FİNAL

569 28 17
                                    

* "Hey Karadeniz!" diye başlayan hikâyemizi, "Hey Karadeniz!" diyerek bitirme vakti.

Keyifli okumalar...

                                  💧

Havanın buz gibi olduğu günler birer birer geçip giderken; üç kişiden oluşan çekirdek Kaleliler'de umut aynı yerinde sayıyor, endişe ve korku ise gittikçe artıyordu. Ameliyat günü kapıda iken; evin yüreği koca iki erkeği, kokusunu ve gözlerini yuva bildikleri Nefes'in üzerine ayrı bir düşüyor; yeşil gözlerinin içine, âdeta "Yaşa! Yaşam sensin." dercesine bakıyordu. Nefes ise, nefes aldığı dünya üzerindeki en kıymetli iki varlığını geç bulduğu için kendine kızıyor; "Ya başaramazsam... Ya onları bırakıp gidersem..." diye kendini yiyip bitiriyordu. Bir yandan da en az kendi üzerine düşüldüğü kadar en kıymetli iki varlığının üzerine düşüyor; yeşil gözlerini aşığı olduğu biri büyük biri küçük boy olan bal gözlerden asla ama asla ayırmıyor, bir günün 24 saat olduğuna katiyen inanmadığı şu günlerde her bir anını onlarla dolduruyordu. Akşamları geç yatıyor, sabahları ise geç yatmasına rağmen erken kalkıyordu. Sonra da güzelce giyinip, mutfağa doğru yol alıyordu. Önlüğünü başından geçirip, una bulanıyor; canı olan iki adama çeşit çeşit hamur işleri yapıp, yemekler pişiriyordu. Bazen de dalıyor; "Belki de elimden yedikleri son zamanlardır..." diye iç geçirip kendini iki fazla yoruyor, bundan da bir an olsun şikayet etmiyordu. Ama onu mutfakta yakalayan iki canı ise, her seferinde, aynı şeyden yakınıyordu. Tıpkı bu sabah olduğu gibi...

"Günaydın ama bu kendini yoran hallerinden çok şikayetçiyiz Nefes Kaptan."

Önce mutfak duvarlarına çarpan; sonrasında genç kadının kalbine ulaşan, kalbinde ise sonsuzluğa kucak açmış iki farklı ses... İki adam, iki can, iki ince sızı...

"Hmmm... O zaman şansınıza küsün beyler! Çünkü elinizde, evinizde ve de kalbinizde tek bir Kaleli var; o da benim. Üzgünüm." dedi genç kadın, muzip bir sesle.

Varlığına, soluğuna ve de buram buram kokusuna minnettar olan iki adam hızla sarıldılar genç kadına. Sanki uzun zaman sonra ilk defa bir araya gelmiş, birbirlerini sarmaya yeni vakit bulmuşlarcasına sıkı sıkı sardılar o ince beli; usul usul okşadılar o kahverengi telleri.

"Nefes'im..." dedi Tahir, âdeta adından nefes alırcasına.

"Tahir'im," dedi Nefes, aldığı nefesi paylaşırcasına. "Günaydın."

Gün şimdi aydı dercesine gülümsedi adam ve sırasını oğluna verdi.

"Annem..." dedi Yiğit, dolu dolu bir sesle.

"Oğlum, canım..." dedi Nefes, canıma can katan yavrum dercesine. "Günaydın."

"Gün nasıl aydı bir bilsen anne..." diye mırıldanırken, annesine biraz daha sokuldu. Daha sokulabilme imkânı varmışçasına... Sonra da babasına göz kırptı, gıdık canavarı diye.

Ondan sonrası ise kahkaha sarnıcı...

                                   💧

"Bugün, 4 Aralık 2019.
Bugün, son olmasını istemediğim bir gün.
Bugün, eskisi gibi, denize açıldığım bir gün.

Fakat Ziya Kaptan'ın kızı olmadan...
Sadece annemin kızı, Tahir'in Nefes'i olarak..."

Siyah bir ajanda...
2019 ajandası.
Sadece bir ayının birkaç günden birazı doldurulmuş çizgili bir ajanda.

Nerede, nasıl yazacağını, onca duyguyla nasıl boğuşacağını bilmeyen bir kadın.
Genç bir kadın.
Deli bir adama yuva olan bir kadın.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 30, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mavi'nin DestanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin