Simon koridorda yürürken sevgilisinin onu gizlice çekmesi ile savruldu.
"Sevgilim." Dedi Raphael baş parmağıyla alt dudağına dokunurken. "Nerelerdeydin?"
Simon onu aniden görmenin heyecanı ve mutlulukla kalp atışlarının arttığını hissetti. "Raphael..." dedi Simon etrafı hızlıca kolaçan etti. "Ateşle oynuyorsun. Biri bizi görürse biteriz." Dedi.
"Ateşle oynamayı her zaman sevmişimdir."
*play with fire şarkısını dinleyin, çok gaza getiricidir.*
"Bu laflarınla üste çıkmaya çalışıyorsan boşuna kürek çekiyorsun." Dedi Simon.
"Üste çıkmayı isterim ama laflarımla değil." Dedi Raphael.
Raphael Simon'ın itiraz etmesine fırsat vermeden dudaklarına yapıştığında kalbinin onunla aynı tonda attığını biliyordu. Simon birinin geleceğinden korksa da Raphael'in dokunuşları onu her zaman rahatlatmayı başarmıştı.
Ama bu sefer kısa kesmeleri gerektiğini biliyordu. Eğer birileri ikisini görürse saraydan atılır ve kurallara ihlal suçundan kelleleri alınırdı.
Alicante Sarayı'nda eğitmenlerin birileriyle ilişkiye girmeleri yasaktı ve bu bozulmaz bir kuraldı. Küçük yaşta çocuklar mühürlenirdi ve saraya hizmet etmek için eğitilirlerdi.
Ama Simon ve Raphael mühürleri bozmuştu.
Ve bunun cezası ölümdü.
Tabi yakalanırlarsa.
"Geceye kadar beklemelisin Raphael." Dedi Simon eliyle sevgilisini iterek. "Daha saray dışına çıkıp kralımız için en iyi meyvelere bakmam gerekiyor. Sadece birkaç saat daha dayan. Bu ikimiz içinde en iyisi."
"Seninle bir gün böyle gizli saklı buluşmayacağımız günler gelene kadar, sadece senin isteğin için bunlara katlanıyorum." Dedi ve elini tutup dudaklarına götürdü. "Ama bu günler gelecek mi bilmiyorum."
"Raphael," dedi Simon. Onun yüzünü ellerinin arasına aldı. "Gizli ya da değil. Buna senin için katlanıyorum ben. Diğerleri gibi olamayız belki ama en azından sevdiğim kişiyle birlikteyim ve buradayım. Beni anladın mı?" Dediği sırada dudaklarına küçük bir buse kondurarak gitti.
Raphael'in elinden sadece ona bakmak geldi.
-
Planım hazırdı.
Kralın odasına doğru gitmek için Altın Yol'dan geçmeliydim. Bunun içinde kralı etkilemeliydim. Daha sonra kralın en savunmasız anında onu öldürecektim.
Her şey planıma uygun bir şekilde gidecekti.
Hepimizi sıraya soktukları sırada Heidi bağırdı. "Hemen sıraya girin! Kral geliyor." dedi.
Herkes telaşla yerlerini aldığı sırada sırıtmadan edemedim.
"Kral Alec Lighwood!" dendiği sırada herkes çoktan başını eğmişti.
Yanımdan bir gölgenin hızlıca geçip gitmesiyle elimdeki ilk ve tek şansı kullandım.
-
"Kral Alec!" diye bağırdı Magnus.
Magnus'ın dik ve ciddi surat ifadesi bütün suratına yayılırken Alec olduğu yerde durdu.
Heidi ve Raphael şoka girmiş bir şekilde kalakalmıştı.
Kral yavaşça arkasını döndüğü sırada yaklaşıp ona seslenen kişiye bakmak için yaklaştı. Daha önce hiç karşılaşmadığı bir suratla tanıştı. Esmer teni ve çekik gözleri olan, göz kapaklarını boyamış biriyle.
Magnus onun yüzünü ilk gördüğü sırada böyle bir kral beklemiyordu.
Uzun boylu, siyah saçları ve ela gözleriyle hayatında gördüğü en çekici erkeklerden biri olmalıydı. Ama Magnus bu düşünceleri anında aklından attı ve kral tam önünde durduğu vakit kendini yere attı.
Kralın çevik ve hızlı hareketleriyle onu yakalayacağını biliyordu. Bundan en ufak bir şüphesi olmamıştı. Veliaht prensler doğdukları andan beri savaş eğitimi alır ve refleksleri diğerlerinden çok daha güçlü olurdu.
Alec Magnus'ın belini sıkıca kavradığında ikisinin gözleri tekrar buluştu.
Magnus son bir hamlesini yapmak için dudaklarını araladı. "Alexander..."
Başı arkaya gittiği sırada Alec öylece gözlerine bakıyordu.
Az önce yaşadıklarının verdiği durgunlukla bayılan güzel yüzün ifadesine baktı. Cariyenin bayılmasıyla kral Raphael'i çağırdı. "Raphael, revire götürün onu." dedi. Raphael kralın sözünü ikiletmeden hızlıca Magnus'ı kucağına aldı ve Heidi ile beraber revire gitti.
Aradan geçen zaman sonra Heidi onu uyandıracak özel bir iksir bulmuştu. Magnus'ın burnuna yaklaştırıp koklattığında Magnus anında uyanmıştı.
Raphael daha onun konuşmasına bile fırsat vermeden bağırmaya başladı. "Sen aklını mı kaçırdın? SEN KİM KRAlI ÇAĞIRMAK KİM? SEN KİM KRALIMIZ ALEC'E ALEXANDER DİYE SESLENMEK KİM HA? BU NE HADSİZLİK!" dedi Raphael.
"Onu zindana atmalı mıyız?" diye sordu Heidi.
"Olmaz, hala hasta olabilir. Bu kadar dikkat çekmeseydi belki çoktan onu başka bir yere yollamıştık." dedi Raphael.
"Ne olduğunu hatırlamıyorum," dedi Magnus yorgun bir sesle "Ben ne yaptım?" dedi.
"Numaralarını kendine sakla cariye." dedi Heidi. "Burada her istediğin kişiyi öylece kandırmazsın." dedi.
Magnus yalancıktan öksürmeye başlayıp boğazını tuttu. "Üzgünüm," diye rol yaptı. "Başım o kadar çok döndü ki." dedi.
"Kral bizi çağırıyor olabilir," dedi Heidi. Daha sonra koridor bekçilerine seslendi. "Şu siyahi kızı getirin, cariyenin başında durup göz kulak olsun." dedi. "Ben de bir hekim çağırayım." dedi Raphael.
Raphael ve Heidi daha fazla zaman kaybetmeden reviri terk ettiler. Catarina yanına geldiğinde şaşkınlıkla ona baktı. "Magnus," dedi Catarina. "Ne yaptın sen! O yaptıklarında neydi şimdi?" dedi yanına otururken.
"Buna dikkat çekmek derler." dedi Magnus. "Ve ben bunun ustasıyım." dedi.
-
Sen bir piçsin magnus ama seni seviyorum fjfjfjf.
-bahsettiğim şarkı burada-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Glorious Malec
Fiksi PenggemarAlicante topraklarında esir düşmüş bir prens, ve o toprakların kralı ile yaşadığı aşk hikayesi. Shadowhunters fanfiction'dır. 18/09/19 01.34