Bölüm Beş: "Altın Kafes"

856 102 39
                                    

Vote
Ve
Yorum
Atmayı
Unutmayın

🌚

Hekimler bizi muayene etmeye çalıştığında cıngar çıkarmıştım.

Bizi tek tek soyup her yerimize bakıyorlardı. Bunu teke tek yapsalarda inanılmaz derece rahatsız olmuştum. Aynı damızlık hayvan muamelesi görüyorduk. Hekimlerden biri beni çekmek istediğinde elimden geldiğince bağırdım. "Çek elini kadın! Hayvan mıyız biz!"

Ancak ne kadar dirensem de kollarımdan tutup bedenim her yerini kontrol ettiler. Bir ara tekmeler savurduğumu hatırlıyorum. Daha sonra sakinleşmem için bir şeyi bana zorla içirtmişlerdi. Dediklerine göre kan dolaşımını yavaşlatıp insanı sakin kılan bir zıkkımış ama onları pek dinlediğim söylemezdi.

Kendime geldiğimde bizi yıkanmamız için hamam bölümüne aldılar. Burda herkes kendini temizleme fırsatı buluyordu. Kadınlar ve erkekler olarak iki farklı bölümde ayrılmıştık. Kendime gelebilmem için zorla temizlenmeye çalıştım ama tek kelime etmeden öylece durdum.

Daha sonra bize kurulanmamız için temiz havlular ve yeni kıyafetler verdiler. Hepimizinki aynı renkti. Beyaz ve mavi kızlar, beyaz ve altın sarısı rengi erkekler için seçilmişti.

Herkes kendini hazırladıktan sonra Santiago denilen herif ve onun seks kölesi olduğunu tahmin ettiğim Lewis yanlarında sarışın bir kızı getirerek kapıdan geçtiler.

Onlar içeri girince herkes toparlanıp sıraya girdi. İstemeden de olsa bende yerimi almıştım.

"Ben Heidi, Kraliçe Maryse'in baş hizmetçisiyim. Sizin eğitiminizin gözetmeni ben olacağım. Kuralları anlamanız için Raphael Santiago'yu pür dikkat dinleyin."dedi, ardından Santiago'yla bakıştı ve Santiago duruşunu dikleştirdi.

"İlk kural; saraydan dışarı çıkmanız yasak. İkinci kural; Yatma saatinden sonra ortalıkta dolaşmak yasak. Kraliyet ailesinden biriyle göz göze gelip konuşmak yasak..."

Ben de kraliyet ailesindemin seni salak.

Ama bunu söylemeyecek kadar akıllıyım. Eğer bunu bilselerdi tanrı bilir o adamlar bana neler yapardı.

"... Kralımız yanınızdan geçerse eğer destur çekilir ve yüzünüzü kaldırmadan önünde sessizce eğilirsiniz. Eğitmenlerinizle ya da birbirinizle ilişkiye girmek yasak. Bu öğrenilirse saraydan atılırsınız. Bağırıp çağırmak ve kavga etmek yasak. Anlaşılmayan bir şey var mı?"

Yasak yasak yasak.

Şimdiden burada çürüdüm.

"Kralın cariyesi olmak bir lütuftur." Dedi Simon. "Burada çoğu kasaba halkından daha iyi şartlar altında bakılacaksınız. Üç öğün yemeğiniz olacak, şenliklerde kral için gösteriler düzenleyeceksiniz. Eğitileceksiniz. Sizin yerinizde olmak isteyecek çok fazla kişi var. Bu yüzden bu şansınızı doğru kullanın." Dedi Simon.

Kulağa köle olmak gibi geliyor.

"Eğer alımlı ve iyi olursanız belki kral da sizi beğenir ve Altın Yol'dan geçersiniz. O zaman yediğiniz önünüzde, yemediğiniz arkanızda olur. Üst kata gözdeler sınıfında kendi dairenize çıkarsınız. Bir de krala evlat verdiniz mi bu sarayda sizden iyisi yok. Kraliçemiz ve kral sizi altınlara boğar." Dedi Heidi.

Şu ana kadar bu saray hakkında aklımda birkaç fikir edinmiştim.

Şimdiye kadar bu sarayda geçirdiğim vakitte kimse -zorunlu olmadıkça- şiddete başvurmuyordu. Diğer fikrim ise, kralın hem erkeklerden hem de kadınlardan hoşlandığıydı. Eğer dedikleri kadar önemli bir şeyse bu eğer, bu fırsatı kullanabilirdim.

Üst kattaki güzel giyinmiş bazı kadın ve erkekler bizi meraklı gözlerle izliyordu. Demek bunlar gözdelerdi. Kralın gözdeleri. Bizi inceleyip aralarında fısıldaşıyorlardı.

Ama etrafta hiç çocuk görmüyordum.

Heidi aklımı okumuş gibi devam etti. "Şu ana kadar kralın hiç çocuğu olmadı. Şans yüzünüze güler ve belki veliaht prenslerden birini siz doğurursunuz." Dedi.

Konuşmaları bittiğinde bize yemek yememiz için biraz zaman verdiler ve gittiler.

Odanın bir köşesine geçmiş öylece otururken siyahi bir kız elindeki bir kase çorbayla yanıma geldi. "Merhaba." Dedi kız.

Ona cevap vermedim.

"Aç olabileceğini düşündüm." Dedi ve kaseyi bana uzattı. Kaseye şöyle bir yan bakış attım. "İsmim Catarina." Dedi. Ardından benim ismimi söylememi beklercesine yüzüme baktı.

"Magnus." Dedim ve elindeki kaseyi alıp içmeye başladım. Tadı fena değildi.

"Memnun oldum. Gemide çok fazla olay çıkardın, şimdi daha iyi misin?" Dedi ilgiyle.

"Buradan kurtulduğum an daha iyi olacağım." Dedim.

Catarina etrafı şöyle bir bakındı. "Biliyor musun, burası o kadarda kötü görünmüyor. Birazda olayların iyi tarafından bakmak lazım." Dedi.

"Olayların iyi tarafı mı?" Dedim tek kaşımı kaldırırken. "Bu İdris'liler bizi kaçırdı!" Dedim.

"Bizi İdris'liler değil Thule'lüler kaçırdı. Alicante'de şu ana kadar kötü bir davranış gördün mü?" Dedi.

Dediklerinin doğru olması sinilerimi bozmuştu.

"Yine de burada kendi isteğimle bulunmuyorum. Bu alçakça." Dedi kollarımla bacaklarını sararken.

"Buraya Kralın cariyesi olmak için soyluların geldiğini duymuştum. Ama kral oldukça seçiciymiş." Dedi Catarina.

"Bir adamın sadece cinsel zevklerini tatmin etmek için sıraya girmek mi? Hemde bir soyluyken? Tamamen saçmalık." Dedim çorbayı bitirirken.

"Sadece cinsellik için değil. Cariyesine nikah kıyan krallarda var." Dedi Catarina.

"Bana neden kralı savunuyorsun?" Dedim öfkeyle ona dönüp.

"Kimseyi savunduğum yok. Sadece doğruları söylüyorum." Dedi Catarina tepkime şaşırıp.

"Kral hakkında olan düşüncelerini kendine saklasan iyi olur çünkü elime geçen ilk fırsatta boğazına yapışacağım." Dedim.

Catarina sesini alçalttı. "Sessiz ol, bizi biri duyabilir." Dedi etrafı kolaçan edip.

"Belki beni öldürürler ve buradan kurtulurum ne dersin?" Dedim ciddi bir tavırla.

"Önceki yaşantın çok iyi olmalıydı ki şu ankinden memnun değilsin." Dedi.

Zeki kızsın, buraya gelmeden önce bir prenstim ben. Ama bunu sana söyleyemem.

"Konu bu değil, bir önceki yaşantımda özgürdüm. Burada ise özgürlüğümü elimden alıp beni bu altın kafese tıktılar. Ama sana yemin ediyorum Catarina, buradan kurtulacağım. Ölü ya da diri."

-
Magnus'a bu lafları yedirtmek için sabırsızlanıyorum 🥰

Glorious MalecHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin