Bölüm Üç: "Kutlama"

986 95 79
                                    

Prens Alec'in başına altın taç takıldığında Arthur Branwell adını andı. "Çok yaşa Kral Alec!"

Saraydaki bütün davetliler içkilerini havaya kaldırarak yeni krallarını selamladı. "Çok yaşa Kral Alec!"

Alec övgüleri dikkatle dinlerken sakindi. Cenaze dört gün önce yapılmıştı ve annesi Maryse fazla vakit kaybedilmeden taç giyme töreninin yapılmasını istemişti. Maryse üzgün ama gururluydu. Eşinin yatakta acı çektiğini biliyordu ve bu onu her zaman üzüyordu.

Yanında duran kızı Isabelle'in kulağına eğilirken gözleri tahta oturan oğlundaydı. "Abin çok iyi bir kral olacak." Dedi Maryse.

Kırmızılar içerisindeyken adeta bir şenlik ateşini andıran Isabelle güldü. "Ülkemizin tüm krallarından iyi olacak, bundan eminin." Dedi.

Maryse mutlulukla gülümsedi. Diğer oğlu Jace ve en küçük oğlu Max, Alec'i selamlamak için öne çıktıkları sırada, Maryse'in baş hizmetçisi Heidi durum raporu verdi.

"Her şey iyi durumda kraliçem. Davetliler memnun ve gönderdikleri hediyeler yeni kral ve sizin adınıza toplanıyor." Dedi Heidi.

"Çok güzel, misafirlerimin memnuniyetini göz ardı etmeyin, buradan güler yüzle ayrılmaları önemli." Dedi Maryse. "Yeni cariyelerden bir haber var mı?" Diye ekledi.

"Yarın sabaha kadar burada olurlar." Dedi Heidi.

"Cariyelerin kralı ele geçirmek için boşuna kürek çekmeleri çok yazık olacak." Dedi açık sözlülükle Izzy. "Alec'in ne kadar az hareme girdiklerini görünce gitmek isteyeceklerdir." Dedi.

Maryse oğlunun zevkine düşkün biri olmadığı biliyordu. Çünkü Alec her zaman diplomat ve soğuk, Jace ise savaşçı ve zevkine düşkün olan oğlu olmuştu.

"Lydia yolda mı?" Diye sordu Maryse Heidi'ye.

Heidi bu sorunun geleceğini biliyordu. "Bir haftaya burada olur kraliçem." Dedi.

Bu güzel haberdi. Lydia Alec için kendi sarayından buraya gelmeyi kabul etmişti. Alec için Lydia'nın gelişi güzel bir sürpriz olacaktı.

"İyi." Diye cevapladı Maryse.

Maryse boynundan gelen soğuk bir ürpertiyi hissedince gelenin Raphael olduğunu anladı. "Kraliçem," Dedi Raphael. "Yeni gelecek cariyeler hakkında bilmeniz gereken bir şey var," Dedi ve devam etti.

"Bir ateş mesajı gönderdiler, istedikleri paranın iki katını istiyorlar." Dedi Raphael.

"Böyle bir hadsizliği nasıl istemişler? Bir anlaşmamız vardı." Dedi Maryse. Isabelle ve Heidi konuşmadan onları dinledi.

"Efendim cariyelerin eğitimli olduklarını öne sürdüler. Aralarından bazıları iki dil konuşabiliyormuş. Saray için faydalı olabileceklerini söylediler." Dedi Raphael.

"Soylu ailelerden herkes en az iki dil bilir, Raphael." Dedi Isabelle abisine bakarken. "Alec'e bak, yedi dil biliyor ve sekizinci yolda."

"Ama cariyelerin eğitimli olması da önemli. Saraydakilere de bir şeyler öğretebilirler." Dedi Maryse. "Ne kadar çok şey öğrenirlerse o kadar bilgili olurlar." Diye de ekledi.

"Ücretini kabul ettiğimizi söyleyin." Dedi Maryse Raphael ve Heidi'ye bakarken.

"Elbette majesteleri." Dedi ikisi de aynı anda.

"Gemi geldiğinde ilk işiniz onları sağ salim buraya getirmek olsun. Hekim kadınları da çağırın, sağlıklı olup olmadıkları belirlensin. Ve Simon'ı da yanınıza alın, onun da yardımı dokunur." Dedi Maryse.

Raphael Simon'nın ismini duyunca kısa bir an gerilese de bunu hiç belli etmedi. "Olur kraliçem." Dedi, Heidi ve Raphael selam vererek kraliçe ve prensesin yanlarından ayrıldılar.

Alec yanında duran kardeşleri ile etrafı izliyordu. "Herkes senin için burada, heyecanlı mısın?" Dedi Jace.

Alec tebessüm etti. "Heyecan? Hayır. Sıkıcıyı tercih ederim. Bunlar güç gösterisinden başka bir şey değil, bunu sen de biliyorsun." Dedi Alec.

Alec haklıydı. Bu kalabalık yeni krala olan bağlılığını göstermek için gelmişti. Bu tören ve kutlamada sadece ailesinin gücünü kanıtlamak içindi.

"Eğer aradığın biraz heyecansa, yapabileceğin güzel şeyler var." Diyerek sırıttı Jace.

Yanlarında olan Max dediklerini anlamamıştı. "Ne gibi şeyler? Kılıçla dövüşmek gibi mi?" Dedi.

Jace gülümsemesini bastıramadı. "Evet, ve ok atmak gibi." Dedi. Alec sırıtmadan edemedi.

Max gözüne kestirdiği pastadan bir dilim almak için gittiğinde Jace tekrar söze başladı. "Alec." Dedi. Alec bu ses tonunu tanıyordu. Jace ciddi bir şey söylemeden önce hep bu ses tonunu kullanırdı.

"Mükemmel bir kral olacaksın," Dedi ona dönüp. "Ama en iyi kral bile tek başına ayakta kalamaz."

"Tahta çıkalı daha yedi dakika oldu. Bari biraz bekleseydin." Dedi Alec.

"Hemen evlenmek zorunda değilsin." Dedi Jace.

"Ama öyleymişim gibi davranıyorsunuz." Diye cevap verdi Alec.

"Senin kararlarına biz karışamayız, sadece yön verebiliriz Alec. Annemiz illaki bu konuyu seninle konuşacaktır. Evliliğin kötü bir şey olduğunu söylemiyorum. Hazır hissetmeyebilirsin. Bu gayet normal ama eninde sonunda yanında birini isteyeceksin." Dedi Jace.

"Bu konular için çok erken Jace." Diye kestirip attı Alec. Jace bu sözün altında yatan şeyin ne olduğunun farkındaydı. Bu sözünden sonra bu konuyu konuşmak istemiyordu.

"Madem evlilik hakkında bu kadar olumlu oldun, sen neden evlenmiyorsun? Amca olmak benim de hakkım değil mi?" Diye sordu Alec.

Jace yanıt vermedi.

Clarrissa Fairchild'ı sevdiğini nasıl anlatabilirdi ki?

"Evlilik? Gençliğimin baharındayım." Dedi gülerek.

"Sen öylesin de ben değil miyim?" Dediğinde ikisi de güldü.

Kutlamalar son sürat devam ederken Alec Jace'in dediklerini kafasına takmamaya çalıştı.

Bütün hayatımı biriyle geçirmek mi? Diye düşünmeden edemedi. Fazlasıyla zor ve yorucu bir şey olurdu.

Glorious MalecHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin