Yorum atmayı unutmayalım ❣️
-
Gece herkes uyuduğunda elimden geldiğince sessiz bir şekilde aynayı ikiye böldüm ve kırılan parçaları ellerimin kesilmesine razı gelerek iplerimi çözdüm.
Yavaşça ayağa kalktığımda tahtaların gıcırdamamasına dikkat ederek etrafı kolaçan ettim ve hızlı adımlarla dışarıya baktım. Bir kutlama yapılıyor olmalıydı ki havai fişekler gökyüzünü aydınlatıyordu. Yeni kral adına kutlama olmalıydı.
Hükmün kısa sürsün lanet olası.
Daha fazla vakit kaybetmeden bir şeyler yapmalıydım. Bu yüzden içeri biri girmeden önce hızlıca kapıyı açıp dışarı çıktım. Bir planım yoktu ama ne yapacağımı biliyordum. Eğer bu gemiden kurtulursam geri kalanı için endişelenmem gerekmezdi. Sadece gemiden atlamalıydım.
Etrafa baktım ve mürettebatta kimsenin olmadığını gördüm. Kimsenin olmaması garipti, belki onlarda bir kutlama yapıyordu.
Bir saniye sonra çıkan kahkaha sesleri tezimi doğruladı. Her tarafı hemen kontrol ettim ve gördüğüm en yakın yere doğru koştum.
Özgürlük sadece birkaç adım uzağımdaydı.
Ama fazla uzaktaydı. Ben daha ne olduğunu anlamadan biri beni sıkıca tutmuştu."Bırak beni!" Diye bağırsamda bir işe yaramadı.
"Debelenmeyi bırak kaltak herif." Dedi adam. Bu adamı daha önce hiç görmemiştim. Gemide gördüğüm diğerlerinden daha büyük ve güçlüydü. Kollarında bir sürü dövme vardı. Bu benim son kaçma fırsatın olabilirdi bu yüzden aklıma gelen ilk şeyleri yaptım. Elini ısırdım ve cevizlerine bir tekme attım.
Adam acı içinde inlerken yere düştüm ve ayağımı burktum. Kalkmak için içimde enerji bulmaya çalışıyordum ama elimden gelmiyordu.
Ellerimi kendime destek yapıp kalkmaya çalıştığım sırada adamın arkadaşları hızlıca geldi ve beni yerde sürükledi. Bana küfürler ve hakaretler ederlerken rastgele tekmeler savuruyordum. Bir daha oraya dönemezdim. Ölürdüm daha iyi.
"Mahkumu al ve kafese kilitle." Dedi başlarındaki adam. Ben çırpınmaya devam ederken diğerler beni taşımaya çalışıyordu. Biri beni kaldırmaya çalışırken ayağımın çok acıdığını hissederek bağırdım. Bir sorunum olduğunu görselerde bir şey demediler.
"Yalvarırım beni öldürün." Diye bağırdım. Daha fazla dayanamıyorum. Bu acı ve sefalet beni bitiriyordu.
"Bırakın öleyim de kurtulayım buradan!" Dedim gözyaşlarımın arasından. Belki aralarından bazıları bana acımış olabilirdi ama çoğunluğu için aynısı geçerli değildi. Beni aşağıya götürüp diğer esirlerin yanında duran boş parmaklıklara kapattılar. Bu sırada herkes uyanmıştı.
Kapımı kilitlerlerken bütün gücümle bağırdım. Hem ayağımın hem de kurtulamamın acısı bütün bedenimi yakıyordu. Eğer ben huzurla uyuyamazsam buradaki kimseyi uyutmayacaktım.
Belki de fazla erken konuşmuştum çünkü içlerinden biri pembe renkli bir sihir tozunu üzerime attı. Bu sihri biliyordum. Aniden uyutan bir sihir tozuydu bu ve hemen etkisini göstermeye başlamıştı bile.
Uyumamak için bütün gücümle bağırdım. Ama elimden bir şey gelmedi ve karanlığa doğru yürüdüm.-
"Beni dinleyin! Bundan sonra Alicante Sarayı'nda olacaksınız." Dedi beyaz tenli ve kumral saçlı bir oğlan. Bizden kaç yaş büyüktü, hatta bizle yaşıt mıydı emin olamıyordum. Emin olduğum tek şey o mutlu gülümsemesinin ortasına bir tane yumruk geçirmek istememdi.
Gülümsemesinden ortaya çıkan sivri dişlerine bakılacak olursa bir vampirdi. Alicante Sarayı'nda her türden kişi olduğunu duymuştum.
"Burada uymanız gereken kurallar olacak. Hepsini size ayrıntılarıyla açıklayacağım ama öncelikle bilmeniz gereken kuralları sayıyorum. Benim ismin Simon Lewis. Bana Efendi Lewis diyeceksiniz, burada kurallar böyle, gerçi bunu pek istediğimden değil ama neyse. Sizler kralın yeni hizmetkarları olacaksınız. Yeteneklerinize göre sınıflandırılacaksınız ama hepiniz aynı yerde olacaksınız. Hepiniz kralın hareminde kalacaksınız.
Harem mi?
Bu orospu çocuğu şaka yapıyor değil mi?
Sakinliğimi korumam lazımdı ama sakin kalamıyordum. Eğer ayağım bu kadar ağrımasaydı buradan hızlıca kaçar ve arkama bakmadan koşardım.
Hepimizi sıraya dizmişlerdi ve sarayın girişinden az ötesinde durdurmuşlardı. "Yeni olduğunuz için bir takım sağlık kontrollerinden geçeceksiniz ve size temizlenmeniz için zaman verilecek. Ayrıca sakın unutmayın ki-"
"Dediklerimizden dışarı sakın çıkmayın." Diyerek içeri başka bir vampir girdi.
Bu Lewis denilen adama hiç benzemiyordu. Tek ortak noktaları beyaz tenleriydi ama bu adamın saçları kuzguni siyahtı. Gözleri de aynı siyahlıkta bakıyordu ve Lewis denilen adamdan daha yapılıydı. Diğeri beyaz - krem renkli kıyafetler giyinmişken bu adam baştan aşağı siyahtı ve ben onun tarzını daha çok sevmiştim.
Siyahlı adam ellerini arkasından bağladı ve bizi üstünkörü süzdü. "Benim adım Raphael Santiago. Eğitmenlerinizden biri de ben olacağım. Lewis size kibar davranıyor olabilir ama sakın benden aynı davranışları beklemeyin." Dedi buz gibi bir sesle.
"Eğitmen mi? Eğitilecek miyiz?" Dedi siyahi kız.
"Ben sana söz hakkı vermeden asla bir daha konuşma." Dedi Raphael denilen adam. Lewis ve bu adam kesinlikle iyi polis ve kötü polis gibiydiler.
Simon Lewis ortalığı yatıştırmak için hemen araya girdi. "Efendi Santiago'nu demek istediği şu ki evet, sizi burda görgü kurallarına göre bir takım dersler vereceğiz. Ama öncelikle sizi hekimlere götüreceğim. Şimdi sırayı bozmadan ve başınızı kaldırmadan beni izleyin. Etrafa çok bakmayın ve sadece dediklerimize uyun." Dedi. Ardından arkamızdan gelmemizi emreden bir işaret yaptı. Sıranın en önünde Simon denilen adam yürüdü ve sıranın arkasını kontrol etmek için en sondaki kişide Santiago'ydu.
Burada ki günlerimin hiç kolay olacağını sanmıyordum.
-
Oy kullanmayı unutmayalım 💫Gelecek bölümde neler olacak sizce? Önerisi olan var mı? 😏
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Glorious Malec
Fiksi PenggemarAlicante topraklarında esir düşmüş bir prens, ve o toprakların kralı ile yaşadığı aşk hikayesi. Shadowhunters fanfiction'dır. 18/09/19 01.34