çekinmiyordum artık.

papir skyggerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin