!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
TW: ölüm, ölü beden, detaylı ve rahatsız edici anlatımlar, rahatsız edici ve tetikleyici içerik, yas süreci,kendi kendine zarar verme düşünceleri, uyuşturucu kullanımı, fiziksel ve mental şiddet
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Düzgün düşünemiyordum. Bugünün elbet bir gün başıma geleceğini biliyordum. Elbet bir gün sevdiklerimi kullanarak beni tehdit edeceklerdi.
Kimin elinde de o kadar iyi biliyordum ki sinirden kafamı duvarlara vura vura parçalayasım geliyordu. Bir sevdiğimi değil belki ama beni önceden kaçırmıştı, o tabi bu eyleme "alıkoymak" diyordu.
Ne cins işkenceler yapabildiğini ve kapasitesini bildiğim için her yerim tir tir titriyordu. Jimin'in narin bedeni o işkencelere bir saniye bile dayanamazdı.
Şu an neredeydi? Onu nerede tutuyorlardı? Bilinci açık mıydı? Dövmüşler miydi ya da daha kötüsünü yapmışlar mıydı? Çok korkmuş olmalıydı. Onu koruyamamıştım. Muhtemelen en çok korktuğum adamın ellerindeydi ve elimden hiçbir şey gelmiyordu. Evin içinde çığlıklar atarak dolanıyordum.
Hak etmediğim derece bir mutluluk yaşarsam, onu kendim gibi kirletirsem böyle bir şeyin başım geleceğini tahmin etmeliydim. Ben lanetliydim. Mutlu olmak bana yasaktı, beni mutlu eden şeylerin sonu da benim gibi ölümle bağlanmıştı.
Arkadaşlarından birini aramalı mıydım? Taehyung'a haber verseydim polise gider miydi? Hayır, polisin karışması işleri daha kötü hale getirirdi. Ellerindeki kozu kullanmalarına izin verip onları bulmalıydım. Benden ne isteyebileceklerini bile bilmiyordum. Berika'yı senelerce gizli tutmuştum. Bilen tek kişi Hoseok ve Jimin'di. Seokjin terörünün nasıl haberi olmuştu aklım almıyordu.
Her sıkıştığımda yaptığım gibi direkt Hoseok'u aradım. Jimin'in onların elinde olduğunu bildiğim için zaman bin kat daha yavaş akıyordu sanki. Telefonu açmadığı için ciğerlerim yırtılacak gibi olana kadar bağırdım. Birkaç çalmadan sonra açtığında hala bağırıyordum.
"Hoseok! Neden şu lanet telefonu hemen açmıyorsun!? Ben arıyorum işte görmüyor musun?"
"Gördüğüm anda açtım işte!" karşılık olarak bağırdı. "Neyin var? Sıkıntı ne?"
"Jimin! Jimin'i aldılar!"
"Kim aldı? Nasıl aldı? Aldılar ne demek kaçırdılar mı yoksa?"
Seokjin'den haberi olan tek arkadaşım Hoseok'tu ve o da benim gibi neler yapabileceğini biliyordu.
"Evet. Ellerinde. Mutfak masasında not bırakmışlar, eve girmişler! Arabayı takip edemedim. Lütfen, lütfen yardım et. Onun elinde! Onun...Elin-"
"O kim Yoongi? Yoksa-"
"Evet. Seokjin aldı onu benden."
Hızlı hızlı nefes aldığını duyabiliyordum. "Hemen... Hemen bizim okulun oraya gel. Yerlerini bulabilecek bir arkadaşım var. Notu yanında getirmeyi unutma."
"Plakayı biliyorum." Düşündüğüm arabayı kullanmadığını okula gidince anlayacaktım.
"Tamam çabuk yanıma gel."
**
Taksiyi kullanan adama bir tomar bozuk parayı tutuşturup arabadan indim. Kapıyı bile kapatmadığım için arkamdan sövüyordu ama kulağıma uğultu gibi geliyordu hepsi. Kampüsteki akşam öğrencileri bana öcü görmüş gibi bakıyordu. Kampüsüme böyle bir sebepten döneceğimi hiç düşünmüyordum. Kapıda kimliğimi sormamışlardı, eğer sorsalardı meşhur Min Yoongi olduğumu öğrenir ve beni geldiğim yere sepetlerlerdi. Hızla Hoseok'la eskiden buluştuğumuz meydana doğru koştum. Hoseok yanında iki tane adamla beni bekliyordu. Attığım her adımda aklıma anılar hücum etti.