1. BÖLÜM
Bazen sadece yazmak istiyor insan, sadece ağlamak istediği gibi. Parmaklarının arasında sıkı sıkıya kavradığı kaleme gözyaşlarını silmek, satırlarının arasına acılarını doldurmak, bütün yükünü hafifletmek istiyor. Cümleye nasıl başlanacağını bilemeyen acemi bir yazar gibi tıkanıp kaldığı için de ne acılarına son verebiliyor ne de kaleme gözyaşını akıtabiliyor. Tek yapabildiği boş bir duvara gözlerini dikerek kulaklarına dolan müzikle ciğerlerini doldurmak oluyor.
Yazmak istedim.
Sadece yazmak.
Ve sadece ağlamak.
Satırlarımın arasını acıyla doldurmak, yükümü hafifletmek istedim.
Acemi değildim ama ne yazabildim, ne ağlayabildim.
Öylece boş duvara baktım.
Sadece baktım. Neden baktığımı bilmeden. Ne hissetmem gerektiğini bilmeden.
Arka fonda çalan müzik insanı keyifliyken daha da keyiflendiren, keyifli değilken havayı iyice bozan bir müzikti. Rakı bardağını masadan kaldırıp dudaklarıma yaklaştırdım.
Havam, iyice bozulmuştu.
İzmir'in akşam ayazı omuzlarımdan içeri süzüldü. Elbisemin eteklerini uçuşturdu. Denizin dalgaları her kıyıya vurduğunda çıkardığı o rahatlatıcı ses bir nebze olsun hoşuma giderek keyfimi yerine getirdi.
"Bahar? Yine kurulmuşsun kendi köşene."
Yerimde dikilip bana sevecen bir şekilde bakan meyhanenin sahibi Peyami Abi'ye gülümsedim.
"Öyle oldu. Eşlik eder misin bana Peyami Abi?"
Samimiyetinin gözlerine ulaştığı gülümseme ile yavaşça karşımdaki boş sandalyeye oturdu. Önünde ters duran bardağı düzelterek önüme iteledi.
"Doldur bakalım. Hayırdır? Yalnızlığı seversin sen."
"Bu gece son gecem. Gidiyorum buralardan."
Anason kokusu buram buram burnuma gelirken, suyu ekledim. Peyami Abi bardağı aldı.
"Tokuşturalım o zaman. Bu gece sana kaldıralım."
Kaldırdığı bardağına bardağımı tokuşturduğumda, ufak bir yudum aldım. Kafam denize doğru dönükken, Peyami Abi'nin bana baktığını hissetsem de ona dönmedim. Dönersem dökülürdüm. Dönersem, karafakiye dönerdim.
Peyami Abi, pek de yaşlı sayılmazdı. Otuz sekiz yaşındaydı. Yıllar omuzlarına öyle bir çökmüştü ki, genç yaşına rağmen elli yaşında bir adamın çizgileri vardı yüzünde.
"Bu gidişin bir dönüşü var mı güzel Bahar?"
"Hayat, Peyami Abi. Hayat."
"Yine de bana veda etmeye geldiğine sevindim."
Burada tanıdığım sadece tek bir insan olduğunu, onun da kendisi olduğunu söylemedim.
Söylemedim ama bakışlarımdan anladı.
Bu şehir yabancıydı bana. Buruk tebessümümüz dudaklarımızda çiçeklendiğinde derin bir nefes çekti ciğerlerine Peyami Abi.
"Bahar? Bu masada bazen diller konuşur, çoğu zaman gözler. Bazen saf acı vardır hissedilen, bazense sevdiğinin bir çift sözü bu masada. Benim masamda hep saf acılı sevdiğimin bir çift sözü vardı. Bu zaman kadar herkes okuyamadı öyle gözlerimden benim sevdalı acımı. Çoğu kişi dile dökmemi bekledi. Beni anlayan tek tük kişilerdensin. Çünkü benim gözlerimde ne varsa hepsi senin gözlerinde. Gözlerin anlatmaya çalıştı bu zamana kadar. Onlar sussun diye hep denize çevirdin kafanı. Biri gelsin seni dinlesin istedin ama bunu kimseden beklemedin. Saf acı da var sende, sevdiğinin bir çift sözü de. Sen, güzel bir elvedayı hak ediyorsun küçük kızım. Belirsizlik denizlerinde kulaç atıp kurtarılmayı beklemeyi değil, o denizlere veda etmeyi hak ediyorsun.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiralık Umutlar
Подростковая литератураYapılacak hiçbir şey yoktu. Elim kolum bağlı, öylece oturmaktan başka çarem yoktu. Kelimeler dudaklarıma ulaşamadan genzimi yakarken, kalbimi nasıl da dağlıyordu. İnsan, sevdiğine yalan söylemeyi nasıl da kabullenmek zorunda kalıyordu? Kalıyordu işt...