!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
TW: ölüm, ölü beden, detaylı ve rahatsız edici anlatımlar, rahatsız edici ve tetikleyici içerik, yas süreci,kendi kendine zarar verme düşünceleri, uyuşturucu kullanımı, fiziksel ve mental şiddet
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Telefonum çalmadan önce her zaman garip bir titreşim yapıyor. Ve bunun markasıyla bir alakası yok, sanırım defalarca düşürüşümün bir sonucu olarak önce kısa kısa ve ritimsiz titriyor sonra ekranı aydınlanıyor ve en sonunda ses çıkaracak gücü kendinde buluyor.
Berikaya başlayalı kaç sene olduğunu bile anımsayamıyorum. Tek bildiğim felç uykuları dışında herhangi bir uyku deneyimini uzun zamandır yaşamıyor oluşum. Telefonumun bu titrek çığlıklarının milisaniyesinde uyanışımdan uykumun normalde ağır olmadığını varsayıyorum.
Hiç uykuya dalmamış gibi bir anda gözlerimi açtım o sabah. Gözlerim bile kamaşmadı. Sanki birkaç saniyeliğine gözlerimi kapatmış gibiydim. Belki de öyledir, gece kaçta yatağa girdiğimi hatırlamıyorum.
Hemşirenin sesini duyar duymaz kendime geldim. Bugün içerisinde öğleden sonra Jimin'i hastaneden alabileceğimizi kısaca bana bildirerek telefonu kapattı. Yatakta doğrulup saate baktım, Hoseok ve ekibin gelmesine yarım saat vardı.
Evi toparlamadan önce ufak bir "Gelenler sanki evimin dağınıklığına mı bakacak!" tribine girsem de güzel gülüşlü küçük Berikanın benden görebileceği en temiz ve toplu evi sağlamak için kendimi gazladım. Sonuçta çok büyük bir travma sonrası eve dönüyordu, evinde gibi hissetmeliydi.
Jimin'in odasında Kobra mışıl mışıl uyuyordu. Onu uyandırmamaya özen göstererek odanın camını açtım ve biraz hava girmesini sağladım. Mutfaktaki Berika malzemelerini kendi odama taşıdım, vücuduma birkaç gündür Berika sokmadığım için dün aceleyle birkaç tane hazırlamam gerekti. Yalandan bir de toz aldım. Eğer biraz daha hayatta kalacağımı ve ev hayatımı Jimin'le sürdüreceğimi kesin olarak bilebilseydim mutlaka bir temizlikçi tutardım. Jimin'in narin vücudu toz yığınlarından bile hastalık kapacak haldeydi.
Aşağıdan kapı çalana kadar neredeyse evi normal haline getirebilmiştim. Düğmeye basıp kapıyı açtım, Kobra anında kapının önüne geldi. Çok heyecanlıydı, evimize hiç birden fazla kişi aynı anda gelmemişti.
Hoseok elinde iki tane siyah çanta ile içeri girdi. Kısacık sarıldı, sırtıma pat pat vurdu. Jeongguk'ta müze gezmeye gelmiş birinin edası vardı. En saçma şeylere bile (girişteki kurumuş kusmuk lekeleriyle kaplı paspas gibi) hayretle bakıyor ve detaylıca inceliyordu.
Namjoon beklentilerimi daha iyi karşılamıştı, burnunu kırıştırmıştı, yüzünde iğrenmiş bir ifade vardı. Sürekli etrafa bakıyor sonra da bakışlarını bana çeviriyordu. Böyle bir yerde yaşamamı ya yakıştıramamıştı ya da seni de ancak böylesi paklar bakışı atıyordu, emin değilim.
"Hoş geldiniz. Umarım aç değilsinizdir." Aç olsalar bile bir şey hazırlayacak durumda değildim, Jimin için dolabı doldurmuştum ama hizmet havamda değildim.
Hoseok yüzüme bakmadan "Çocukları doyurdum da geldim merak etme." diye yanıtladı.
Namjoon çocuk lafını duyduğunda çatık kaşlarla bize dönse de mutfak masasında bilgisayarını kurmaya devam etti.