Bölüme koyduğum şarkıyı açıp dinlemeniz şiddetle tavsiye olunur. Sizi seviyorum...
Odama yayılan parfüm kokusuyla gözlerimi araladım. Ve sıkıntıyla nefesimi verdim.
''Nee?''
''Cumartesi gününü yatağında yatarak geçirmeni istemiyorum, sana bir randevu ayarladım.'' dediğinde gözlerimi irice açtım ve doğruldum. ''Ne saçmalıyorsun?'' Hafifçe güldü. ''Sylvia'dan hoşlandığını söylememiş miydin? İşte sana fırsat.'' Kaşlarımı çattım. ''Neden böyle bir şey yapma gereği duydun? İstersem onunla görüşebilirim.''
''Hayır görüşemezdin, utangaç olduğunu biliyoruz.'' dediğinde gözlerimi devirdim. ''Nasıl?''
''Çok basit, telefonundan bir mesaj atmama baktı.'' dedi. Kaşlarımı çattım. ''Şifrem?'' dediğimde kahkaha attı. ''Gördüğüm en unutkan aptalsın, şifreni beş sıfır yaptığını bilmemek aptallık olurdu.'' Sırıtıp yanıma oturdu. Elini bacağıma koyup gülümsedi. ''Senin için iyi bir abla olmayı deniyorum.''
''Keşke hayatıma müdahale ederken bana da fikrimi sorsan.''
''Ondan hoşlandığını itiraf eden sendin, bana da yardım etmek düştü.'' Omuz silkti. Ve yüzünde tepki vermemden korkan bir surat ifadesiyle yanağıma bir öpücük bıraktı. Sonra derin bir nefes aldı ve kulağıma konuşurken kollarını boynumdan, belimden dolayıp kendine çekti. ''Tokat yiyeceğim diye çok korktum.''
Hafifçe gülümsesemde ona çaktırmadım ve çekildim. ''Henüz atmamış olmam atmayacağım anlamına gelmiyor.''
''Saat iki, Göl kenarı.'' dediğinde hafifçe kaşlarımı kaldırdım. ''Orayı sevdiğimi nereden biliyorsun?'' dediğimde hafifçe gülümsedi. ''Sen farketmesende, senin hakkında tahmin ettiğinden çok şey biliyorum... Bu arada, yiyecek bir şeyler hazırladım. Mutfakta sepette.'' dedi ve ayağa kalktı. ''Sen nereye gidiyorsun?'' dediğimde gözlerini kıstı. ''Sizi gizlice dikizleyeceğim.'' dedi ve kahkaha attı. ''Dışarı çıkıyorum işte, ne oldu izin vermiyor musun yoksa?'' dediğinde burnumu kıvırdım. ''Banane,'' Güldü ve odadan çıktı. Saate baktığımda hazırlanmam gerektiğini biliyordum. Ama Sylvia'yla randevuya gitmek istiyor muydum, pek sanmıyorum. Ama bir yandan içimdeki her şeyden kaçış yolumun Sylvia olduğunu biliyordum. Bu ondan hoşlandığımdan değilde, aslında iyi ve huzur verici biri olmasının, beni düşündürdüğü için attığım adımlardı.
Beni bulunduğum dünyadan kaçırıyor olmasını sevmeye başlamıştım. Sylvia'nın hoşuma gitmeyen yanlarının aslında güzel olduğunu farketmiştim. Ve ona soğuk davranmış olmamın vicdan azabını bile çekmiştim içimde.
Ama yinede ondan hoşlanmıyordum. İçimde bir şeyler doğru olmayan bir şeyler varmış gibi hissettiriyordu. Onunla ilgili ürkünç bir korkuda vardı içimde. Sadece yatağıma girip akşama kadar yatmak istedim. Ama yarım saatimin kaldığını gördüğüm an dudaklarımı dişledim ve doğruldum. ''Umarım yataktan kalkıyor olmama değersin Sylvia, ve umarım benden hoşlanmıyorsundur.'' Dolabımın kapağına asılmış mavi çiçekli elbiseme baktım. ''Bunu giymem için ayarlamışsan kesin günün sonunda sevişmiş olmamı bekliyor olacaksın.'' Güldüm. ''Ama bu Sylvia ile asla olmayacak tatlı kız.'' Giyinip aynaya baktığımda saçlarımı omuzlarımdan ittirdim. Ve asla güzel hissetmedim. Telefonumu elime alıp odadan çıktım ve merdivenlerden zıplayarak indim. ''Bu sepeti alıp odama kaçsam ne güzel olurdu!'' Sepeti alıp evden çıktım ve yavaş yavaş güneşin hafif hafif vuran ışığıyla yürüdüm. Gölün kenarına vardığımda çoktan gelmiş oturmuş güneş ışığı yansıyan gölü izlediğini gördüm. Hala dönüp kaçmam için vakit vardı. Tam geri adım atmak üzereydimki arkası dönükken konuştu. ''Selam,'' Olduğum yerde durdum ve görmediğini bildiğim halde sırıttım. ''S-selam...'' Arkasını hafifçe dönerken güneş ışığı yüzüne vurdu ve gözlerini kıstı ardından bana çok içten bir gülümse verdi. ''Çok güzel görünüyorsun.'' dediğinde kaşlarımı kaldırdım. ''Süslendim ondandır.'' Yalandı. Ardından ekledim. ''Yere oturma, yanımda örtü var. Şu kareli mareli piknik örtüsü işte,'' diyerek örtüyü çıkardım ve serdim. Ardından oturup yanıma iki kez vurdum. Sepetimi bırakıp göle döndüm.''Beni dışarı çağırmanı hiç beklemezdim, üstelik böyl-'' sözünü kestim. ''Göle mi girseydik?''
