🔊 Alan Walker - Different World
Esen rüzgarla ceketime iyice sarıldım. Havanın soğuk olmasını seviyordum aslında. Üşümeyi seviyordum. Sonbaharı seviyordum. Karanlık ve soğuk olan her şeyi seviyordum.Ama birgün hayatıma güneş gibi girmiş ve ısıtmıştı beni. Hatta o kadar ısıtmıştı ki kavrulmuştum ona karşı. Sesimi çıkarmayı geç tepki bile veremiyordum onu görünce.
Gülüşü kadar yumrukları da acıtıyordu canımı. Çenem kopsaydı da söylemeseydim ona gerçekleri diye düşünüp dururdum hep o yumruklar yüzüme inerken.
Okulun bahçesinden içeri girerken bilerek onların oturduğu kamelyaya bakmamaya çalıştım. Onun ve grubunun üzerimde olan bakışlarını hissetsem de sanki onları görmemiş gibi davranıp okulun binasına doğru yürüdüm.
Hazır yürürken olanları anlatayım size. Ben Jung Wooyoung, Choi San piçine fena halde aşık olmuştum. Nerden bulduğumu bilmediğim cesaretle itiraf bile yapmıştım. Hemde tüm okulun önünde. Gay olmayı geç biseksüel bile olmayan San ise oracıkta ağzıma sıçmıştı. Tek bu da değil oracıkta beni gebertesiye kadar dövdüğü yetmemiş gibi beni nerde tek görse -öğretmenlerin olmadığı bir yerde, genelde tuvalette- dövmeye devam ediyordu. Beni ilk dövdüğü zamanı bazen haklı bulsam bile başka zamanlarda neden dövdüğü hakkında bir fikrim yoktu. Homofobik değildi. Sadece orospu çocuğunun tekiydi.
Şimdi soracaksınız madem bu çocuğu seviyorsun neden anasına bacısına sövüyorsun diye. Söylüyeyim hemen. Kantinde beni dövdüğü gün hocalar tarafından ayrılmış birde ceza yemiştik. Kavganın nedeni sorulduğunda sırıtarak " Bu piç beni seviyormuş." diyip hocalardan bir ceza daha yiyen San yüzünden okulumuzun idaresi bu konuyu babama anlatmış " Benim bir ibne oğlum olamaz" diyen babam ise beni evden kovmuştu.
Parasızlıktan zar zor bir yurda yerleşmiş ve yine parasızlıktan sigarayı bile bırakmıştım. Hayatıma hep kötülük getiren San bana dolaylı yoldan yardım edip sigarayı bırakmamı sağlamış ve bana ilk ve son iyiliğini yapmış bulunmuştu.Gerçi bulsam yine içerdim sigarayı. Alışmıştım bir kere sigara içmeye. Aynı San'ı sevmem gibi. Alışkanlıktı San bana. Bırakamıyordum onu da aynı sigara gibi. Elimde olsa onu sevmeyi şimdiye kadar bırakırdım.
Sınıfa girdiğimde gözüm Yeosang'ı aramıştı. Tek arkadaşım oydu. Ortaokuldan beri arkadaştık. Hayatımda iyiye giden tek şey ise Yeosang'la olan arkadaşlığımızdı sanırım. Onu arka sıraların birinde Seonghwa ile yiyişirken gördüm. Şanslı köpek. Seonghwa hem yakışıklı hem de zengindi bir de San'ın arkadaşıydı. San'ın homofobik olmadığını buradan biliyordum. Eğer homofobik olsaydı Seonghwa ile yakın arkadaş olmazlardı. Yeosang gerçekten şanslı bir köpekti. Ben San'a itiraf etmeden birkaç gün önce o Seonghwa'ya itiraf etmişti. Hem de benimkiyle aynı şekilde. Tabi Seonghwa onu dövmek yerine numarasını vermiş birkaç güne de sevgili olmuşlardı. Sanırım bende bunun gazına gelip yapmıştım itirafı. Tabi bana verilen numara değil yumruk olmuştu o ayrı.
Yiyişmeyi bırakıp bana bakan Yeosang'a " Sevgilin var diye her an yiyişmek zorunda mısın" bakışı atıp çantamı onun yanına, sıraya fırlatmıştım. En sevimli haliyle gülerek omuzlarını silkti.
Mesanemi boşaltmak için sınıftan çıktığımda koridordakilere bir göz gezdirdim. Yine her zamanki gibi hocalara ayak üstünde soru soran inekler dışında bir şey yoktu. İçimin rahatlamasıyla tuvalete doğru yürüdüm. San'a aşık olduğumu itiraf etmemden bu yana sadece onun tarafından şiddete uğramamıştım tabi. San'dan hoşlanan birkaç sürtük tarafından tehdit ve uçkuruna düşkün birkaç erkek tarafından da tecavüz edilmeye çalışılmıştım. Tabi onlara San'a karşı olduğum kadar sessiz kalmıyordum. Yine de temkinli olmalıydım. Götü korumak gerekirdi sonuçta. Tuvalete vardığımda içeriye bir göz attım. Elini yıkamadan çıkan bir oğlan dışında olağanüstü bir şey olmadığına karar verdikten sonra kabinin tekine girip fermuarımı indirdim. Yan kabinden gelen sigara dumanı iştahımı kabartsa da umursamamaya çalışarak işime devam ediyordum ki kulağıma gelen tanıdık sesle irkildim.Başta yan kabinden geliyor sansam da dışarıdan geldiğini anladığımda dışarıya kulak kesildim. Bu San ile Seonghwa'nın sesiydi.
"Abi çocuk evden atılmış diyorum. Barın tekinde şarkı söylüyerek kazanıyormuş parasını. Sen ise çocuğu her gördüğün yerde dövmeye çalışıyorsun. Ona çok benzediği için hem de. Ne suçu var çocuğun? Bırak da normal bir liseli gibi hayatını yaşasın. Yolda yürürken kırk kere arkasına bakıyor çocuk korkudan."
Benden bahsettiklerini anlamamak için gerizekalı olmak gerekirdi.
Seonghwa sözlerinin ardından kafamda birsürü soru işareti bıraksada aklım son cümleye gitmişti. Yolda yürürken korkudan kırk kere arkama bakmıyordum tamam mı? Hem kime benzememden bahsediyorlardı be?
Ben Jung Wooyoung, Tanrı tarafından özenle yaratıldığıma emindim. Ben kimseye benzeyemezdim. Eğer birini bana benzeteceklerse kıçıma benzetebilirlerdi tabi. Gerçi güzel kıçım vardı. O yüzden bu seçenek de olmazdı.Kitlemeyi unuttuğum kapı aniden açıldığında çoktan işimi bitirip fermuarımı çektiğime şükrettim. Yoksa benim küçüğü suratıma sinirle bakan San görebilirdi.
🌈
ŞİMDİ OKUDUĞUN
greek god | woosan
Fanfiction"Bembeyaz hayatıma en çok da morunla gökkuşağı olduğun için teşekkür ederim Jung Wooyoung." Angst. Düzyazı. Tamamlandı.