🔊 The Rose - She's In The Rain
Elimdeki sigarayı söndürüp aşağı fırlattıktan sonra pencereyi kapattım. Gözümdeki gözlüğün camları sıcak havayla buluşurken camı tamamen buhar kaplamıştı. Gözlüğü çıkarıp t-shirtüme silerken olanları düşünmeye devam ettim. Bildiğin çocuğa gözüme gözükme demiştim. Eski yaptığım hataları tekrar yapmayacağım demiştim. Sessiz kalmayacağım demiştim. Ne bok yemiştim ben? Bunları yapacak cesaret yoktu ki bende. Gözlüğümü yatağın üstüne fırlatırken banyoya doğru ilerledim. Çeşmeyi açıp yüzüme su çarpmaya başladım. Aynadan kendime baktığımda göz altlarımın morarmış olduğunu gördüm. Kesinlikle iyi bir uykuya ihtiyacım vardı.
°
Kafamı yasladığım sıra altımdan kayınca boşluğa düşen kafam yüzünden dengem bozulmuş yere düşmüştüm. Sınıftan yükselen kahkaha sesiyle neler olduğunu anlamış sıkıntıyla iç çektim.Yerden kalktığımda bana sinirle bakan Bayan Yoon ile göz göze geldik. Bu bakışla az sonra duyacağım cırtlak sese kendimi hazırlamaya başladım.
"Sana daha önce dersimde uyumanın yasak olduğunu söylemiştim Wooyoung. Okul çıkışı odamda ol."
Zaten ezberlediğim cümlelerini fısıldayarak tekrar ederken Yeosang kendini tutamamış ve gülmeye başlamıştı.Yeosang'ın gülüşüyle Bayan Yoon sinirli bakışlarını ona çevirmiş ve yine ezbere bildiğim cümleleri söylemişti.
"Seni de orda görmekten mutluluk duyarım Yeosang."
Yanımızdan ayrılıp masasına doğru yürürken Yeosang koluma yumruk attı.
°
Odada hocanın gelmesini beklerken içerdekilere göz attım. Ben ve Yeosang dışında Seonghwa - Yeosang için bilerek ceza yemişti- , oda arkadaşım Yunho, kavga ettikleri için gelen Mingi ve Hongjoong ikilisi de buradaydı. Mingi ve Hongjoong'un kavgalarına tüm okul alışmıştı. Artık kimse onları ayırmaya bile çalışmıyordu. Gerçi dostlar mı düşmanlar mı belli değildi. Bugün kavga ettiyseler yarına okula güle oynaya geliyorlardı.Oda arkadaşım Yunho'ya baktığımda acaba o neden burada diye düşünmeden edemedim. Sessiz ve gizemli biriydi. Çok fazla konuşmuşluğumuz yoktu. Ama Yoon belasına bulaşmayacak kadar iyi insan izlenimi veriyordu.Sonunda odaya teşrif eden Bayan Yoon odadakilere göz gezdirdikten sonra koltuğuna oturup, birkaç saniye önce masasının üzerinde olan kağıda göz gezdirip konuşmaya başladı."Okulda yapılacak birkaç temizlik işi var. Sizi iki gruba ayırdım.
Yeosang ve Hongjoong siz kantindeki hademelere yardım edeceksiniz."Seonghwa'nın pufladığını duydum. Yeosang için buraya gelmişken ayrı yerlerde temizlik yapacak olmaları onlara göre üzücüydü. Ama bana göre değildi. Eğer toplu bir görev verilseydi SeongSang ikili bir kenara geçip yiyişmekten başka hiçbir iş yapmayacak ve tüm işi biz yapacaktık. Böylesi gerçekten daha iyiydi.
" Yunho ve Mingi siz de bahçedeki çöpleri toplayacaksınız."
Kafamı kaldırıp Yunho'ya baktım. Mingi'ye göz ucuyla bakmaya çalışıyordu. Mingi kafasını ona çevirdiğinde Yunho kafasını yere eğmişti. Yanaklarının kızarmış olduğunu gördüğümde şok geçirdim. Bunlar arasında ne oluyordu böyle?
"Ve son olarak Wooyoung ve Seonghwa. Siz de kütüphaneye yeni gelmiş kitapları yerleştirip rafların tozunu alacaksınız."
Gözlerimi büyütüp Bayan Yoon'un olduğu tarafa baktım. Neden en zor ve uzun sürecek görevi bize vermişti ki? Tek yaptığım derste uyumaktı oysaki.
"Hadi gidin. Arada gelip kontrol edeceğim ona göre."
Sinirle ufladıktan sonra odadan çıkmış adımlarımı kütüphaneye doğru yönlendirmiştim. Hızlıca halledip yurda gidip uyuyacaktım.Yani amacım buydu ama yeni gelen kitap sayısını görünce geceyi burada geçireceğim için acaba nerde yatsam diye bile düşünmeye başlamıştım.
Ben depoda kitapları baş harflerine göre sıralarken Seonghwa boş olan rafların tozunu alacak sonrasında ise beraber yerleştirecek ve çoktandır rafta olan ama bir kez bile okunmamış tozlu kitapları indirip, tozunu alıp, tekrar yerleştirecektik.Bir müddet kitapları sıraladıktan sonra sigara içmek istemiştim. Seonghwa'nın yanına gidip bahçede olacağımı eğer Bayan Yoon gelirse beni idare etmesini isteyecektim. Depodan çıkıp kütüphane raflarının arasında Seonghwa'yı ararken kulaklarımı San'ın sesi doldurdu. Dejavu yaşamış gibi olurken orayı koşarak terk etmek isteyen tarafımı dizginlemiş ve ne konuştuklarını dinlemeye başlamıştım.
"Aptal gibi davranıyorsun San. Sadece gerçekleri söylemiş çocuk işte."
"Sorun da bu ya. Resmen aynı konuşmayı daha önce ondan duydum. Hemde rüyamda. Ona pislik gibi davrandığımı biliyorum ama zorunluydum anlasana. Ya rüyamda olanları düzeltemezsem ve gerçekten yaşarsak. "
"Bunca zaman üstesinden geldin şimdi mi gelemeyeceksin. Hem demedin mi seni görmek istemiyormuş çocuk. İstediğini yaparsan rüyan da gerçekleşmez."
"Hayır asıl bu sefer gerçekleşir. Çünkü rüyamda ondan uzak durma sözünü tutuyordum. Ondan uzak duramam."
Ne diyordu bunlar be?
Ya rüyamda olanları düzeltemezsem ve gerçekten yaşarsak.
Bunca zaman üstesinden geldin şimdi mi gelemeyeceksin.
Ondan uzak duramam.
Beynimde yankılanan sözler kafamı ağrıtmaya başlamıştı.Sanki onları dinlememiş gibi kütüphanenin kapısının oraya gidip Seonghwa'ya seslendim.
"Seonghwa ben bahçedeyim hoca gelirse idare et beni. Beş dakikaya gelirim."
Birkaç saniyelik sessizlikten sonra cevap verdi Seonghwa.
"Tamam. Çabuk ol ama daha çok işimiz var."
İşini bırakıp çene çalmasaydın çok da işimiz olmazdı Seonghwa Efendi. Bahçeye çıktığımda okulun arkasına doğru yürümüştüm. Genel olarak öğrencilerin sigara içme yeriydi burası. Kaldırıma oturup sigaramı yaktım. Sigarayı dudaklarıma götürüp ilk dumanı çektiğimde telefonuma gelen bildirim sesi tüm bahçeyi doldurmuştu. Merakla elimi cebime atıp telefonu çıkardım. Bildirim çubuğundan mesajı okurken duman genzime kaçmış öksürmeye başlamıştım. Mesajda tam olarak şöyle yazıyordu.
Sanshine:
Sigara içmemeli ve insanları gizli gizli dinlememelisin.🌈
ŞİMDİ OKUDUĞUN
greek god | woosan
Fanfiction"Bembeyaz hayatıma en çok da morunla gökkuşağı olduğun için teşekkür ederim Jung Wooyoung." Angst. Düzyazı. Tamamlandı.