4

1.7K 93 20
                                    




Sabahın beşi, uyanmış olmama rağmen uyumaya çalışarak sımsıkı kapadığım gözlerimi zorlukla açtım. Daha bir saat daha uyuyabilme hakkım varken sevgili vücudum ve hücrelerim yerinde durmamayı tercih etmişti. Hafifçe doğruldum. Ne sorunum vardı benim? Geceleri uyuyamıyor, uyumaya çalışarak saatler geçiriyordum. Bazen dalar gibi oluyor ama bir saat aralıklarla hep uyanıyordum. Doğruldum ve odamdan sessizce çıkıp annemlerin odasına göz gezdirdim. İkiside uyuyordu. Ardından hafifçe döndüğümde onu kapının önünde bana bakarken buldum. Düz bir bakış attım. ''Günaydın Marina.''

Gülümsedi. ''Günaydın küçük kardeşim,'' dediğinde hafifçe gözlerimi devirdim. ''Dün ki doğum günü partimden tavladığın arkadaşım nerede tatlım? Annemlerin haberi var mıydı bu misafirimizden?'' dediğimde gülüşü yüzünde soldu. ''Derdin ne?''

''Kız arkadaşlarımı tavlayıp yatağa attıktan sonra onlardan kurtulduğun için olabilir mi?'' dediğimde uzun bir nefes verdi. ''Seni neden bu kadar ilgilendiriyor?''

Güldüm. ''Çünkü sürtük gibi davranıyorsun.'' dedim ve arkamı dönüp merdivenlere adımladım. Kolumdan hafifçe tutup beni kendine çevirdiğinde hafifçe sendeledim. ''Ne yapıyorsun?''

''Madem bu kadar kıskanıyorsun, önüne gelen herkese bir şerefsiz gibi davranmak yerine düzgün davran, belki o zaman seninde bir sevgilin olur. Bana nefret kusmayı bırak.''

Kolumu çektim. ''Ne saçmalıyorsun? Seni kıskanmıyorum. Sevgili peşinde koşan biri miyim sence, bazen beni tanımıyor gibi konuşuyorsun ve seni sevdiğimi unutuyorsun.''

Gözlerini hafifçe benden çektiğinde yanından uzaklaştım ve mutfağa girip kendime su doldurdum. Kapıdan bana baktı. ''Özür dilerim,'' dediğinde boş bardağı tezgaha bıraktım ve tezgaha yaslandım.

''Dileme, çünkü aynı hatayı her defasında tekrarladığında artık özrün anlamsız geliyor.'' Yanıma yaklaşıp elimi tuttu ve beni tezgahla arasında bırakarak önümde durdu. ''Bu sefer gerçekte-'' Eliyle yüzümün önündeki tutama dokunup kulağımın arkasına atarken hafifçe tezgahla arasından çekildim ve sözünü yarıda kestim. Yüzünü omzuna doğru eğerek tepki verdiğinde başımı iki yanımda salladım. ''Kız nerede?'' dediğimde dudaklarını büzdü. ''Okulda ona sormalısın.''

''Duş alacağım.''

''Kahvaltı?''

Omuz silktim. ''Bensiz kahvaltı et, bundan sonra olacağı gibi.''

Odama çıkıp sakince kapıyı kapadıktan ve onu orada öylece bıraktıktan sonra pencereden henüz aydınlanmamış gökyüzüne baktım. Neden böyleyim?

Kazağımı ve taytımı üstümden sıyırdım ve yatağıma fırlattım. Banyoya girip soğuk suyu açtım. Kışın ortasında yapabileceğim en saçma şeydi biliyorum. Ama öyle garip ve boş hisler içindeydim ki. Kendimi dizginleyemiyordum. Üzerimden iç çamaşırlarımı attıktan hemen sonra soğuk suyun altına girdim ve gözlerim açık suyun vücudum ve gözlerimin önünden, kirpiklerimden süzülüşünü izledim. Kapının tıklatılışına kadar saatin ne denli ilerlediğini bile anlamadım. ''Estelle? İyi misin?''

Daldığım yerden gözlerimi kırpıştırararak ayrıldım. ''Evet iyiyim?'' dediğimde hafifçe mırıldandı. ''Saat altı, çıksan iyi edersin, yoksa buruşacaksın.'' dediğinde ellerime baktım. Gördüğüm manzara bulunduğum konumdan derhal uzaklaşmama yetti. Havluyu vücuduma sarıp kapıyı açtığımda odamın ortasında çalışma masamı incelediğini fark ettim. ''Ne yapıyorsun?'' dediğimde hafifçe sıçradı ve arkasına döndü. ''Sadece hediye albümünü kitaplığının en güzel yerine koyuyordum. Ondan hoşlanmış görünüyordun.'' dedi.

''Beni tanımıyorsan benim yerime de karar verme olur mu?'' dediğimde suratını büzdü. ''Beni devamlı tersliyor olman beni üzüyor küçük kardeşim.''

''Aramızda iki yaş var Marina, küçük kardeşim diyip durmayı lütfen kes artık. Ve seni üzüyorsam sen beni çok daha fazla üzüyor olduğundandır.''

''Alt taraf-'' derken sözünü kestim. ''Alt tarafı arkadaşlarımla yatıp duruyorsun, eve sarhoş gelip bana onun adıyla seslenip beni öpüyorsun ve ben sana tepki verince alnıma anahtarlık fırlatıyorsun aynen alt tarafı bu.''

''Estelle, bin kez özür diledim. Üzgün olduğumu görmüyor musun?''

''İkizime benziyor olmam benim suçum değil tamam mı? Onu özlüyorsan git mezarının başında ağla, aksi takdirde seni sonsuza dek onun yanına göndermekten hiç çekinmem.''

''Çok yakın arkadaştık, onu kaybetmek beni fazla etkiledi.''

''Çok yakın arkadaşlarını hep böyle öpüyor musun?'' dediğimde gözlerini devirdi. ''O sarhoşluğumun verdiği bir şey, Eva ile alakası yok.''

''O zaman sarhoşken insanları öpmekten vazgeç. Ben Eva ve diğerlerine benzemem. Herkes sana aşık olmak zorundaymış gibi davranmayı kes.''

''Öyle biri olmadığımı biliyorsun.''

''Bilmiyorum, şimdi odamdan çıkar mısın? Üstümü giyinmem ve okuluma gitmem gerekiyor.'' dediğimde gözleri her an yaş akacak kadar dolu ve kırmızı olmuşken başını salladı ve çıktı.

Onunla olan çalkantılı ilişkimiz beni her geçen gün daha fazla derinden yaralıyordu ve o sadece kendinin üzüldüğünü zannediyordu. Fakat gün geçtikçe yıpranan bendim. Benimde bir kalbim vardı ve sevdiğim insanların yüzüne hatalarını böyle sert cümlelerle söylemeyi bende istemezdim. Ama olması gereken neyse onu yapardım. Boş bakışlarımı parkelerden alıp aynama baktım. Yüzüm öyle donuktu ki bunları söylerken aslında onu ne kadar çok sevdiğimi asla göremezdi. Donuk bakışlı biri olmanın iyi yanları olduğu gibi böyle can yakıcı yanları da vardı işte. Dolabımdan çiçekli bir elbise çekip üzerimi giyindim. Islak saçlarımı taramadan sırtıma bıraktım. Çantamı fırlattığım yerden alıp dolabımdan spor ayakkabılarımı çıkardım ve hızla bağcıklarını birbirine geçirip odadan çıktım. Annem uykulu gözlerle yanıma geldiğinde hafifçe gülümsedim. Gülümsememe karşılık vermeden konuştu. ''Devamlı kardeşini ağlatıp durmaktan vazgeç Estelle.''

Kaşlarımı çatarak cevap verecekken arkasını döndü ve odasına girip kapıyı kapadı. Aralık kapıdan gözleri kızarık bir şekilde saçlarını tarayan Marina'ya çok kısa bir süre bakıp merdivenlerden indim. Normal de sabahları bu saatte dersi olmamasına rağmen beni arabayla okula bırakmak için kalkardı ama aramız çoğunlukla bozuk olduğundan yürüyerek gitmeyi tercih ederdim. Ceketimi üzerime giyip evden çıktım ve hafifçe çiseleyen yağmurun altında zaten ıslak olan saçlarımın daha fazla ıslanmasına izin verdim. ''Hey!'' sesin geldiği yöne dönüp baktığımda Sylvia ve Loren koşarak yanıma geldi. ''Günaydın.'' dediklerinde hafifçe gülümsedim. ''Hiç aydın bir gün değil.'' dediğimde Loren utançla konuştu. ''Dün olanlardan dolayı özür dilerim.'' dediğinde kaşlarımı kaldırıp yanaklarımı şişirdim. ''Neden?''

''Sarhoşluğun etkisiyle ablana yük olmuş olabilirim.'' dediğinde gözlerimi devirdim. ''Sonuç olarak yattınız.'' dediğimde şaşırdı. ''Hayır, hayır ben biraz kötü durumdaydım o da beni bırakamadı, sizin evde kalmama izin verdi. Aramızda bir şey geçmedi.''

''Seni o mu örgütledi böyle söylemen için?'' dediğimde kafasını eğdi. ''Ciddiyim, özür dilerim başınıza yük olduğum için.''

''Umrumda değil,''

''Bu arada hediyene bayıldım.'' dediğinde kaşlarımı çattım. ''Ne hediyesi?'' dediğimde pot kırdığını anladı ve alnına vurdu. ''Daha göstermemişti sanırım, ah özür dilerim.'' dediğinde kaşlarımı kaldırdım. ''Neymiş hediyesi?''

''Seni götürdüğünde görürsün. Seni gerçekten çok seviyor olmalı...''

forgot love u gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin