Duygusallı bölüm

118 15 0
                                    

Pu bana kaç gündür bölüm yazmamışım

•••

"Ne var? Yine ne diye çağırdınız beni?"

Salonda beş karış suratla oturan salakları görünce yüzümü ekşittim.Yine başlarına nasıl bir bela almışlardı kim bilir.

San:"Niye çağırdığımızı Jongho'ya sor."

"Noldu minik ballı kekim?" diyip koltuğa oturmasına bile izin verilmeyen Jongho'ya döndüm.
Jongho cevap vermeyince Yunho atladı.

Yunho:"Jongho okulda kavga etmiş,müdür ailesini çağırıyormuş."

"Nasıl ya?"

Hongjoong sinirle soluyup kafasını kaldırdı.
"Ailesine de söyleyemiyoruz.Çünkü bana emanet!'

Seonghwa bile bu duruma ses çıkarmıyordu.Normalde Hongjoong'un ağzına sıçardı çocuğuma bağırma diye.

Yunho:"Durum ciddi yani."

Vay anasını ya...Jongho bile okulda kavga ediyorsa işimiz yaş.

Jongho:"Ama-"

Hongjoong:"Kes sesini! Bahane dinlemek istemiyorum!" diyerek yerinden kalkıp odasına gtti.Kapıyı çarpmayı da unutmamıştı tabiki.
Jongho ağlayacak gibi duruyordu.Seonghwa da bir şey demeden kalkıp mutfağa geçti.

San:"Cidden! Hyung haklı."
San da söylene söylene odasına çekildi.

Yeosang ve Mingi sessizce oturuyorlardı.

Jongho da dayanamayarak evden çıkınca hala salonda oturan diğerlerine döndüm.

Wooyoung:"Evet yaptığı mantıklı değil ama keşke bağırmadan önce biraz dinleselerdi."

"Sen biliyor musun ne olduğunu?"

Wooyoung:"İlk beni aradı zaten.Ben de eve gelmesini ve Hongjoong hyungla çözeceğimizi söylemiştim.Bu kadar bağıracağını bilseydim çağırmazdım aq."

Yunho:"Hyunga da hak ver.Sonuçta ailesi ona emanet etti ve şu an ona güvenleri de kırılacak."

Yeosang:"En azından kendi ağzından dinleseydik."

Wooyoung:"Di mi meleğim? Hayvan gibi daldılar çocuğun üstüne.Hele o San piçine ne oluyorsa!"

"Tamam-" sözüm Mingi'nin hızlıca ayağa kalkmasıyla kesilmiş oldu.

Mingi:"Boş konusmaya devam mı edeceğiz yoksa Jongho'nun peşinden gidip derdine çare mi bulacağız?"

Yunho:"doğru söylüyor.Hadi gidelim."




Mingi ile birlikte Jongho'yu bulmak için dışarı çıktık,diğerleri de Hongjoong'la konuşmak için evde kaldı.Bir an Woo'yu da mı alsaydik diye düşünmeden edememiştim çünkü her an San'ın üstüne atlayacak gibiydi.
Mingi ise şu an aşırı sessizdi,ben de üstüne gitmek istemiyordum açıkçası.Çünkü anladığım kadarıyla Mingi'nin ciddi olduğu anlar gerçekten üzgün olduğu zamanlar oluyordu.

Mingi:"Jongho..." diyerek söze başlayınca kafamı hafifçe ona çevirdim.
"Jongho bizim küçük kardeşimiz gibi.
Benden 1 yas küçük olmasına rahmen onun hala korunmaya ihtiyacı olan bir bebek olduğunu düşünmeden edemiyorum.O üzülünce ben de üzülüyorum.Uzun zamandır oda arkadaşıyız.Bazı geceler sessiz sessiz ağladığını duyuyorum ama elimden bir şey gelmiyor.Ailesi ile arası çok iyi değil bu yüzden genelde kendi içine kapanık."

Sesimi çıkarmadan kafamı salladim.
Onları uzun zamandır tanımasam da şu an her şeylerini biliyormuş gibi hissediyordum.

Mingi:"Hongjoong hyung haksız değil ama en azından onu dinlemeliydi.Jongho bize sürekli bağırıp çağırsa da yabancı insanlara o şekilde davranacak biri değil.Eminim ki onun canını gerçekten acıtacak bir şey olmuştur."

"Evet...Ben de öyle düşünüyorum.Jongho sizi sevdiği için sürekli uğraşıyor."

Mingi gercekten çok üzülmüş olmalıydı.Bir anda telefonunu çıkarıp Jongho'yu aradı ama defalarca aramasına rağmen kimse cevap vermemişti.

•••

Mingi:"Gidebileceği her yere baktık..."

"Sanırım son bir yere bakmadık."

Mingi şaşkınlıkla bana dönüp sorgulayan gözlerle bakınca yandan bir gülüş attım ve önden yürümeye başladım.

Bizim evin önüne gelince Mingi oflayıp bana döndü.
"Aptal mısın? Eve geri döneceğini mi düşünüyorsun?" dedi bıkkınlıkla.

"Eve dönmeyecek tabiki seni salak ama başından beri buradan gitmemişti."

Mingi:"Nasıl?"

Gerçekten salakti bu çocuk.
Arkamdan koşuşturan Mingi'yi umursamadan yukarı katın merdivenlerini ikişer ikişer atlayıp çıkmaya başladım.
Kapıyı çalmadan direkt anahtarımı çıkarıp eve hopladım.Mingi de arkamdan hızlıca girdi ama ayakkabılarını çıkartmayı unuttuğu için kıçına tekmeyi bastım tabiki.

Salonun kapısını açıp girdiğimde babannemle televizyon izleyen Jongho'yu görünce gülümsedim.Aptal çocuk.
Mingi de bir anda bağırarak Jongho'nun üstüne atlayıp salya akıtmaya başladı.
Garip bir şekilde ilk defa Jongho buna karşılık verip sarıldı ve sessizce hıçkırdı.Mingiden ayrıldıktan sonra bana dönüp baktı.

Jongho:"Noona..." sesi o kadar kısıktı ki.

"Gel buraya seni şapşal!" diyip kollarımı açtım.Biz sarılırken babannem bize garip ama huzurlu bir ifadeyle bakıyordu.

"Gençler geldiğine göre benim güzellik uykuma yatma vaktim geldi." diyerek odasına geçti.
Gıcık falandi ama durumu anlıyordu en azından.

"Anlat bakalım minik kurabiyem.Neden kavga ettin?"

Jongho:"Ben...Sınıftaki çocuklar sessiz bir çocuğa zorbalık yapıyorlardı ben de onlara bunu kesmesini söyledim.Sonra bana taktılar.Benimle uğraşmalarını umursamıyorum ama..."

Mingi:"Ama?"

"Hongjoong hyungla dalga geçtiler.Onun bizi baba gibi sahiplenmesi komik bir şeymiş gibi.Seonghwa hyungun sürekli temizlik ve yemek yapması dalga geçilecek bir şeymiş gibi konuştular.Ve-"

"Anladım Jongho.Aileni korumak istedin değil mi?"

Jongho kafasini sallayarak gozlerini sildi.Aynı bebek gibiydi.

Mingi:"O zaman gidelim!"

"Nereye?"

Mingi duraksayarak boş boş etrafa bakındı.

"Gerizekali."

O sırada Jongho'nun telefonu çalmaya başlayınca küçük kurabiyem hemen telefonuna baktı.

Mingi:"Ohohoho Hongjoong hyung arıyor." gözleri cin gibi maşallah.

Jongho sesini düzeltip telefonu açtı hemen.Bizimkileri açmamıştı ama Joong arayınca hemen açıyordu hıyar...

Jongho:"Evet.Evet,anladım hyung.Geliyorum."

Telefonu kapatana kadar meraklı gözlerle onu izledik.
O da kapatır kapatmaz cevap verdi zaten.

Jongho:"Hongjoong hyung beni çağırıyor.Sinirlendiği için özür diledi ve bir planının olduğunu soyledi."

Ateez's NeighborHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin