"Jimin,
Bir de birbirimizi tanımak için çok kısıtlı vaktimiz vardı deyip duruyorsun. Nasılım ama? Bu kokuşmuş kıyafetimi giyeceğini bilmiş miyim bilmemiş miyim? Ben de senin kıyafetlerini giymeyi çok seviyorum, mis gibi sen kokuyor hepsi. (Bazıları Kobra'nın çişi gibi kokuyor ama... Çaktırma)
Görmüyorum zannediyorsun ama hala bir sebepten bana tutunuyorsun farkındayım.
Hastaneden geldiğin gece mesela, sana şansım olduğu halde kendimi kurtarmadığımı söylerken... Ya da şu aptal kavgamızda bana benden nefret ettiğini söylerken... Gözlerinden okuyabiliyorum her şeyi.
Bir daha gelmeyeceğini ve az önce kapıdan sinirle çıkıp giderken o anın seni son görüşüm olabileceğini bir ihtimal olarak göz önünde bulunduruyorum ama... Son nefesimi verirken yanımda olacakmışsın gibi bir his var içimde. Eve uğrarsan eğer, bunu giyeceğini de biliyorum o yüzden liseli aşıklar gibi bu mektubu cebine koyacağım.
Sen bulmasan bile bu notu illa biri bulur. Belki kıyafetlerimi birine bağışlarsınız, belki hepsini sen alırsın. Hoş son moda (!) kıyafetlerimi kim giymek ister emin değilim. Neredeyse bütün tişörtlerimin yenleri sökük ve eşofmanlarımda ya da kotlarımda Berikaların başında sabahladığım günlerin izleri var.
Hikayemi asla duymanı istemiyorum. Sadece sebeplerim vardı diyeyim ve sen bana inan olur mu?
Sen bende tam olarak ne gördün bilmiyorum ama eğer ben sende gördüklerimi sana anlatacak olursam sadece bu kıyafete değil hepsine, evin her bir köşesine mektuplar bırakmam gerekir.
Kobra'nın bokuna bastığım günden itibaren beni etkilemeyi ve kendine hayran bırakmayı başardın.Ah, hazır mısın saçmalayacağım şimdi.
Edebiyatta hiçbir zaman iyi değildim.
Sadece, eğer yeterince söylemediysem benim için ne kadar değerli olduğunu belirtmek istedim. Her şeyden vazgeçmişken sırf benim için gönderilmiş gibiydin. Düşünsene Jimin, Berikanın felç uykusundan uyandırmıştı beni gürültün! O gün seni pataklamak istemiştim. Ve açıkçası, karşıma senin kadar genç biri taşındığı için söylenip duruyordum. Evi aldığımdan beri meraklı komşular yüzünden sayısız yalan uydurmak zorunda kaldım. Sana yalan söylememiş olmam çok tuhaf, sana bu kadar örnek olmak istiyorken hem de.
Bir şey itiraf edip mektubumu sonlandıracağım çünkü gerçekten yazamıyorum. Yazmak istediğim çok şey var, sana sayfalarca sevgi ve aşk kusmak istiyorum, şefkatli sözlerim ben öldükten sonra seni sarıp sarmalasın istiyorum ama düşüncelerimi bir türlü kağıda aktaramıyorum. Keşke normal (şeytan dediğim) Berikalardan olsaydı da bu mektubun başına oturmadan önce içseydim. Düşüncelerimi ne kadar berraklaştırdığını biliyorsun.
Ve evet, sana yalan söyledim. Seokjin'in çiftliğinden kaçtığımız günden beri her zamanki Berikalardan ağzıma bile sürmedim. Ona formülü verirken doğru olanı nihayet bulduğumu biliyordum. Ondan sonra hep yeni formülle yaptıklarımdan içtim. Hala da içiyorum. Son nefesime kadar da içeceğim. Bir umut. Hayatta kalmak istiyorum Jimin. Yanında olmak istiyorum. Hani demiştin ya, büyük anları seninle paylaşmak istiyorum diye. Her birinde yanında olmak istiyorum. Mezun olduğunu ve hayallerindeki işe kavuştuğunu görmek istiyorum. Taehyung'la beraber kep attığınız törene gelmek ve gururla seni alkışlamak istiyorum. Babanın kapısına gidip sattığımız mucize Berikaların parasını yüzüne fırlatmak ve bunca zamandır sana gönderdiği paranın borcunu kapatmak istiyorum. Ailemle tanışmanı istiyorum. Abilerimle tanışmanı. Ailenle tanışmak istiyorum. Aramızdaki aşktan da büyük şeyi tüm dünyayla gururla paylaşmak istiyorum. Evi evcil hayvanlarla doldurup seninle beraber kocaman yatağımızda onlarla beraber uyumak istiyorum. Belki bir gün bizden çok daha fırlama olacak bir çocuk alırız evimize, kim bilir. Bezlerini değiştirmem şimdiden söyleyeyim de. Beni duygusal bir yumağa çevirmiş olabilirsin ama hala çocuklardan hoşlanmıyorum. Bebeklerden de. Geçmişimiz biraz dağınık.
Belki bir gün anlatırım sana. Bilmiyorum. Daha çok vaktimiz var gibi hissediyorum. Garip bir his. Daha önce hiç iyileşeceğimi ya da ölmekten vazgeçeceğimi düşünmemiştim. Şimdiden bazı iyileşmeler fark ediyorum. Erkenden söyleyip seni umutlandırmak istemiyorum. Ne olur ne olmaz. Belki de... Bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum. Hayatımda ilk defa Berika yolculuğumun sonu nereye varacak bilmiyorum.
Umarım bu mektubu hiç okumazsın. Çok kötü oldu zaten, yazıma bak. Yazmayı yeni sökmüş çocuklardan bile kötü yazıyorum. Affet beni, gözlerini yorduğum için.
Eğer ikimizin de istemediği şey olur da yakın bir zamanda ölümle karşılaşırsak diye... Sana bir Berika bıraktım. Çünkü adım gibi biliyorum, ben öldükten sonra Berika almaya çalışacaksın. Seni normal Berika içiyormuş gibi kandıracağım. Çünkü ben gözlerinin önünde öldükçe asla mucize Berikalardan almayacağını biliyorum. Bu kadar da gururlu bir piçsin işte. (Ben de seni seviyorum.)
Kötü Berikaların formüllerinin hepsini yok ettim. Hepsini. En ufak notlarıma kadar buldum ve yaktım, eski depoma, iş yerlerime, okuluma ve eski evime gittim. Dünya üzerinde böyle bir formül kalmadı. Ezberlemediğinden de eminim. Aklında tutmak için fazla karmaşık olduğunu (ve bilimsel yazımdan bir halt anlamadığını) söylemiştin. Hoseok'un da bilmediğinden yüzde yüz emin olduktan sonra gururla söyleyebilirim ki gerçekten sözümü tutacağım ve dünya üzerinde benden başka kimse ölümcül Berikalardan içmemiş olacak.
Sana bir tane bırakacağım. Ön cebimde. İçte olan. Umarım mantıklı olanı yapar ve asla onu almayı düşünmezsin (mucize versiyonu olduğunu öğrendikten sonra, yani şimdi, içebilirsin. Lütfen iç. Rica ediyorum. Hatta. Hayır. Talep ediyorum. Emrediyorum. İÇ İŞTE.) Çok daha iyi hissedeceksin. Söz veriyorum. Bu iyiliği sana yapmama izin ver. Bir kez olsun sana bir iyiliğim dokunsun.
Seni seviyorum küçük Berika. Kobra'ya ve en önemlisi kendine iyi bak. Beni o kadar çok hatırlamana gerek yok, hatta direkt unutursan daha iyi. Hatırlanmakla ilgili anekdotumu biliyorsun. Büyük bir aptallık yapmış ve hayatından gelip geçmiş, mucize Berika ile seni tazelemiş biri olarak gör beni. Lütfen.
Elveda küçük Berikam.
İnandığın başka diyarlarda görüşmek üzere.
Yoongi."