Anılar...bazen kalbe saplanmış bir hançer kadar can yakabiliyordu.
Düşünceler beynimi kuşatmış ve boğazım yanıyordu.
Anılar...
Onları hatırlamak istemiyorumdum.Daha fazla hançerlenmek istemiyordum.Karşımdaki yeşil gözler parlayarak beklentiyle bakıyordu buruşturmuş olduğum yüze. Boğazımdaki yumru beynimi istila etmiş düşünceler ile birleşmiş beni çökertiyordu.
Karşımdaki gözler sessizliğim ile sönerken kaşlarını hafifçe çattı.
"Eğer yardım etmezsen polis,mahkeme derken iş uzar arkadaşın ve sen hapsi boylarsınız.Ama yardım edersen ve o kolyeyi bulabilirsem istediğin birçok şeyi verebilirim sana. Eğer biraz mantıklı düşünüyorsan teklifimi kabul edersin"
"Eğer kendi hikayemi anlatmak istemiyorsam ?"
"Bu işi daha da ilginç hale getiriyorsun. O zaman başka birini bulmak zorundayım. Senden başkaları da var ama zaman kaybetmek istemiyorum . Ayrıca arkadaşın mı sevgilin mi bilmiyorum ama o adamın aldığı kolyeyi hemen bulmam lazım!"
"O benim ne sevgilim ne de arkadaşım!" kızmıştım.Bana deliymişim gibi baktı ve "o kadar şey söyledikten sonra buna mı takıldın ?"dedi gözlerini biraz daha büyüterek.
Omuz silktikten sonra önümdeki kahveden biraz daha içtim.Tadını alamıyordum ama hemen dudaklarım kuruyordu. Her haraketimi dikkatlice izlemesi kendimi daha da rahatsız hissetmemi sağladı.
"Doğruları söylediğimi nasıl anlayacaksın ? Kafamdan iyi bir hikaye de uydurabilirim. Bana nasıl güveneceksin?" Bunları söylerken iplerimi çözdüğü an nasıl kaçacağımın planlarını kurguluyordum kafamda.
"İnan yalan söylediğinde anlarım. Hikayende en ufak tutarsızlıkta seni polise teslim ederim. Arkandan ağlayan biri olur mu umrumda olmaz."Gözleri kısılmış ve vereceğim cevabı bekliyordu.
Kafama dank eden düşünceler yavaşça titrememe sebep oldu. Annem...İşte o zaman gözlerim korkuyla hafifçe büyüdü. Kendimi toparlayamadan karşımdaki adam alaycı bir ifade takınmıştı çoktan. Bu adamın iyi kibar yönlerini gördüğümde garipsemem normaldi. Ama şimdi 'boşuna garipsedin o da diğerleri gibi' diyen iç sesime katılıyordum.
"Tamam" dedim sesim kısık ve pürüzlü çıkınca boğazımı temizleyip biraz daha yüksek sesle "Tamam kabul" dedim. Meydan okuyan gözlerimi yerden yavaşça kaldırıp ona baktım. Bakışlarımdan hiç etkilenmemiş yorgun gözleri kapıya doğru yöneldi. Tam ayağa kalkacakken ayağımdaki iplere takıldı gözleri sonra tekrar oturdu ve yanındaki sehpadan bir kalem ve bir A4 alıp önümüzdeki orta sehpaya bıraktı. Yandaki sehpanın üzerinden aldığı şeyler gözlerimi iyice açmama sebep oldu.
Telefonum ve kimliğim !
Lanet olsun ne ara almıştı cebimden eşyalarımı. Bütün kaçma planlarım çöpe gitmişti. Lanet olsun Arda!
Koray kağıda eğilirken sadece gözlerini bana çevirdi ve hafifçe kıkırdadı. Yine kağıda dönmüşken gözleri "Söylediğim gibi bana yalan söyleyemezsin ve kaçma planlarını aklından bir an önce çıkart" biraz duraksadıktan sonra kimliğimi alıp birkaç saniye baktıktan sonra bana hitaben "Azra" diyerek beni ürperten cümlesini tamamladı.
"Ben baygınken nerden buluyorsun ceplerimi karıştırma hakkını!"dedim ani telaş ve sinirle.
"Benim haberim yokken nerden buluyorsunuz evime izinsizce girme hakkında" dediğinde kurduğum cümlenin saçmalığı yanaklarımın bir ton daha koyulaşmasını sağladı.Bunu farkedip farketmediğini umursamadan telefona dikmiştim gözlerimi kulağıma çalınan Kurt Cobain sesiyle.
Arayan:Annem.....
Gözlerimi Koray'a diktim ve ne yapacağını tahmin etmeye çalıştım ama beynim çalışmamakta ısrarcıydı.
Uzun süre telefon çaldıktan sonra telefon ekranı karanlığa gömüldü.Bana kendimi kötü hissetmemi sağlayacak bir şekilde bakarken"Seni merak eden biri varmış" diye mırıldandı.
"Anneme ne söylemem gerektiğini bilemiyorum" diyerek surat astım.
"Polise yakalansaydın ne diyecektin?"
Bana yönelttiği soru karşısında affallarken karakolda kendinden geçmiş olarak ağlayan annemin gözlerimde canlanan görüntüsü kalbime bir kazık daha çaktı.
Ben cevap vermezken Koray derin bir nefes alarak "Nadir Bey!" diyerek seslendi içeriye. Aceleyle içeri gelen adı Nadir olan amca bana ters bir bakış atarak "Efendim?"dedi ve sonra bakışlarını benden çekti.
"Kızın ailesine benimle ilgili bilgi ver ve bana yardım edeceğini yeni bir işi olduğunu söyle. Sen ayrıntıları halledersin. Ankara da olan imza günü ve Hakan Bey ile görüşmeyi ertele." Bana yavaşça gözlerini çevirip"O kolye olmadan onunla bir toplantı işime yaramaz"dedi.
Beni nasıl suçlu hissettireceğini çok iyi bilen sözleri kulağıma ulaşınca kafamı yere eğerek bekledim.
Nadir Bey dışarı çıkınca önündeki kağıda birşeyler karalayan Koray'ı izledim ve yazmayı bitirene kadar tek kelime etmedim.Kağıdı ve kalemi orta sehpanın önümdeki tarafına koyarak beyaz koltukta geriye doğru yaslandı ve kaşıyla önümdeki kağıdı almam için işaret etti.Yüzüne bir süre dikkatlice baktıktan sonra önümdeki kağıdı aldım. Oldukça sistematik çalışan bir yazara çatmıştım galiba. Ona şaşkınca bakarken "Sen gerçekten ciddi misin? " demeyi başardım.
Yüzünden eğlendigini okuyabiliyordum."Ne sandın. Sadece bir söz ile iplerini çözeceğimi mi?Hadi ama bu kadar saf birine benzemiyorsun .Bir sözleşme olmaksızın kimseyle güvenilir bir anlaşma yapamazsın değil mi? "diyerek göz kırptı.
O an cidden çok çekici görünmesine karşın eğlenen suratına ciddi anlamda yanında duran ve pahalı olduğu her halinden belli olan vazoyu fırlatma için can atıyordum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüksek Doz
Teen Fiction"Senden önce yürüyen bir ceset,terk edilmiş bir harabeden ibarettim.Şimdi ise yanlızca senden ibaretim..."