''Ne? Bu havada mı?'' dediğinde kaşlarımı kaldırdım. Bunu dediğimde bana katılacak bir insan evladıyla ne zaman tanışacaktım acaba. Omuz silktim. ''Evet, bu havada.'' Kalktım ve gölün kenarına yürüdüm. Elbisemi sıyırdım ve arkamdaki çimlere bıraktım. Spor ayakkabılarımı da yanına fırlattıp ayaklarımı suya soktum. Su sandığımdan çok daha sıcaktı. İlerledim ve kendimi suyun içine sırt üstü bıraktım. Sadece şu duygu için hasta olmayı bile göze alabilirdim. Kafamı geriye eğip tersten güneşin, gölün, ağaçların birleşmiş görüntüsüne baktım.
Kafamı kaldırdığımda uzun süredir kıyıda oturmuş ayaklarını suya sokmuş, beni izliyordu. Saçlarımı düzelttim. ''Gelmeye korktuğuna inanamıyorum.'' dediğimde kafasını eğdi.''Hasta olacaksın.'' Omuz silktim. ''En azından ruhum iyileşiyor.'' Gözlerini kısarak güldü. Yanına doğru yüzdüm ve ıslak vücudumu çimlere bıraktım. Güneş tam tepemde olmasına rağmen yakıcı değildi. Güneşten daha yakıcı şeyler gördüğüme emindim. ''Bu halinle bile çok güzel görünüyorsun.'' dediğinde kafamı hafifçe ona çevirdim. ''Su insana iyi geliyor.'' Eliyle koluma vurdu. ''Hadi giyin, üşüyeceksin.'' Gözlerini vücuduma bir an olsun bile indirmeden konuşuyor olmasına güldüm. ''Utanıyor musun?'' dediğimde gülüp kafasını çevirdi. Elbiseme uzanıp ıslak vücudumun üzerine geçirdim. ''Artık bana bakabilirsin diye umuyorum.'' diyerek ilerledim ve örtünün üzerine oturdum. ''Burada bizim için hazırlanmış harika şeyler var.''
''Hazırlanmış?''
''Hazırladığım yanii...'' dediğimde kıkırdadı. Sandviçini ve portakal suyunu ona uzatıp meyve dolu kabı açıp ortamıza bıraktım. Ağzımdakileri çiğneyip güldüm. ''Ellerime sağlık.''
''Bunları senin hazırlamadığına o kadar eminim ki.'' dediğinde gözlerimi şaşkınca açtım. ''Yazıklar olsun, tabiki de ben hazırlamadım.'' Gülerek koluma vurdu.''Neden beni davet etmene şaşırdığımı söylediğimde kaçtın?'' dediğinde sandviçimin jelatini buruşturdum ve sepete attım. Ardından portakal suyu içip ellerimi arkama dayadım. ''Çünkü benim planım değildi.'' dediğimde kaşlarını kaldırdı. ''Biraz Marina'nın parmağıyla oldu. Ama kötü geçmiyor. Vakit geçiriyoruz. Senin istediğinde bu değil miydi?'' dediğimde duruldu.''Senin istediğin bu muydu peki?''
''Yatağımda yatmayı planlıyordum. Değişiklik oldu.'' dedim ve ağzıma bir meyve parçası attım. ''Kızdın mı?'' dediğimde omuz silkti. ''Gelmek istemesen gelmezdin değil mi?'' dediğinde suratına baktım. ''Heralde, öyle olurdu.'' Aslında öyle olmazdı. Ama onu kırmak istemediğimi söylememe gerek yok sanırım.
''Seninle ilk tanıştığımızda da beni çok kıracağını hissetmiştim.'' dediğinde kaşlarımı kaldırdım. ''Seni kırıyor muyum?''
''Şuan olduğundan değil, ama biliyorum.''
''Seninle tanıştığımız zaman neymiş?'' dediğimde güldü. ''Onu bile hatırlamıyorsun.'' Dudağımı büzdüğümde güldü. ''Sabahın bilmem kaçı aynı yolda, aynı sıkıntıyla yürüdüğümüz zaman.''
''Seni ilk gördüğümde senden kesinlikle hiç hoşlanmadım.''
''Sağol ya, teşekkür ederim.'' Güldüm. ''Ama şimdi öyle değil.'' dediğimde gülüşü yüzünde duraksadı. Elimi hafifçe alıp yanağına götürdü ve üzerine başını yasladı. ''Senden hoşlanmamak için elimden geleni yapıyorum,''
''Peki işe yarıyor mu?'' dediğimde gülümsedi ve elimi bırakıp başını iki yanında salladı. Dudaklarımı hafifçe dişledim ve nefesimi verdim. ''Peki benim ne yapmam gerekiyor?'' Ellerini bana yakın bir noktaya yaslayıp doğruldu ve hafifçe bana yaklaştı. Tek elini yanağımla boynum arasına yerleştirip dudaklarımın önünde uzunca bir süre duraksadı ve nefesini verip dudaklarını dudaklarıma nazikçe dokundurdu ve çekildi. ''Böyle güzelsin. Hep böyle kal.''
Sylvia önümden ayrıldığında her şeyi görmeyi beklerdim.
Ama onu olduğumuz yerden çok uzakta ağaçların arasında -söylemiş olduğu gibi- oturmuş bizi izlerken görmeyi hiç ama hiç beklememiştim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
forgot love u gxg
Short Storybiliyorum, cennettesin çünkü oraya sen ve senin gibiler gidecek sevgilim. kavramların yanıltıcı sıcağında kavrulacaksın. ve ben burada, sana güleceğim.