15.Bölüm

1.5K 106 36
                                    


Puslu bir Karadeniz sabahıydı, yetmez gibi bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu dışarıda. Yeryüzüne düşen her bir yağmur damlası âdeta dört duvara sıkışmış feryatların sesiydi. Günlerdir düşünüyordu kadın, aklından bir gram çıkmıyordu sevdiği. En çok da onu yüzüstü bıraktığı gün...

Flashback: 27 Aralık 2016

- Yağmur bakışlım hoş geldin.

- Hoş buldum.

- Ofisteydim, böyle alelacele çağırdın beni. İyi misin?

- İi-yi-yim.

- Yalan söylüyorsun, bir şey olmuş.

- Yok bir şey.

- Var işte bir şey. Gözlerini kaçırıyorsun, normalde olsa o gözlerin benden ayrılmaz.

- Zorlama istersen...

- Ya neyi zorlamayayım Suna? Niye buradayız o vakit? Çünkü biz seninle yarın buluşacaktık ya.

- Fatih!

- Suna'm!

- Ben yapamayacağım. Bu sevdayı yürütemeyeceğim.

- Ne diyorsun sen Suna?

- Bağırma.

- Sen de gerçekten olup biteni anlat o zaman.

- Neyini anlamıyorsun Fatih? Ben artık seni istemiyorum.

- Buna inanmamı mı bekliyorsun sen?

- İnan, gerçek bu.

- Çıldırmak üzereyim. Ya nasıl inanayım Suna'm? Daha dün el ele değil miydik bu çay bahçesinde.

- Öyleydi ama...

- Aması falan yok. Şimdi beni birazcık sevdiysen anlat gerçeği?

- Fatih, babam beni senin canınla ve mesleğimle tehdit etti. Daha önce de olmuştu birkaç kez. Ama ben ciddiye almamıştım. Ta ki dün akşam...

- Ne yaptı sana Cemal Abi?

- Söz ver, bir şey yapmayacaksın.

- Ne sözü ya, dökül çabuk, attırma benim laz damarımı Suna.

- Söz ver önce.

- Söz söz.

- Dün akşam sen beni eve bıraktığında meğer babam evdeymiş. Haliyle seni görünce çıldırdı ve ben eve girince bastı ağzına geleni. Bir de tokat attı.

- Dur dur! Ne tokatı Suna, ya nasıl kıyabilir bu adam sana? Nasıl bir baba bu?

- Anlattığıma pişman etme Fatih, lütfen yorma beni. Bitti buraya kadar, benden uzak dur. Uzak dur ki canın yanmasın. Senin canın yanmasın ki yağmur bakışlının da yanmasın. Üzme beni, daha fazla sorgulama. Ben kendime dikkat ederim, sen kendine dikkat et. Lütfen bir daha karşıma çıkma, bakma bana öyle...

- Suna izin ver yanında olayım, merak etme ben kollarım kendini. Lütfen ayırma bizi, acıtma yüreğimi.

- Yapma böyle n'olur? Seni çok sevdim, bana yaşattığın her bir güzel an için teşekkür ederim. Hoşça kal Sarı kahraman.

- Gitme, gitme yağmur bakışlım.

***

Kadın pencereye çarpan yağmur damlalarıyla kendine geldi. Yüzündeki ıslaklığı farkedince ağladığını anladı. Hemen gözyaşlarını silip bu duruma bir son vermek adına ayaklandı. Ayakkabılıktan aldığı siyah botunu ayağına geçirdi, askılıkta asılı şemsiyesini ve montunu da alıp çıktı evden. Yağmur hızlandıkça kadının yüreği de iki fazla sıkışıyordu. Artık susmak istemiyordu, sevdiğine ve mesleğine sarılmak tek gayesiydi. Attığı her adımın onu özgürlüğüne götürdüğüne inanıyordu çünkü biliyordu ki az sonra kapısını çalacağı kişi onun ilk ve son şansıydı. Beş katlı bir binanın önünde durdu, tabelada aradığı ismi bulunca bir bir çıkmaya başladı merdivenleri. Her basamağın sonunda az sonra neyi nasıl anlatacağını planlıyordu. Ama şimdiden zor gelmişti bile; ne vakittir bir kendi biliyordu çektiklerini, hissettiklerini. Beşinci kata ulaştığında Av.Nefes Zorlu ismini taşıyan tabelayla derin bir nefes aldı. Ardından elini zile götürdü.

Mavi'nin DestanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin