Bölüm Dokuz: "Yeni Gözde"

1K 81 46
                                    

İnstagram: shadowhunterstv.turkey

Diğer Malec kitaplarım Always, Sevda ve Rüya ile yazdığım Can You Feel the Love Tonight ve Malec Aşkına'ya bakmayı unutmayın 🧚🏻‍♂️

Arkadaşlar neden bölümler geç geliyor diye sıkıldığınızın farkındayım ama şu aralar acayip bir boşluktayım. Yapacak bir sürü işim var ama yapmaya zamanım yok. Baya yıkık bir dönemdeyim anlayacağınız normalde de sık bölüm atan biri değilim zaten ama bu seferki baya geç oldu. Napalım bi rainbowandcandies hızında olamıyorum kdndkdn

Dipnot: Benim adım Asya değil Zeynep geçen bölüm cevap verdiğim bir okurum adı Asya'ydı sanırım siz yanlış anlamışsınız 🌿

İyi okumalar 🌼


-
İki gün.

Tam iki gündür bu odadan çıkmadım.

İki gündür burada deliler gibi sevişiyorduk.

Ve galiba çok abarttık.

Ama ikimizde maymun iştahlının önde gideniydik.

"Kralım." Dedim omuzlarından mesaj yaparken. Omuz kasları kaskatıydı. Ellerim sıcak tenine değince soğukluğunu hissetmiş olmalıydı ki kısa bir an ürperdiğini ve vücudundaki tüylerin titrediğini gördüm.

Masaja devam ederken başını geriye doğru attı.

Dün uyandığımda her şey sanki bir rüya gibi gelmişti. Ama aslında olanların hepsi gerçekti ve Alec yanıbaşımda uyuyordu.

Melek gibi uyuduğunu görmek beni derinden etkilemişti. Saçlarıyla oynama isteğimi bastırmadım ve ellerim onu uyandırmamak için nazikçe buklelerine gitti.

Gözlerini açtığında göz bebekleri daha önce hiç olmadığı kadar yeşil duruyordu. Ela gözlülerin bir diğer güzel yanıydı bu. Farklı ışıklarda gözleri farklı tonlarda gözüküyordu.

"Günaydın," demiştim ona bakıp. "Kralım."

Alexander yavaşça güldü. "Günaydın." Dedi. Ardından masasında duran saatine baktı. Antika saatin tık tıkları zorda olsa duyuluyordu.

O anın gitmemi isteyeceği an olduğunu düşünmüştüm ama öyle olmadı.

Bana onun yerine kahvaltı yapmak isteyip istemediğimi sormuştu.

Cevabım elbetteki evetti. Deli gibi acıkmıştım. Bütün gece boyunca sevişmiştik ve sabaha karşı yorgun düşüp uyuyakalmıştık. Dokuzda kalkabilmemiz bile bir mucizeydi.

Kahvaltıdan sonra Alec'in hizmetlilerinden biri kapıyı tıklatmıştı. Hizmetli selam verdikten sonra onun günlük planı söylemek üzereydi ki Alec onu elini kaldırarak sözünü kesti. "Bugünlük izinlisin Raj," dedi Alec. "İstediğini yapabilirsin."

Adını öğrendiğim adam itiraz etmek üzereydi ki mesajın çok açık olduğu kanısına vararak bana baktı.

Yüzündeki kin ve şaşkınlık ifadesinin oluşumunu izlemek oldukça keyifliydi. Fazla keyifli.

"Peki efendim." Dedi Raj ve tekrar saygı duruşunda bulunarak gitti.

Kapıyı arkasından kapattığı sırada gülmemek için kendini zor tuttum.

"Bu da ne demekti şimdi?" Dediğim sırada Alec bana baktı. Kahvaltı masasını toplaması için içeri hizmetlilerinden birkaçını çağırdı. Masa toplandığı sırada uyandığında üzerine geçirdiği geceliğini tutup çıkardı. "Banyo yapıyoruz demek." Dedi Alec. Bakışları gece parmağını emdiğim anda oluşan ifadesini andırıyordu. Sert ve seksi.

Alec ile banyo yapmak sandığımdan daha erotik bir hal almıştı. Sıcak buhar ve öpücükleri nefes almamı zorlaştırmıştı. Ancak şikayetçi miydim? Asla.

Banyodan sonra kurulanmam için bana bir havlu verdiğinde çekmecesinden bir küçük bir şişe çıkardı benim için. Yatağında oturup saçlarımı kuruluyordum.

