Gözümü açtığımda karşımda 76'sını devirmiş bir cadı ve 8 tane erkek görmeyi beklemediğim için tekme savurarak sıçramıştım.Tekmem uzun boylu olan çocuğun(sanırım adı Mingi'ydi) suratına geçince bir anlık paniklesem de "ölmez heralde" diyerek umursamadım.
Ulan hadi ben umursamadım da çocuğu gerçekten kimse umursamıyor yahu! Çocuk kendi kendine kalkıp içeriye gitti.Ağlamaya gitti herhalde.
"Noldu ya bana?"
"Ah,yavrum aklın başından gitti tabi! Hayatında ilk defa bu kadar erkekle iç içe olunca...Vah,vah."
Babanne sen ölmeyi bayılmak sanıyorsun herhalde? Zaten kalmış surda bilmem kac yılın sorumlu tutma beni.Ne diye utandırıyorsun ya?!
"Yok ben şeye şaşırdım.Anne,baba falan."
"Gördünüz mü ben demiştim Seoghwa hyung baba olsun diye." dedi Wooyoung.
"Salak salak konuşma çarpıcam şimdi suratına." dedikten sonra sanki daha demin sinirle tıslayan o değilmiş gibi bana döndü Seonghwa."İyi misin?"
"Evet iyiyim,biraz şöyle geri gidin de nefes alayım.Bu ne ya hanginiz abandı parfüme?"
Hepsini itekleyip aradan geçtikten sonra fark ettim ki benim odamdaydık.Ne zaman geldim ben buraya?
"Nasıl geldim ya ben buraya?"
"Maknaemiz taşıdı seni." dedi Hongjoong yüzündeki saçma sırıtışla.
Maknaeleri güçlü diye bana hava mı atıyordu,anlayamamıştım."Sağolsun Jonghocum,ben de zaten zayıf bir şeyim.Hadi sağolun,evinize gidin artık."
"Babanne! Tuz yok mu?"
Babanne? Tuz?
Sesin kime ait olduğunu anlayabilmek için odamdan kafamı çıkardım ve salona baktım.E yuh ama!
Ağlıyor diye gitti sandığım çocuk masaya oturmuş yemek koyuyordu tabağına."Lütfen bana akşam yemeğine davet etmediğini söyle babanne."
"Ettim tabiki aç mı kalsın oğullarım?"
"Tabi,tabi oğullarınla sana afiyet olsun."
diyerek hepsini tek tek jtekleyip odadan çıkardım."Sen yemiyor musun?" dedi mükemmel Süngerbob taklidi yapan Yunho.
"Yok Yunho'cum travma geçiriyorum şu an."
"Hadi,hadi otur hadi." diyerek omuzlarımdan tutup masaya sürükledi San.İkimiz yan yana otururken ortamızda Shiber adlı peluş oturuyordu.
•••••
"Jongho,aç ağzını!" diye bağırarak Jongho'nun ağzına çubukları tutuyordu Seonghwa.Üzgünüm ben,yine hayal kırıklığına uğradık.Hongjoong babannemle konuşmaya dalmışken,San ve Wooyoung karşı karşıya oturduklarından dolayı birbirlerine vuramayıp,sinir krizi geçiriyorlardi.Yanımda oturan San kaseyi fırlatmak için eline aldı ama Mingi içindeki çorba bitmedi diye kaseyi elinden kapmış,yemeğe gömülmüştü.
Yeosang masanın bir ucundan öbür ucuna drone ile çubuk gönderip duruyordu.Ulan kimse de sorgulamıyor anasini satayım!
Aralarında bir Yunho düzgün yemek yiyordu diye sevinmiş ona hevesle dönmüştüm ama ben ona döner dönmez çocuk oturduğu sandalyeden düşüvermişti.Ay gözüm değdi herhalde."Yunho! Çabuk geri yerine otur,sofrada öyle şeyler yapılmaz."
Seonghwa sen anne değilsin...Biri lütfen bunu ona söylesin."Hey,hey! Hadi numaralarımızı birbirine verelim Ye Jun-ah!" diye sevimli bir sekilde şakıdı Wooyoung.Şakıdı dedim çünkü sesinin bu kadar güzel olduğunu fark etmemistim.
Pekala,sonunda istemesem de alt katımızda olacakları için bir nevi birlikte yaşayacaktık o yüzden sanırım bu kadarını görmezden gelebilirim.
Numaramı söyleyip hepsinin mesaj atmasını bekledim.
+82******** :"Ye Jun-ah,ben Wooyoung.🤭🤭🤭"
+82******* :"Park Seonghwa."
+82******* :"SHİBER POWER!!!"
+82******* :"Ye Jun-shi droneum senin yanına düştü,gönderir misin?"
+82******* :"Kim Hongjoong,lider."
+82******* :"Beyne sahip tek kişi."
+82*******:"Merhaba,ben Süngerbob"
+82******* :"Mingi,rap seven."
Katlanayım dedim de bu mesajlar ne?! Birisi aynı masada oturmamıza rağmen konuşmadan istediğini buraya yazar,birisi taklit yeteneğiyle kendini açıklar.Peki ya rap seven ne?
Gerçekten rapi bu kadar seviyor musun ya?!
Ya delirdiniz mi siz?!"Artık gidelim biz,eşyaları yerleştirmemiz gerek."
Seonghwa masadan kalktığında önündeki tabakları da topluyordu.Hongjoong da onaylayıp,bize teşekkür ettikten sonra kendi tabağını aldı.
Neyse en azından işe yarıyorlar.
Yeosang,Yunho ve Jongho da onlara yardım ederken babannem de ayağa kalkmaya çalışıyordu ki San,babannemin arkasına geçerek omuzlarına masaj yapmaya başladı."Lütfen babannecim siz oturun,onlar halleder."
Kusmamı zor durdurup elime bir kaç tabak aldığımda kapının önünden sessizce geçmeye çalışan Wooyoung'u görünce duraksadım.Ne yapıyordu bu salak?
Ben daha olayı sorgularken Jongho masadan kaptığı kepçeyi Wooyoung'a doğru fırlatmış ve bağırmıştı.
"Gel lan buraya!"Ama bir sorun vardı ki kepçe Wooyoung'a değil,zavallı Mingi'ye çarpmıştı.Günah keçisi falan mı ki?
Mingi hızla yere düşünce merakla masanın arkasından kafamı öne eğdim."Ben iyiyim."