25. Bölüm: Kız kulesi

15.6K 844 97
                                    


Yüzüme değen sıcak nefesi benim nefesimi keserken daha fazla dayanamadım onun yeşillerine bakmaya, gözlerimi kapatıp bu anın bitmemesini diledim. "Abi kız kulesine gidecekseniz son sefer kalkmak üzere," diyerek bu romantik anımızın içine eden gence içimden saydırarak gözlerimi araladım. Aramıza mesafe koyarken yutkunarak kuruyan boğazımı ıslattım ve "Gideceğiz," diye cevap verdim çocuğa bir süredir tuttuğum nefesimi salarak. Asmin ona uzanan elimi tuttuğunda paytak adımlarla tekneye doğru yürümeye başladım. İki bacak üstünde gezen bir virane gibiydim. Bütün doğrularım yalan olmuştu. Ben karşı koymaya çalıştıkça daha da çok kapılıyordum Küçük Berdelim'le aramızdaki bu çekime. İşin en kötü yanı da nasıl karşı koyacağımı inanın bilmiyordum.

Teknedeki yerimizi alır almaz az önce içimden saydırdığım genç çocuk kaptana kalkması için işaret ederek tekneye bindiğinde tekne doğru hareket etti. Asmin büyülenmişçesine bize yaklaşan kız kulesine bakarken ben de ona bakıyordum aynı şekilde. Rüzgârda dalgalanan saçları yüzüme vurdukça kalbim sıkışıyordu. Yavaş yavaş ölüyordum ben galiba.

Kız Kulesinin restoranında kahvelerimizin yanında çikolatalı profiterollü tatlılarımızı yerken Küçük Berdelim'in  tatlısından aldığı hazzı ben de haz alarak izliyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kız Kulesinin restoranında kahvelerimizin yanında çikolatalı profiterollü tatlılarımızı yerken Küçük Berdelim'in tatlısından aldığı hazzı ben de haz alarak izliyordum. Çikolatalı pasta o u o kadar mutlu etmişti ki anlatamam.

"Sen yemeyecek misin?" diyerek önümdeki tabağımı gösterdiğinde "Sen ye benim yiyesim yok," diyerek tabağımı önüne ittirdim.

Gözleri mutluluktan ışıl ışıl olurken tabağımı büyük bir iştahla önüne çekti. Çatalını profiterollü pastaya batırıp ağzına bir parça götürecekti ki son anda fikir değiştirip bana doğru uzattı. "Sen de ye yoksa boğazımdan aşmaz," dedi en yumuşak ses tonuyla. Gözlerim yeşil ormanlarındaki ışıklarda erirken ağzımı itaatkar bir şekilde açıp onun beni beslemesine izin verdim. Son iki profiterolleri de ağzına iştahla tıkıştırırken "Yavaş ye boğulacaksın bak sana hayınlık manevrası yapmak zorunda kalacağım sonra." dedim sırıtarak.

"Sen bana diyeceğine kendine bak! Ağzın yüzün çikolataya bulanmış!" diye atılınca baş parmağımla yanağımı silmeye başladım. "Bitti mi?" diye sorduğumda "Cık." çekerek olumsuzca başını salladı. Elini bana doğru uzatıp parmaklarının ucuyla dudaklarımı silmeye başladığında dokunuşları içimi titretti. Hızlanan kalbimin ritmiyle birlikte gözlerimi kapatıp nefesimi tuttum. Gözlerimi tekrar araladığımda Küçük Mecburiyet'im çoktan ellerini çenesinin altında birleştirmiş beni seyrediyordu yeşil yeşil. Donup kaldım öylece onun gözlerinde asılı kalarak. Sanki bana en kıymetlisiymişim gibi bakıyordu. Bu tuhaftı çünkü biz birbirimizin mecburiyetiydik.

"Üf yeter ama mecburiyetim de mecburiyetim, atı alan Üsküdar'ı geçmiş, sen kimi kandırıyorsun oğlum. Sen dünden razısın bu kıza mecbur olmaya," diye cırtlayan iç sesime "Ne atı ne Üsküdar'ı ya!" diye çemkirdim. Ne saçmalıyordu bu cırtlak iç ses yine. Ne demek dünden razı?

Asmin ne demek istediğimi sorunca lafı toparlayarak Kız Kulesinin Battal Gazi hikayesini anlatmaya başladım.

"Osmanlı döneminde Battal Gazi askerleriyle birlikte İstanbul'u kuşatmaya gelmiş. Bir sonuç alamayınca Kız Kulesinin önündeki kıyıya karargah kurmuş ve yedi yıl burada kalmıştır. Hikayeye göre Battal Gazinin bu kadar uzun süre burada kalmasının asıl sebebi Üsküdar Tekfurunun kızına aşık olmasıymış. Üsküdar Tekfuru Battal Gazinin korkusuna kızını hazineleri ile birlikte kuleye kapatmış fakat Şam seferinden sonra Üsküdar'a dönen Battal Gazi kayık ile kuleye gidip hazineleri ve kızı alarak Üsküdar'dan atına atlayıp oradan uzaklaşmış. Çok söylenen "Atı alan Üsküdar'ı geçti" lafı buradan gelmiştir."

Asmin anlattığım hikayenin ardından biraz düşündükten sonra "Hımm demek yedi yıl beklemiş ha? Sen de beni bekler miydin?" diye sorunca gözlerimi devirerek "Allah'ım neden bütün kadınların kafası aynı çalışıyor," diye sitem ettim. "Asmin..." dedim bıkkın bir ses tonuyla. "Gerçekten bana bunu sorduğuna inanamıyorum. Bu devirde kim kimi yedi sene bekler? Sen ciddimisin?" diye sorduğumda işaret parmağımı Asmin'e doğrultarak "Sen bekler miydin?" dedim.

"Ben beklerdim," dedi düz bir ifadeyle. Sanki az önceki dediklerime bozulmuş bir hali vardı. Hiç bozuntuya vermeden sırıtarak "Kimi? Beni mi?" diye sordum.

"Hayır, sevdiğim adamı?"

"Sevdiğin adamı mı, o kim?" diye sorduğumda benden başkasının ismini söyleyecek diye ödüm kopuyordu. "Ya başkasını seviyorsa?" diye düşünmeden edemedim.

"Ne yani seni sevmesini mi istiyorsun ağam?" diyen iç sesime "Evet istiyorum, kocası olarak bu benim hakkım!" diye bağırmak istiyordum ama bir taraftan da karımın vereceği cevabı çok merak ediyordum.

"Kim olduğunu zamanı gelince öğrenirsin," deyip masadan kalktı. "Ben lavaboya gidiyorum, ben gelene kadar sen de hesabı iste. Sıkıldım artık kalkmak istiyorum."

Asmin lavabodan dönene kadar hesabı ödeyip onu çıkışta beklemeye başladım. O dönünce birlikte çıktık ve tekrar karaya dönmek için tekneye bindik.

Arabaya yaklaşınca "Şimdi nereye gitmek istersin?" diye sorduğumda keyifsiz bir şekilde "Otele," diye cevap verdi. "Hani gece klübüne gidip dans edecektik?" diyecektim ki bacağımda hissettiğim titreşimle dikkatim dağıldı. Telefonu cebimden çıkarıp kimin aradığına baktığımda elim ayağıma dolaştı. Arayan Angelina'ydı. Panikleyerek gözümün ucuyla Asmin'e baktım. Gelen aramayla ilgilenmemişti. Çok şükür.

"B-bu t-telefona b-bakmam lazım, önemli," diyerek Asmin'i arabamın önünde bırakıp koşar adım uzaklaştım oradan. Asmin'in beni duyamayacağından ve hatta göremeyeceğinden emin olduğumda telefonun yeşil tuşuna basarak aramayı cevapladım.

"Hi Angelina..."

"Hi Ezman, neden dönmedin hâlâ?

"D-dönüyorum... bir kaç güne."

"Finally (sonunda), çok özledim seni."

"Ben... ben... Angelina ben dönünce konuşmamız lazım."

"Önce biraz hasret giderelim sonra konuşuruz sevgilim," dediğinde senindeki îma beni rahatsız etmişti. "Görüşürüz... Bay bay Angelina," deyip aramayı sonlandırdığımda "Bırak beni!!" diye çığlık atan Asmin'in sesini duydum.

Hay Allah! Ben telefonu açmak için Asmin'den kaçacağım derken onu tenha bir yerde yapayalnız bırakmıştım. Asmin'in korku dolu sesi tekrar kulaklarıma iliştiğinde ışınlanma hızıyla karıma doğru koşmaya başladım. Ben arabanın olduğu yere yaklaştıkça Asmin'in sesi sanki benden uzaklaşıyordu. Arabaya ulaştığımda Asmin orada yoktu. İşte o an korkmaya başladım. Deli danalar gibi bir sağa bir sola koşarak çaresizce karımı ararken Asmin'in attığı bir çığlık kanımı dondurdu.

Evet bölüm sonu arkadaşlar. Kısa bir geçiş bölümü oldu kusura bakmayın.

İstikamet Londra (Töre Mecburiyetim kitabı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin