!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
TW: ölüm, ölü beden, detaylı ve rahatsız edici anlatımlar, rahatsız edici ve tetikleyici içerik, yas süreci,kendi kendine zarar verme düşünceleri, uyuşturucu kullanımı
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Makyajlı suratına bakan herkesin aksine benim gözüm pahalı Min malı takımının altında bir yerlerde artık atmayan sağlıklı kalbindeydi. Bazen elimizde olmasa hayatımızı sonlandırabilecek güçte kırıcı olaylarla karşılaşabiliyoruz. Bunu en iyi sen bilirsin hyung, şu anda standın üstünde porselen makyajınla yatan kişi sensin. Böyle bir olay yüzünden yaşamına son verdin. Elinden hiçbir şey gelmese bile.
Senin kalbinin iyileştiğini duymak da bende aynı etkiyi bırakmıştı hyung. Bir an önce küllerini abine teslim edip eve gitmek, sonra da iç cebimdeki Berikayı almak istiyordum. Küllerini onlara verirsem seni okyanusa atmak yerine evde bir rafta -muhtemelen anneninkilerinin yanında- saklayacaklarını biliyordum ama o an umrumda değildi. İstediğimiz her şey gerçekleşmiyor maalesef değil mi sevgilim? Hem sen artık burada değilsin. Ne yapıp ne yapmayacağımı söyleyemezsin.
**
Baban başsağlığı selamını kabul edemeyecek kadar felç, Min ailesinin birazcık kalan saygısı da tükenmesin diye abinin yanına ben diz çöküyorum. Tepemizde, sessizce yatarken önümüze gelip eğilen o kadar çok insan var ki... Çoğu beceriksizce boyanmış saçlarıma ve dağılmış suratıma bakıp ailenle olan bağlantımı çözmeye çalışıyor selam vermeden önce. Bana kalırsa abinin yanında selamları kabul eden Seokjin olmalıydı, fakat bir akrabasının Berika deneyleri üzerine yaptığı arsız yorumdan sonra dağılmış durumda. Beş dakikada bir ya çığlıklarını ya da hıçkırıklarını tutamıyordu ve acı dolu sesi tüm salonu dolduruyordu. Bense ölü gibiydim. Çoktan ölmüştüm hatta. Kalbinin iyileştiğini öğrendiğimde.
**
Yarım saattir sözüm ona kitaplık yapacağın tahtalarla cebelleşmeni izliyorum. Bana bir kitaplık yapma konusunda kararlısın ama ne kadar bunun üzerine video izlesen de bir türlü yapamıyorsun. Tuğlaların üzerine tahtaları koyup basit bir kütüphane yapmayı teklif ediyorum ama benim için odama yakışır bir kitaplık yapmak için söz verdiğini ve sözünden asla dönmeyeceğini söylüyorsun.
"Bir mobilyacıdan gidip en pahalı kitaplığı almayı ben de bilirim Jimin. Sadece benden sana güzel bir şeyler kalsın istiyorum. Şeyden önce... Eh işte."
"Gitmeden önce mi?"
Elindeki çekici yavaşça yere koyup "Ölüm kelimesini hiç kullanmadığının farkında mısın? Ne zaman ölümümden bahsetsek gitmek diyorsun." diyorsun merakla.
Ben de aynı tonla "Sen de hiçbir zaman ölüm kelimesini benim yanımda kullanmıyorsun?" diyorum.
Başını haklısın anlamında sallıyorsun.
"Kimsenin, hiçbir canlının öldüğünü düşünmüyorum da ondan." diye cevaplıyorum sorunu birkaç dakika sonra. "Sadece bu dünyadan başka bir dünyaya gidiyoruz. Hepimiz."
Ayağa kalkıp yanıma geliyorsun. Bakışlarımız aynı hizada olsun diye eğildikten sonra "Ruhani şeylerden ve cennetten bahsetmeye başlarsan şuracıkta kusarım." diyerek kusuyormuş gibi yapıyorsun.
Gözlerimi devirip başını ittiriyorum. "Sen inançlı değilsin diye çevrendeki insanların inançlarıyla dalga geçmek zorunda değilsin. Herkesin yüreği seninki gibi buz tutmuş değil hyung.