29.Bölüm

710 66 63
                                    


2020'nin ilk gününde,
özlemimiz daha fazla dolup taşmadan buluştuğumuz için çok mutluyum. Hoş geldiniz!🎉

Yorumlarınızı anında görmek için nöbetteyim, haberiniz olsun. İyi ki varsınız! Tekrardan iyi seneler🎈❤

Keyifli okumalar...

****

Güneş batmıştı. Çekirdek aile masanın etrafına geçmiş, birlikte hazır ettikleri yemeği yemekle meşgullerdi. Üçünün de başı, önlerindeki çorba tabağındaydı. Çıt yoktu. Tabağa çarpan kaşık sesinden hariç... İki gün öncesine kadar Güneş'i misafir ederken, şimdi Ay'ı ediyorlardı. Ay, kederdi. Yaydığı ışıkla, Nefes'in hastalığını hatırlatıp duruyordu. Ve bu durum, can sıkıyordu. Yiğit'in şen kahkahaları yoktu. Bilmiyordu annesinin hasta olduğunu. Ama belli ki, bir şeylerin ters gittiğini anlıyordu. Ondandı içine kapanıklığı. Ondandı annesini sık sık kontrol etmesi. Şu anda olduğu gibi...

- Bebeğim?

- Of! Yakalandım.

- Yakalandın ya.
Annelerden bir şey kaçmaz.

- Ama çocuklardan kaçmaz.

- Ne demek bu annecim?

- Sen hasta mısın anne?

Bir soruydu. Alt tarafı basit bir soru... Fakat Nefes için, cevabını vermesi güçtü. Ondan dolayıydı sevdiği adamdan yardım dileyen bakışları.

"Oğlumuza ne diyeceğim?
Tahir saklayamam. Saklayamam!"

Tahir can çekişiyordu. Sevdiği kadının bu denli çaresiz oluşuna, kendisinin elinden bir çare gelmeyişine, oğluna beklemeden bir cevap veremeyişine yanıyordu.

"Saklamak yok. Söyleyeceğiz Nefes'im."

Biz eki... Birliktelik anlamı katıyordu. Ve Tahir, bu ekle fark etmeden Nefes'e güç oluyordu.

- Evet annecim. Ben hastayım.

Yiğit, aldığı cevapla oturduğu sandalyeden kalktı. Gözlerinden boşalan yaşlarla, annesinin yanına koştu.

- Çok hastasın değil mi?

Nefes, aldığı sorulara şaşıyordu. Sanki oğlu gerçeği biliyormuş da, şimdi itiraf etmesini bekliyormuş gibi bakıyordu. Oğluna cevap vermeden önce, kucağına çekti. Önce saçlarından, sonra yaş boşalan gözlerinden birkaç kez öptü. Düşündü, soluklandı.

- Çok değil.
Ama az da değil bebeğim.

Bir çocuk için az ve çok kavramı bu kadar ürkütücü olmamıştı galiba. Yiğit, sevinse mi yoksa üzülse mi bilemiyordu. Söz konusu olan kucağında oturduğu annesiydi. Saatler öncesi özgürce anne diye fısıldadığı mavi tüylü geyikti. Çok ya da az... Bir şey değişmiyordu onun için. O bir yavruydu. Ve yavrular, annesiz kalmayı hak etmiyordu.

- Aslanım gel bakayım kucağıma.

Omzunu hayır dercesine indirip kaldırdı Yiğit. Babasını üzmek değildi amacı. Yalnızca, annesinden ayrı kalmak istemiyordu. Tahir ise, aldığı bu tepkiyle ne kadar belli etmemeye çalışsa da bocalamıştı.

"Bugün bana, baba demene o kadar çok ihtiyacım varmış ki oğlum..."

Kıskançlık değildi bu. Ya da bir sitem... Ailesine çokça düşkün bir adamın, içine hapsoldukları duruma feryadıydı. İki gün öncesine kadar da, baba diye seslenmiyordu Yiğit. Tahir'de buna üzülse de, zamanın ilaç olacağını düşünüp pek üzerinde durmuyordu. Ama bugüne döndüğünde farklıydı. Sevdiği kadın hasta iken, gücünden güç eksilirken, bir tutunma nedeni arıyordu. Hâliyle o da oğlunun baba demesi oluyordu.

Mavi'nin DestanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin