!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
TW: ölüm, ölü beden, detaylı ve rahatsız edici anlatımlar, rahatsız edici ve tetikleyici içerik, yas süreci,kendi kendine zarar verme düşünceleri, uyuşturucu kullanımı, fiziksel ve mental şiddet
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
•JIMIN•
Geri zekalıyım. Ben bir geri zekalıyım. Evet, sevgilim bunu rahatça söyleyebilirsin. Hatta senden bunu duymak büyük bir şeref olur.
Beni neredeyse öldürecek bir adamın arabasındayım. Nereye gittiğimizi bilmiyorum, bana ne yapacağını ya da beni nereden bulduğunu ya da benim neyi aradığımı nereden bildiğini düşünmeye başladığım anda titriyorum çünkü. Seokjin kapının yanında bulunan bölmeden bir içki şişesi -sanırım viski- çıkarıp önümüzdeki bardaklara doldurdu. Biliyorum, içkiyle aramız iyi değil ama ne kadar korktuğumu anlamasını istemiyordum o anda.
"Brendi. Sever misin?" Bir şey demeden başımı hayır anlamında salladım. Daha önce brendi içip içmediğimi de sorabilirdi önce, değil mi? Hala üniversite okuyan ve güzel bir edebi dille ifade edilmiş şiirlere ağlayan bir oğlan olduğumu biliyor. Brendiyi hayatımda görmüş olmam mümkün mü Seokjin? Saçmalıyorum, her neyse.
Konuşması için yalvarmak üzereydim Yoongi. Daha önce hayatını ne kadar öğrenmek istediğimi düşünmemiştim. Şimdi, gerçeğe bu kadar yakınken biraz daha bekleyecek olmak deli ediyor beni.
Kafamı daha çok karıştıran şey ise kendisini senin abin olarak tanıtan biri nasıl seni ciğerini sökene kadar dövdürtüyordu? Hiç vicdan yok muydu bu adamda? Yoksa Berika kullanmanın sebeplerinden biri -artık her neyse- Seokjin ile düşman olmanıza da mı sebep olmuştu?
"Lütfen titremeyi keser misin? Çiftlik günlerimiz geride kaldı."
Gözlerimi kocaman açtım. Kaşlarımı çatmaktan alnımdaki kuru deri çatlamak üzereydi. Bedenimi ona doğru çevirdim.
"Yoongi'nin ciğerini kargoyla gönderdin!" diye bağırdım. Yanaklarıma ve kulaklarıma hücum eden kanı neredeyse işitebiliyordum. Şanslıydım, Seokjin'in de kulakları kızardı.
"Ciğeri miymiş? Hah. Başka bir şey çıkar sanmıştım." Yüzünden biraz vicdan azabı sayılabilecek bir ifade okunuyordu ama onun suratını dikkatle incelediğimi fark edince yüz ifadesini değiştirdi.
Bundan sonra daha da hiddetli konuşacağımı fark etti. Cam açıp kapatma yerindeki düğmelerden birine sabırsızca birkaç kez bastı ve şoförle bizi ayıran siyah cam yavaş yavaş kapanmış oldu.
"Abisi sen misin? Yoongi ile kardeş misiniz? Gerçekten mi?"
"Abisiyim, evet. Fakat kan bağımız yok."
"Ne?"
Tabii ki. Hanginiz evlatlıksınız? Bunu daha önceden düşünemediğime inanamıyorum. Bakalım bugün hakkında daha kaç tane sır öğreneceğim. "Ailelerimiz çok yakın. Beraber büyüdük. Beraber büyüdük derken, gerçekten beraber büyümekten bahsediyorum. Annem ve babam bir oğulları olduğu gerçeğini asla kabullenmedi. Neyse ki Yoongi'nin babası imparatorluğunun birden fazla varis tarafından kapışılacak olmasına bayılıyordu. Favorisi olarak kalmak için çok uğraştım."
Birkaç mantıksız soruya başladım. Hiçbir cümlemin sonunu getiremiyordum. Bir anda yüklenmesi zor bilgilerdi bunlar.
"Annen ve babanla hiç yaşamadın mı yani?"