Şişeyi alıp bana uzattığında içindeki şeyi incelemeye başladım. "Nedir bu?"

"Hamile kalmaman için." Dedi Alec düz bir ses tonuyla konuşup. "Yoksa aksini mi tercih ederdin?"

Bunu söylerken üzerine doğru eğilmiş ve ela gözlerini benimkilere dikmişti. Yüzünde küçük bir sırıtış vardı. Alec'in şaka yaptığını anlayacak kadar tanımıştım onu. Her ne kadar sadece iki gündür iletişimimiz olsa da.

"Kralım ne derse o." Dedi gülerken. Uzanıp dudaklarına bir öpücük vermek için giyindiği gömleğin yakasından tutup üzerine çektim onu. Öpüşmemiş kısa ve haz dolu olsa da belli ki Alec'in yetişmesi gereken bir yer vardı.

"Gitme." Dedim ona bakıp. Yavru bir kedi gibi göründüğüne o kadar emindim ki.

Alec'in dudakları kıvrıldı ama sonuç çok açıktı. "Artık gitmeliyim." Dedi. Saat 11'e geliyordu. "Raj'ı seni götürmesi için çağıracağım." Dedi.

Üzgün bir şekilde başımı sallamakla yetindim. "Pekala." Dedim sadece.

Alec daha sonra gitti ve bir kaç dakika sonra Raj denen herif kapıyı tıklatarak içeri girdi. "Magnus Bane," dedi. "Beni takip edin."

Harem kapısından içeri girdiğimde bütün gözlerin merakla bana çevrilişini zevkle izledim. Yanıma ilk gelen Catarina oldu. "Magnus!" Dedi Cat.

"Nerelerdeydin?" Diye devam etti. Yanına haremden tanıdığım birkaç tanıdık yüzde gelmişti.

"Nerde olacak, kralın yanında tabi." Dedim umursamaz bir tavırla.

"İki gündür oradaydın Magnus, anlatsana nasıl gitti bakalım geceniz?" Dedi başka biri. Bu çocuğun adını hatırlıyordum sanki. Underwell? Underhill?

"Anlatılması gereken bir şey yok." Dedim sırtımı dikleştirip yüzlerine tek tek bakarken.

"Her şey tam da düşündüğünüz gibi."

-

"Prens Jace, kralımız sizi çağırıyor." Dedi Raphael önünde saygıyla eğilirken.

Jace okuduğu kitabı yerini geri bıraktı. "Sonunda birileri işine geri dönmeyi düşünmüş." Diye kendi kendine düşündü Jace. "Anlatsana Raphael. Şu cariyeyi?" Dedi Raphael.

"Size anlattığımdan fazlasını öğrenemedim efendim. Ağzını bıçak açmıyor geçmişi hakkında. Ancak ben düşündüğümüzden daha da farklı biri olduğunu düşünüyorum." Dedi Raphael.

Jace her ihtimale karşı iç cebinde bir Herondale bıçağı bulundururdu. Dün gece yatağının kenarına bıraktığı hançeri tekrar göğüsündeki iç kısma yerleştirdi.

Raphael ile birlikte sarayın toplantı bölümüne ilerlediler. Bugün hava bulutlu olsa da zaman zaman güneş açıyordu. Raphael her zaman olduğu gibi haklın isteklerini ve sarayın ekonomik durumu ile ilgili kısa bir özet geçiyordu.

Büyük, altın ve kırmızı renklerle boyanmış bir at arabası ve sekiz atlı sarayın bahçesine girmişti. "Kim geliyor Raphael?" Diye sordu Jace.

"Fairchild ailesinden Prenses Clarissa Adele geldi efendim. Anneniniz Maryse'in daveti ile burada." Dedi Raphael.

Jace bahçenin ön kapına doğru ilerlediğinde Raphael de onu takip etmişti.

Kalbi deli gibi atıyordu. Onu uzun zamandır görmemişti. Belki yüzü değişmişti. Hareketleri. Tavırları... onu yeniden görmek istiyordu.

Kalbi hızla atarken kapıya ulaştığında Clary çoktan kapının önünden durmuş Jace'i bekliyordu.

Kan kırmızısı bir ruj, siyah bir far... keskin yüz hatları... ama aynı kızıl saçlar ve aynı bakış.

Siyah, kırmızı işlemeli uzun bir elbise.

Jace bir şeyler söylemek için ağzını açmak istemişti ama ne söyleyeceğini bilmiyordu.

Clary ondan önce davrandı. "Merhaba Jace."

Glorious MalecHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin