e l e v e n

1.7K 235 95
                                    

🔊 Amber Liu - Hands Behind My Back

Bara girdiğimde Baekhyun'un 'Her şeyi gördüm' temalı bakışıyla karşılaştım. Yüzünde muzip bir gülümseme ile bana bakıyordu. Her an yanıma gelecek ve dedikodu yapmaya başlayacak gibiydi. Onu aldırmadan tezgahın üstündeki önlüğü alıp giydim. Birkaç saniye sonra kapının açılmasıyla içeri San girdi. Gözleri direk benimkilerle buluşurken göz kırptı. Saçma bir utançla kıvrılırken görmemiş gibi kafamı yere eğmeyi tercih ettim.

Yanıma gelip tezgahın üstündeki önlüğü alıp giydi. İplerini bağlamam için arkasını dönmüştü. Baekhyun hala muzip bir gülüşle bize bakıyordu. Yutkunup ipleri tuttum. Beli etrafında dolarken beni Baekhyun karşısında utandırdığı için ipleri sıkıp nefessiz kalacak şekilde bağladım. Baekhyun'un kıkırdamasını duyduğumda San'ın nefessiz kaldığını biliyordum.

Vücudunu bana çevirdiğinde dudağını büzmüş bir şekilde bana bakıyordu. Bu görüntü karşısında kendini dizginlemek çok zordu. Baekhyun olmasaydı neler olurdu gerçekten bilmiyordum. Tüm gün aklımdan gitmeyecek görüntüyle yeni yıkanmış bardakları dizmeye başladım. Tek yaptığım Tanrı'dan yardım dilenmek oldu.

°

Saate baktığımda hazırlanmam için vaktin gelmiş olduğunu gördüm. Bugün barda ek olarak şarkı da söyleyecektim. Önlüğümü çıkarıp tezgahın arkasından ayrılırken San'ın bakışlarının üstümde olduğunu biliyordum. İnsanların arasından geçip odaya doğru ilerlerken birinin kolumdan tutup çekmesiyle kendimi tuvaletin duvarına yapışık halde buldum. Duvara o kadar sert itilmiştim ki başımda sıcak kanın varlığını hissedebiliyordum. Acıyla yüzümü buruştururken görüş alanıma giren mavi gözlerin sinirli olduğu her halinden belliydi.

Maskesi -gözünün altına kadar- yüzünün yarısını kapatırken siyah saçları da alnını tamamen kapatmıştı. Sadece gözleri görünüyordu. En sevdiğim renk olan mavinin bu tonlarından nefret ederken kafamdan akan kan kirpiklerimde damlacık oluşturdu. Sinirli bakışları gitmiş alaycı bakışları gelmişti onun yerine.

Parmaklarının ucuyla kirpiğime dokunduğunda damla halinde olan kanım onun parmaklarına bulaşmıştı. Elini maskesinin altına soktuğunda birkaç emme sesi gelmişti. Parmaklarındaki kanımı emdiği açıkça ortadayken karşımdaki adamın ne derece sapık olduğunu anlamaya çalışıyordum.

"Wooyoungie kanının tadı bile bu kadar güzelken teninin tadını tahmin bile edemiyorum."

Söyledikleri karşısında yüzüm buruşurken elini yüzüme sertçe geçirdiğinde ikinci şokumu yaşıyordum.

"Daha fazlasını istemiyorsan bana yüzünü buruşturma Wooyoung."

Elimi ellerinden kurtarmaya çalışırken maskesini biraz kaldırıp dudaklarını ortaya çıkardı. Kafasını boynuma gömüp omzumu emmeye başladığında ayağımı sertçe ayağına geçirdim.

"İğrenç herifin tekisin."

Ayağında hissettiği acıyla ellerimi biraz gevşetmişti. Bende fırsattan istifade kurtarmıştım ellerimi. Elimle emdiği yerleri silerken midemin ağzıma geldiğini hissettim. Bana sinirle bakan gözlerle göz göze gelirken bu heriften kurtulmamın hiç de kolay olmayacağını anlamıştım. Benden cüssece daha iriydi. Üstündeki siyah kazaktan belli olmuyordu ama kaslarının olduğuna emindim. Her seferinde saçma sapan yerlerde gelen cesaretime yenik düşerken elimi yumruk yapıp ona doğru ilerledim. İçimden umarım San bu anları rüyasında görmüştür ve birazdan gelir diye geçirdim. Çünkü bu herife karşı kazanmamın hiç bir olanağı yoktu. Attığım yumruk boşa giderken elimi tutup bükmüştü. Ben acıyla bağırırken onun yüzünde oluşan gülümsemeyi gördüm.

"Canını acıtmayacaktım Youngiem ama bunu sen istedin."

Kolumun kırıldığına emin olduğum kıtırdama sesi duyduğumda acı çektiğimi görüp de ona daha fazla zevk almaması için kendimi sıktım. Sağ kolum hala onun hakimiyetindeyken sol kolumla gelişi güzel suratına geçirdim. Yumruğumun verdiği etki az olduğu için çabuk toparlamış ve benimkinin ucundan bile geçemeyeceği sertlikte yumruk atmıştı. Kendimi yerde bulduğumda kırılan kolumun altımda kaldığını fark ettim. Sol elimle destek alıp ayağa kalkmaya çalışırken sırtıma yediğim tekme beni tekrar yere yapıştırmıştı. Yerden kalacak gücü kendimde bulamadığımı fark ettiğinde eğilip gülümsemişti.

"Bu halinle bile o kadar güzelsin ki. Benim olduğun günü beklemek bana acı verecek Wooyoungie. Tekrar geleceğim sevgilim."

Kahkahasıyla tuvaletin kapısının kapanma sesini bir arada işitmiştim. Gittiğine sevinen tarafım geri geleceğini söylediği için hüzne boğuluyordu. Kafamı yerden kaldırıp sırtımı duvara yasladığımda belimdeki acı kendini hissettirmişti. Bilincim yavaş yavaş kapanırken tek düşündüğüm San'dı. Neden gelmemişti? Geleceğimi gördüğünü söylemişti oysa ki. Hayal kırıklığına uğradığımı inkar edemezdim. Gözümden akan yaş dudağımdaki yarayı sızlattığında gözlerim tamamen kapanmış hiçbir şey göremez olmuştum.

🌈

Bu bölüme lanetlerimi okurken neden hep Woo'ya acı çektiriğimi düşündüm. Gerçekten bende bilmiyorum. Hem Red String Of Fate'de hem burada...

 Hem Red String Of Fate'de hem burada

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
greek god | woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin