-7-

462 35 0
                                    

-Yalan yok

-İzinsiz bir yere gitmek yok

-Telefon kullanmak yok

-Ortağından haber alırsan bir şekilde bana hemen haber vereceksin

-Sorduğum sorulara ayrıntılı cevap vereceksin

-Gereksiz konuşmak

-Gürültü yapmak

-Eşyalarıma izinsiz dokunmak

.....

YOK YOK YOK!!

Sesli bir şekilde okurken bunu cidden şaşkınlığınımı ve kızgınlığımı engelleyemiyordum.Karşımdaki adam ise sırıtmasını saklamaya çalışmıyordu bile. Liste bu şekilde uzayıp gidiyordu ve ben daha fazla okuma zahmetine girmeden kağıdı hızlıca orta sehpaya bıraktım.

"İmzala"

"Sağol ama almayayım.Burda bağlıyken bile daha özgürüm"

"Ne yani hayatının büyük bir kısmını şişler ile dolaşan ve kadın demeye bin şahit istenecek suçlular ile mi geçirmek istiyorsun?"diyerek tek kaşını kaldırdı.

Sıkıntıyla nefesinimi hızlıca dışarı üfledim.Daha kötülerine katlandım dedi iç sesim."Benim kazancım sadece polisten kurtulmak olursa seve seve polislerin kucağına atlamayı bile düşünebilirim bu sözleşmeden sonra"

"Para?"dedi.Kızgınca bakmıştı bana.Ne yani biraz para verirse fakirleşecekmiydi beyefendi? Hadi ama tek kitabı nerdeyse 20 tl oldugunu düşünürsek adam ciddi anlamda para kırıyordu.

"Ne yani kitap gelirinin yarısı benim mi? "dedim alayla.

"Geç kaldın o sözü yetimhane için verdim"dedi hafifçe gülümseyerek.

Bişey diyemedim. Bu adam nasıl biriydi. Normalde insanları hemen tanıyan ben bu adamı bu kadar saatte, değişen ruh hali yüzünden tanıyamıyordum.

İyi mi yoksa kötü müydü? Cidden ne düşünüyordu ? Ne yansıtıyordu bu umursamaz kan çanağına dönmüş yeşil gözler ?

Beni düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan bileğime değen soğuk parmaklar oldu. Beklemediğim için ürperdim ama parmakların sahibi bunu önemsememiş ve ipleri yavaşça çözüyordu.Ayak bileklerimde hala sıkıca bağlanmış ipin etkisini hissediyordum ama acı daha çok hafiflemiş ve rahatlamıştım.Ayağa kalkmaya çalışırken omuzlarımdan bir baskı hissettim.

"Üstün toz içinde.Evimde bu şekilde dolaşmayı düşünme bile!"dediğinde ciddi mi diye kafamı arkaya doğru atarak yüzüne baktım o ise ellerine baktı ve çırparak "yıkasam iyi olur" diye mırıldandı.Gerçekten ciddiydi!

"Bana öyle bakma.Nadir Bey sana temiz kıyafetler getirecek ve duş almadan sakın o yataklardan birinde uyumayı düşünme bile!"dedi.

Beni öyle şok içinde bırakarak sözleşmeyi ve eşyalarımı alarak kapıya doğru yürümeye başladı.

"Hey seni süt zengin piçi!"dediğimde yavaşça arkasına dönerek bana şaşırarak baktı.

"Sen...Bana...Küfür mü...Ettin?!"

Onu taklit ederek"Hey...Sen...Bana...Bir böcek gibi mi davrandın?"dedim.

Cidden bu kadar şaşırmasına bende şaşırdım ama belli etmedim. Ne olursa olsun ben burdaydım.Ben buydum.Beni böyle ezmeye devam edeceğini düşünüyorsa ona TDK'nın Türkçe'ye geçmesi için dilekçe göndereceği küfürler tüketirdim.

"Eğer bir daha küfür edersen emin ol 'sıkıcı yetimhane romanımın' her sayfasını sana yediririm!"

"Eğer bir daha beni aşşağılarsan 'Ben Yoğun Bakımdayken' diye bir kitap yazmak zorunda kalacaksın!"

Bunun karşılığında bana sinirle baktı ve hiç beklemediğim bir tepki verdi.

Birden beni alkışlayıp kahakahalarla gülmeye başladı!

Gözlerinden yaşlar gelmeye başlamıştı.Kendime hakim olmak için irademin son kırıntılarına tutunmak zorunda kalmıştım.Kapı çalındı ve içeri Nadir Bey girdi. Bizi görünce gözleri pörtleyen yaşlı tonton amcayı normal şartlarda görsem karşımdaki adam kadar gülebilirdim.

"Koray Bey iyi misiniz? "diyerek bay anıran yazarın yanına gitti tonton amcamız.

"Tamam, tamam bişey yok"dedikten sonra hafifçe kıkırdayan yazarımız doğruldu ve gözlerini sildi. "Ne zamandır bu kadar gülmemiştim"dedikten sonra derin bir nefes aldı.

Bense içimden bu gülmense gerçek anırmanı görmek istediğime emin değilim diye geçirdim.Bunu dile getiremedim çünkü kocaman bir sırıtmayla gözden kayboldu.

Tonton amca bana hala 'o' şeklini almış bir ağızla baktıktan sonra kendini toparlayıp"Koray Bey'i ne bu kadar güldürdü"dedi.Aniden ciddileşmesi şaşırtıcıydı.

"Ona öyle bir laf soktum ki kürtajla bile çıkartamayacağını anladığında krize girdi"dedim.

"Ne kadar terbiyesiz bir kız böyle! Şimdiki ebeveynler nasıl bir nesil yet..."

Sözünü keserek"Hey babalık seni ne kadar çok dinlemek istesem de (!) şimdilik nasihat dinleyecek havamda değilim. Bana duşun yerini göster yeter.Laf kalabalığına gerek yok"dedim ve cevap vermesine izin vermeden odanın çıkışına doğru hızlı adımlarla ilerledim.

Yüksek Doz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin