27.Bölüm

937 67 9
                                    

Bölüm müziği:
Elif Buse Doğan - Gülüm Soldu

27.bölümle yeniden misafiriniziz. Varlığınıza bin şükür, desteğinize bin teşekkür tatlı okurlarım💙💙💙

( Heybede bilmeniz gereken bir haber daha var; bu bölüm haricinde finale 8 bölüm kaldı. Son sekiz bölüm... )

Bol yıldız, bir sürü tweet ve yorum bekliyoruuuuuuuz.

Mavi ferahlığında keyifli okumalar...

🍃

"Bakın Tahir Bey, açık konuşacağım. Biliyorsunuz ki iki gün önceki ilk muayenede de bahsettiğim gibi gerekli testleri bugün eşinize yaptık. Ve sonuçları şu an elimde. Şüphelerimde yanılmışım demeyi o kadar çok isterdim ki... Ama maalesef eşiniz Nefes Hanım tam olarak bir hipertrofik kardiyomiyopati hastası..."

Doktorun cümlelerini yarı yolda kesen Tahir'in "durun!" dercesine kaldırdığı sağ eliydi. Tahir'in iki gün önce bu odada ikinci kez baba olabileceği ihtimalinden başka bir şey yoktu kafasında. Meğer yaradanın onlar için hazırladığı başka bir sınav varmış bu odada. O gün sevinç nidaları atmayı planlayan Tahir, aksine sevdiği kadınla birlikte gözyaşlarına boğulmuştu. Çünkü hemen karşılarında tekerlikli bir sandalyede oturan eli dosyalı doktor, eşiniz hasta olabilir hatta neredeyse eminim demişti. Bu yolunu, nefesini, kalbini sevdiği kadının gözlerine adayan bir adam için oldukça acı verici olmuştu.

"Eşiniz hasta... Eşiniz hasta... Kalp kaslarında kalınlaşma olabilir. Kalp kaslarında kalınlaşma olabilir. Yapılması gereken bazı testler var. Gelin iki gün sonra."

Hâliyle o gün doktorun sarfettiği her cümle, Tahir'in "Nefes!" diye haykıran her hücresinde tekrarlanarak can bulmuştu. Geçen iki günde de gözünü bir an bile kırpmadan, o aşık olduğu yeşillere baka baka geçirmişti Tahir. Böylesine zor bir sınavın ortasında birde oğluna takılıp kalmıştı. Çünkü Yiğit'in o sabah güneşine bedel gülüşü, iki gündür kapı duvarmış. O neşe üfleyen boncuk gözleri, endişe ile kaplıymış. Oğlundan birkaç ufak cevap haricinde ne kendisi tepki alabilmişti ne de Nefes'i. Ve şimdide güneşi geride bırakmış iki günün ardında aldığı haber; aynı yastığa baş koyduğu güzeller güzeli eşinin kalbinde baya baya bir sorun oluşuydu. Devamını dinlemesi gerektiğinden; "Allah'ım sen bana güç ver, n'olur?" diyerek, doktoru yeniden konuşmaya buyur etmişti. 

"Hipertrofik kardiyomiyopati, kalp kası hücreleri büyüyüp ventriküllerin (genellikle sol ventrikül) duvarlarının kalınlaşmasıyla ortaya çıkar. Bunu tıp dili dışında anlatacak olursam, eşinizin kalp kasları normale göre oldukça kalınlaşmış diye aktarabilirim Tahir Bey. Ki bu hastalık sıklıkla teşhis edilemez. Çünkü bu hastalığa sahip birinde belirtileri oldukça azdır. Yanısıra ağır denilebilecek bir problem yaşamadan da normal hayatlarına devam edebilirler. Ama anladığıma göre Nefes Hanım son zamanlarda bir hâyli yorgun düşmüş. Ağır şeyler yaşamış ve bu da bayılmaları peşi peşine sıralatmış. Bizi de bu teşhise tam vakitte ulaştırmış. Sözüme şu an ne kadar itimat edersiniz bilmiyorum Tahir Bey. Ama inanın ki, Nefes Hanım için geç kalmış değiliz. Önce ilaç tedavisiyle başlayacağız. Yetersiz kalırsa ki dilerim kalmaz. O zaman ameliyata başvuracağız. Ve eminim Nefes Hanım iyileşmiş vaziyette ayrılacak aramızdan. Sizinle, çocuğunuzla kaldığı yerden devam edecek yaşamaya. Sadece bolca sabır ve duaya ihtiyacımız var."

Son bulmuştu düştüğü her bir zerreyi yakan cümleler. Doktor, Tahir'in omzuna destek olurcasına dokunup odayı terketmişti devamında. Duyduklarıyla, hissettikleriyle baş başa kalmıştı Tahir. Ama daha şu birkaç dakikada nefret etmişti sessizlikten. Çünkü Nefes ne vakit hayatının merkezi oldu, o gün bugündür bilmiyordu ki Tahir yalnızlığı. Hiç aramamıştı bile.  Aslında geçmişe dönüp, bir kez daha suskun adam olmaktan korkuyordu.
8 yıl... Nefessiz geçen koca sekiz yıl... Ve şimdi üstünden kaç sekizin geçeceğini kestiremediği, Nefessiz bir dünya istemiyordu. Sekize mahkum olmak demek; bu kez kıyıya vurmuş, hırpalanmış hiç uğrayanı olmayacak olan bir kayıktı. Tahir kayık olmak istemiyordu. Tahir, Nefes'in o çok sevdiği hırçın deniz olarak kalmak istiyordu. O deniz olsa, Nefes'i de üzerinde aşık aşık süzülen bir martı olsa olmaz mıydı? 

Mavi'nin DestanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin